İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5290 %-0.02
49,6615 %-0.11
5.739,27 % -0,24
92.631,49 %-1.325
Ara

Anma Günlerinin Önemi ve her 10 Kasım’da Ata’yı Anmak

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Anma Günlerinin Önemi ve her 10 Kasım’da Ata’yı Anmak

9 Kasım’da bir ara BBC International’ı açtığımda her yıl Londra’da yapılan geleneksel törenlerin canlı yayınına tesadüf ettim. Bu yıl ki Anma Günü törenleri o gün sabah 11.00 de, Kral 3. Charles’ın, Dışişleri Bakanlığı önündeki temsili Anıt Mezara(Cenatoph) çelenk koyarak yaptığı açılışla başladı ve 11 Kasım günü akşamına kadar devam etti. On binler ihtiram duruşunda bulundu. Yakalara takılı “Kırmızı Gelincik” rozetleriyle yapılan yürüyüşlerde, Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesi kutlandı.  İngiliz Ülkeler Topluluğu üyesi ülkelerdeki kadar, savaşa taraf olan birçok Avrupa ülkesinde de yapılan Anma Günlerinde, artık, birinci savaştan bu yana yaşanan tüm savaş ve çatışmalarda olduğu kadar, barışı korumak için yapılan tüm operasyonlarda şehit olanlar, gazi rütbesiyle onurlandırılanlar anılmakta. “Kırmızı Gelincik” tarlalarda kendi kendine açan ve zor koşullara dayanıklılığı temsil eden bir çiçek olduğu kadar savaş meydanlarında akan kanın rengini taşıdığından insanlığa ders alınmayan kanlı savaşları hatırlatmak ve toplumsal bağları güçlendirmek için geleneklerin nasıl özenle kullanıldığının sembolü. Batıdaki muhafazakârlık bu. Onurlu bir geçmişi, vatan uğruna mücadele edenleri ve gelecek kuşaklara bir vatan armağan edenleri unutturmak değil.

Gelibolu’yu Unutmamak

Gelibolu çıkarması özellikle Birleşik Krallığı’n asla unutamadığı bir yenilgi. Her yıl 25 Nisan'da kutlanan ANZAK Günü, önceleri Birinci Dünya Savaşı'ndaki (1914-1918) çatışmalarda görev alan Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu (ANZAK) üyelerini onurlandırmak için tasarlanmış. Her yıl bu anma törenleri için Gelibolu’ya akın akın gelen ANZAK torunlarını görüyoruz da acaba biz onların atalarını andığı gibi şükranla kendi Atamızı ve onunla birlikte Çanakkale kara ve deniz savaşlarında şehit düşenleri anıyor muyuz? Hayır, bizde bir heyecan eksikliği var. “Alaturka” muhafazakârlıkla gelinen noktada, sureta yapılan törenlerde saygısızlık ve vefasızlık diz boyu. Oysa çok uzaklardan senede bir gün Gelibolu’ya gelip sabah ayininden akşam duasına (Vigil) kadar şehitlerini anan ANZAK torunları, Gelibolu harekâtını Avustralya’daki Sydney Parkında, her sabah saat 11 de bir askeri müfrezenin çaldığı tıı borusu ile anmayı hiç aksatmıyor. Gelibolu Avustralya ve Yeni Zelanda’nın adeta kanına işlemiş. O geleneksel sabah törenlerinde, aynı zamanda Atatürk’ün 1934 yılında "bu memleketin topraklarında kanlarını döken kahramanlar! Siz artık burada, dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Burada bizim çocuklarımız Mehmetçiklerle yan yana ve koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını bilmedikleri topraklarda savaşmaya gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içinde ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”  mesajları da asla unutulmuyor.

Atatürk’ü Kendi Kaleminden bir Şiirle Anmak

Geçtiğimiz Pazartesi bir 10 Kasım’ı daha geride bıraktık. Ara tatili nedeniyle okullarda etkinlik yoktu.  Ama saat 9 u 5 geçe yine sirenler çaldı; Yine hayat 87 yıl sonra bir kez daha iki dakikalığına durdu. Anıt Kabir yine doldu taştı. Anı defterine yazılanlar yazıldı. Gönül isterdi ki o deftere “yüce hatırana karşı yaptığımız saygısızlıktan dolayı nedamet ve utanç duyuyoruz” yazılsın! Ama nerede o feraset ve mertlik; Nerede o sevgi ve vefa! Öte yandan o gün Dolmabahçe’ye akın vardı, akın. Akaretler ’in başından, şimdi adı TÜPRAŞ Arena olan Mithat Paşa veya İnönü stadına kadar olan mesafede, Beşiktaş Belediyesinin, Atatürk'ün sesi eşliğinde düzenlediği "Saygı Yürüyüşü" bir duygu seli oldu ve aktı. Yine de “bir şey yapabildik diyemeyiz hâtırasına”.  Ata’nın aziz anısını karalamak için yapılanlara isyan ediyoruz.  27 yaşındaki genç bir kurmay subayın Abdülhamit istibdadına karşı 1908 yılında yazdığı bir şiirdeki isyan, bizlere bugün hala dayanma gücü veriyor. Dünyaya 100 yılda bir gelip, o da geçen yüzyılda Türkiye’ye nasip olan o deha, yazdığı beş şiirden biriyle, adeta vefatından 87 yıl sonraki tabloyu betimliyor. Osmanlı’nın 1908 yılıyla benzerlik ne kadar şaşırtıcı! İşte Mustafa Kemal’in kaleminden “Kaside-i İstibdat Yahut Kırmızı İzler”[1]. Ruhu şad, ışığı üzerimize olsun.

“ İstibdadın Kırmızı İzleri Kasidesi[2]        

Bir köhne kadit parçası, bir çehre-i menhus; Zulmetler içinde mütereddit, mü telaşı.

Her dem mütefekkir görünen, kendine mahsus; Efkârı sakimane ile âleme karşı.

Ateş saçarak etmede her gün bizi tehdit; Amali harisanesini eyledi tezyit.

Gördükçe bu mazlumlarını, sinesi mağrur; Tırnaklarını aileler kalbine saplar.

Mağdurlarının her biri bir kuşede ağlar; Katlandı vatan görmeğe evlâdını makhur.

Birçoğumuz mahbes-ü menfada süründük; Ey gazi-i mecruhu vega dideye döndük.

Ey kanlı eliyle vatan amaline hail; Ey enmile-i sürb-u cinayata delâil.

Teşkil eden ey köhne kadit, katili efkâr; Ey katili şübbanı vatan, katili ahrar.

Ey varlığı bir millet için bâdi-i zillet; Ey çehresi ifrite veren dehşeti vahşet.

Zindanları, menfaları, mahbesleri doldur; Zincir-i esaretle bütün hisleri dondur.

Tesmim-i nefes, nefyi ebet, sonra denizler; Her girdiğin evlerde durur kırmızı izler.

Kâbus-u hıyanetle vatan can çekişirken; Atimizi dendân-ı harisin kemirirken.

Bir gün Rumeli dağları envara boyandı; Hürriyetin enfası ile herkes uyandı.

[1]  Mustafa Kemal( 24.11.1908), Şanlı Ordu Gazetesi

[2] Amal-ı Harise: Muhteris emeller; Badi-i zillet: Zillet vergisi; Dendan: Sivri diş; Efkâr-ı sakimane: Uyuşmuş düşünceler; Enmile: Parmak izi; Gazi-i mecruh. Yaralı gazi; Hail: Dolu; Haris: Hırslı; Katili ahrar: Özgürlük katili; Katil-i efkâr. Düşünce katili; Köhne kadit: Eski çelimsiz; Mahbes-i menfa: Ölüm hapsi; Mütelaşi: Telaşlı; Şübban: Şüpheler; Sürbu cinayet: ilahi aşkın öldürülmesi; Tesmim: Zehirleme; Vega: Kavga, savaş.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *