
Hizipleşmeye kesin yanıt

2023 seçimlerine gidilirken özellikle ekonomik krizin ve iktidarın buna bir türlü çare bulamamasının etkisiyle ibre tamamen muhalefete dönmüş, 6 Şubat depreminden sonra açıkça belirginleşen yönetememe sorunuyla birlikte mayıs ayında yapılacak seçimlerde Erdoğan’ın kaybedeceği ihtimali oldukça artmıştı.
Fakat aynı dönemde yayınlanan bütün anketlerde muhalefetin muhtemel adayları arasında en az oyu alan Kemal Kılıçdaroğlu’nun inadı sebebiyle ibre tersine döndü ve Erdoğan kendisinin bile inanmadığı bir şekilde seçimi kazandı. Bu ağır mağlubiyet kendisini tatmin etmemiş olacak ki, kasım ayında yapılan kurultayda görevini bırakmak yerine tekrar aday olan Kılıçdaroğlu, bu defa da Özgür Özel karşısında kaybederek genel başkanlık koltuğundan bir defa daha kaybederek ayrıldı.
Erdoğan’ın hoşuna gitmeyen bu durum, genel başkanlıktaki 13 yılın ardından Kılıçdaroğlu ile yıllar yılı muhalefet ettiği cumhurbaşkanını aynı noktaya getirdi. İki taraf da Kılıçdaroğlu’nun tekrar CHP’nin başına geçmesini istiyor ve bunun için alttan alta çalışmalar yapılıyordu.
Yerel seçimlerde AKP’nin tarihinde ilk defa ikinci sıraya düşmesi bu çalışmaları su yüzüne çıkardı. Bu aşamadan sonra dillendirilmeye başlanan kurultayda şaibe yapıldığı, delegelere rüşvet verildiği iddialarına karşı Kılıçdaroğlu cephesi hep sessiz kaldı. Bu sessizlik iktidarın daha da ileri gitmesine ve en nihayetinde kayyım konusunun gündeme getirilmesine yol açtı. Buna göre ya kurultay iptal edilecek ve Kılıçdaroğlu başkanlığa devam edecek ya da CHP’ye kayyım atanacaktı. Hatta atanacak ismin bile belirlendiği ve bu kişinin Berhan Şimşek olduğu iddia ediliyordu.
19 Mart darbesinin ardından kayyım tehlikesi artınca CHP daha erken davranarak olağanüstü kurultay kararı aldı. Bu sayede kayyım tartışmaları son bulacak ve tehlike ortadan kalkacaktı. Fakat bunun için partinin tek vücut halinde hareket ettiğini göstermesi, yani kurultaya tek adayla gidilmesi gerekiyordu. Normal şartlarda yapılacak bir kurultayda birden fazla aday olması son derece doğaldı ancak bu kurultay iktidarın bir diğer darbesine karşı önlem almaktan ibaretti ve herkesin buna göre hareket etmesi gerekiyordu.
Buna rağmen rüşvet iddiaları karşısında suskun kalan ve partisini iktidar karşısında zor durumda bırakan Kılıçdaroğlu bu aşamada da sessizliğini bozmadı. Oysa en başında aday olmayacağını açıklasa iktidarın eline bir başka fırsat sunmaktan kaçınacaktı. Kendisi bu şekilde hareket etmek yerine son ana kadar beklemeyi ve zemin yoklamayı tercih etti. Tepkileri görünce de kurultaya sadece birkaç gün kala aday olmayacağını açıkladı.
Kılıçdaroğlu aday olmayacağını açıklasa da, bu açıklamanın hemen ardından iki isim genel başkanlığa aday olduklarını kamuoyuna duyurdu. Bu iki ismin ortak özelliği bir önceki genel başkana yakın siyasetçiler olmalarıydı. Bunlardan birinin kayyım olarak atanacağı iddia edilen Berhan Şimşek olması ise oldukça dikkat çekiciydi.
Diğer aday kısa süre sonra adaylıktan çekildi ancak Berhan Şimşek kurultaya gelerek imza toplamayı tercih etti. Yeterli imzayı gereken sürede toplayamayınca sinirlenen, Özgür Özel ile kameralar önünde tartışan ve iktidar medyasına demeçler veren Şimşek, bu davranışlarıyla iktidarın kayyım atayacağı genel başkan olacağı iddialarını da doğrulamış oldu.
Özgür Özel’in delegelerin ezici çoğunluğunun oyunu alarak tekrar genel başkan seçildiği bu kurultay, parti içi iktidar mücadelesinde Kılıçdaroğlu ve ekibine kapıların tamamen kapanmış olduğunu net biçimde göstermiştir. Artık bu aşamadan sonra da parti içinde yarışa devam etmeyi düşünürlerse, Erdoğan’a destek verenlerin safındaki sözde muhalif bir grup olarak anılacaklarını bilmelidirler.
Bundan sonra Kılıçdaroğlu’na düşen görev, Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı seçilmesi için var gücüyle çalışmak ve parti içinde hizip oluşturmaktan kaçınmaktır.