Apo: “Susturun bu medyayı”
Biliyorsunuz, Pervin Buldan Kürt milliyetçisi DEM Parti’nin bir milletvekili; aynı zamanda da İmralı heyetinin kadrolu elemanı. Geçenlerde heyetin İmralı’da terorist başı Abdullah Öcalan’ı ziyaretinden sonra bir açıklama yaptı. Öcalan’la yaptıkları görüşme hakkında bilgi veren Buldan şöyle dedi:
“Sayın Öcalan son görüşmede çok rahatsız olduğu bir mesele üzerinde durdu. Ciddi eleştirileri var. Hala birçok kanalın ve yorumcunun geçmişteki düşmanca dili sürdürdüğünü ve bu çevrelerin derdinin çözüm ve barış olmadığını, hamaset ve düşmanlık olduğunu açıkça ifade etti. Bazı yorumcuların, habercilerin, kanalların sürecin aleyhine yorumlar, ifadeler kullanması bizim çözeceğimiz bir sorun değil. Çünkü baktığımızda, bugün medya da hükümetin elinde, yargı da AKP’nin elinde. Her gücü olan, yaşamın her alanına hakim olan bir iktidardan bahsediyoruz. Dolayısıyla bütün bunları iyileştirmek, ortadan kaldırmak yine iktidarın görevi. Ama bu konuda da bir ilerleme kaydedilmediğini belirtmek istiyorum. “
Bak sen şu işe. Eli kanlı teroristlikten barış güvercinliğine, daha da öte “kurucu önder” e evrilen Öcalan işine geldiğinde “cici” olan medya ve basın mensuplarını, “terörsüz Türkiye” kandırmacasını eleştiriyorlar diye iktidara şikayet ediyor, susturulmalarını istiyor. Bunun aracılığını da, hiç bir müzakere müktesebatı olmadığı halde İmralı’da görüşmeler yapan , rahmetli Savaş Buldan’ın eşi kontenjanından siyasetçiliğe evrilen Pervin Hanım yapıyor.
Eski İyi Parti Sözcüsü Aytun Çıray bu sözlere X hesabından çok güzel cevap vermiş. Diyor ki:
“Hanımağa Pervin Buldan Apo’nun ağzından sözde ‘barış süreci’ne muhalif basını tehdit ediyor. Komisyona karşı konuşanlara, iktidar gereğini yapsın, diyor faşistçe. “
Eee, DEM’li kardeşler, sizler hani çok ama çok demokrattınız. İşler istediğiniz gibi gitmeyince hemen ağlaşmaya, sizi eleştiren medya mensuplarını ağabeylerinize şikayet etmeye başlıyorsunuz. Kusura bakmayın, sizlerden demokrat filan çıkmaz. Çıksa çıksa Sayın Çıray’ın dediği gibi faşist kafalar çıkar. Aytun Çıray’ın Pervin Buldan’a neden “hanımağa” sıfatını uygun gördüğünü de anlatayım. Pervin Hanım, Hakkari Yüksekova’lı Buldan aşiretinin gelini olması nedeniyle herhalde “hanımağa” sıfatına hak kazanmış.
İsterseniz, zaman tünelinde dolaşalım. Mesela Öcalan’ın Mülkiye’de (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi) öğrenci olduğu 1960’ların sonu, 1970’lerin başına gidelim. Acaba kimler kimlerle kolkola Öcalan’ı hizaya çekti? Ne rastlantı. Mesela PKK’nın çatı örgütü KCK eş başkanı, Kandil Dağı’ndaki Cemil Bayık da Mülkiyeli değil mi?
Çok iyi hatırlıyorum. İran Devrim Muhafızları Tahran’daki ABD Büyükelçiliği’ne baskın yapıp ele geçirdikleri bütün gizli yazışmaları kitap halinde bastırmıştı. Bu kitap biz gazetecilere dağıtılmıştı. Kitaptaki gizli yazışmalardan birinde, 1977 yılında Türkiye’nin Güneydoğu’sunda yeni yeni palazlanmaya başlayan “Apocular” isimli bir örgüte dikkat çekiliyor, önemle izlenmesi tavsiye ediliyordu. Bu Apocular, daha sonra kendilerine PKK adını vererek o tarihten sonra çok değil 1984 yılında Eruh Jandarma Karakolu’nu basarak, Türkiye’de kırk yıl sürecek terör saldırılarının ilkini başlatacaktı.
Pervin Hanım, Apo Bey, bugün gelinen noktada “süreç”ten ne anlıyorsunuz ya da ne meram ediyorsunuz? Karnınızdan konuşacak yerde açıkça söyleyin de öğrenelim. Mesela dokuz yıldır yok yere cezaevinde yatan Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve arkadaşlarının serbest bırakılması için neden kılınız kıpırdamıyor? Üstelik Demirtaş’ın tahliyesini gerektiren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı ortada dururken... Biraz samimiyet, diyeceğim ama ne gezer! İşinize gelmediği zaman gazetecileri tehdit etmekle olmuyor bu işler.
Bir çift sözüm de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetenlere... Madem bugün Öcalan “kurucu önder” mertebesine yükseltilecekti, madem TBMM çatısı altında “Biji Serok Apo” (Kürtçe yaşa varol başkan Apo) naralarıyla alkış tutulacaktı o zaman 41 yıl boyunca, 50 bin insanımızın canına, Türk halkının da 150 milyar dolara yakın parasına mal olan bu PKK terörüyle neden savaştınız? Baştan el sıkışıp işi bitirseydiniz. Hiç kimse canından ve parasından olmazdı. Efendim? Duyamadım.
SURİYE’DE KÜRDİSTAN’IN AYAK SESLERİ
Cici demokratlığa sıvanan bizim DEM’liler karınlarından konuşur, hadlerini aşarak Öcalan ulaklığı yapıp gazetecilere tehditler savururlarken Suriye Demokratik Güçler’inin (SDG-YPG/PYD) Komutanı, Öcalan’ın manevi oğlu Mazlum Abdi, komutası altındaki Kürt elemanların Suriye ordusuna entegrasyonu konusunda Şam Hükümeti’yle ön anlaşma sağlandığını duyurdu. Abdi, Türkiye’nin müzakere sürecinde oynayacağı rolün önemine dikkat çekti.
Alman DW’nin haberine göre SDG şu anda 100 bin kişilik bir orduyu kontrol ediyor. DW’nin haberinin bundan sonrası şöyle:
“Mazlum Abdi şöyle konuştu:’SDG Suriye Savunma Bakanlığı’na entegre edilerek yeniden yapılandırılacak. Ancak Suriye merkezi hükümetiyle görüş ayrılıklarımız var. Biz Suriye’de ademi merkeziyetçi bir yapı talep ediyoruz.Bu konuda anlaşamadık. Herkesin kabul edebileceği ortak bir formül bulmak için görüşmeleri sürdürüyoruz.”
Haber böyle. Tam donanımlı, 100 bin kişilik bir SDG ordusu Türkiye’nin tam güneyinde hazır bekliyor. Çok değil, 14 yıl önce üç haftaya kadar Şam’daki Emeviyye Camii’nde hani Cuma namazı kılacaktınız? Hayallerle gerçekler birbirleriyle uyuşmuyor.