İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5099 %0.01
49,4910 %-0.22
5.768,99 % 0,28
89.303,10 %-3.853
Ara

Contemporary’nin Karmaşası ve Cannes’ın Işıltısı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Contemporary’nin Karmaşası ve Cannes’ın Işıltısı

Bu yıl Contemporary, istikrarlı bir şekilde yoluna devam ederek sanat dünyasında hak ettiği takdiri topladı. Organizasyonun sürdürülebilirliği ve her şeye rağmen düzenli olarak varlığını sürdürmesi, kuşkusuz övgüye değer. Ancak bu güzelliğin arkasında göz ardı edilemeyecek derecede ciddi sorunlar da vardı.

Her şeyden önce sistem berbattı. İnsanların tekneler için sıraya girip beklemek zorunda kalması, mekânın ulaşım açısından bu kadar uzak bir noktada seçilmesi, süreci bir sanat etkinliğinden çok bir eziyete dönüştürdü. Tekne sırasındaki kalabalık öylesine yoğundu ki, sanki Kadıköy’e gitmeye çalışan Titanic yolcuları küçücük botlara sığmaya çalışıyordu.

Dahası, sanatın kendisini görmekten çok sosyal medyada fotoğraf çektirmek için Contemporary’e gidildiğini artık herkes biliyor ve yazıyor. Bu gerçeği inkâr etmek zor. Mekânın kendisi aslında güzel olabilir, ama yönetim biçimi ve organizasyon tarzı kesinlikle Contemporary’e yakışmadı. İnsanların yanlış yönlendirilmesi, rehberli bilet alanların belirli bir sürenin sonunda adeta zorla dışarı çıkarılması gibi uygulamalar büyük tepkilere yol

Contemporary’de sistemsel sorunlar göze batarken, Dream Arts tam tersine olması gerektiği gibi parlayan bir örnek sundu. Özellikle Hazer Özil’in özenli yaklaşımı, seçtiği parçalar ve sanatseverlerle kurduğu sıcak iletişim, fuara bambaşka bir enerji kattı.

Sevil Dolmacı: Estetiğin Miadı mı, Gösterinin Kalesi mi?

Contemporary nim ağır aksak sistemiyle boğuştuğu bir ortamda, “Sevil Dolmacı” ismi de fuar kapsamında sıkça anıldı — genellikle sanat dünyasının parlak yüzü olarak. Ama gösterinin ışıkları ne kadar parlak olursa olsun, gölgelerde kalanlar da var…Sanattan anlamayanı sustur yaklaşımı

Bana kalırsa Sevil Dolmacı’nın stratejisi, sanatın seçkin bir kulüp olarak kalmasını teşvik ediyor. Kimsenin “şunu beğenmiyorum” diyemeyeceği, eleştirinin cezalandırıldığı, sadece “beğen” ya da “sessiz kal” yaklaşımı— sanat alanında çok tehlikeli bir eğilim. Sanat, eleştiriye açık olmalı; eğer galeri ve küratör “sanattan anlamayan insanları susturmak” istiyorsa, bu demokrasiyle değil bir elitizmle uyuşur.

Fazla renli göz yoran sürdürebilir olamayan bir sanat anlayışı….

•••Pontone Galeri: Görmezden Gelinen Yıldız

Contemporary’nin kalabalığı, karmaşası ve sistemsizliği içinde çoğu kişinin gözden kaçırdığı bir gerçek vardı: Pontone Galeri. Bana göre fuarın başlıca yıldızıydı ama ne yazık ki herkes aynı gözle bakamadı.

Galeri sahibi Alessandro Lorenzetti, gerçek bir küratör olarak sanatseverlere bambaşka bir deneyim sundu. Sergiye getirdiği sanatçı Luciano Ventrone, hyperrealist sanatın yaşayan efsanelerinden biri, adeta bir numaraydı. Eserlerine bakarken yalnızca bir tablo değil, gerçekliğin kendisiyle yüz yüze geliyorsunuz. Bu da fuarın, sosyal medya estetiğinin ötesine geçen, sahici sanatın hâlâ var olduğunu hatırlatan en güçlü anlarından biriydi.

Pontone Galeri’nin başarısı, aslında Contemporary’nin nasıl olması gerektiğini gösteriyordu. Lorenzetti’nin küratörlüğü yalnızca eser seçmek değil, izleyiciye bir sanat yolculuğu armağan etmekti. Ventrone’nin eserleriyle birleşen bu vizyon, fuarın tüm hengâmesinde adeta bir sanat vahası gibi parladı.

Adaletli Bir Sanat Geleceği Umuduyla

Contemporary bu yıl yine sanat dünyasını bir araya getirdi; kimi zaman eleştirilerle, kimi zaman övgülerle gündeme geldi. Dream Arts’ın samimiyeti, Pontone Galeri’nin sahici parıltısı ya da kimi galerilerin sistemsizliği derken, ortaya karmaşık ama öğretici bir tablo çıktı.

Benim umudum, gelecek yıllarda fuarın daha dengeli ve kapsayıcı bir yapıya kavuşması. Yabancı galerilerde yalnızca Türk sanatçılar, yerli galerilerdeyse yalnızca yabancı isimler görmek yerine, gerçekten adaletli bir jüriden geçen eserlerin sergilendiği bir düzen kurulmalı. Sanat, milliyet ya da popülerlik üzerinden değil, özü ve niteliğiyle değerlendirilirse işte o zaman gerçek bir sanat buluşması yaşanır.

Sanatın misyonu tam da bu: ayrıştırmak yerine birleştirmek, gösteri yaratmak yerine anlam üretmek. Contemporary, umarım bundan sonraki yıllarda bu özü yakalayarak, yalnızca büyük bir etkinlik değil, aynı zamanda adil, samimi ve unutulmaz bir sanat platformu olur.

••••••••••••

Cannes: Gerçek Bir Fuar Atmosferi

Gerçek bir fuar denildiği zaman, Fransızların bu işi ne kadar iyi yaptığını görmemek mümkün değil. Cannes’ın sokaklarında adeta hayat durmuyor: her köşede ayrı bir parti, her mekânda farklı bir eğlence. Lüksün göbeğinde olmak, fuar deneyimini sıradan bir ticari etkinlikten çıkarıp bambaşka bir boyuta taşıyor.

Cannes, yalnızca sergilenen markalarıyla değil, şehrin tamamına yayılan o atmosferiyle de fuarı bir şölene dönüştürüyor. Attığınız her adımda kaliteyi hissediyorsunuz. Sokaklardan salonlara, davetlerden lansmanlara kadar her ayrıntı, “işte gerçek fuar böyle yapılır” dedirtiyor.

Ve tüm bu ihtişam içinde Nişhane’nin sahneye çıkışı, bizim için ayrı bir gurur kaynağı oldu. Yıllardır niş parfüm dünyasında kendini kanıtlamış olan marka, Cannes’da adeta bayrağımızı dalgalandırdı. Özgün kokularıyla global rekabetin tam ortasında varlığını hissettirdi. Nişhane, yalnızca Türkiye’den çıkan bir marka değil, aynı zamanda parfüm sanatının uluslararası dilinde en güçlü temsilcilerden biri olduğunu bir kez daha kanıtladı.

Sanatla, kokuyla, lüksle örülü bu sahnede Nişhane’nin yükselişi, bize şunu hatırlatıyor: gerçek kalite, nereden çıkarsa çıksın, dünyayı kendine hayran bırakır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *