İstanbul
Açık
32°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,5715 %-0.02
47,7956 %0.02
4.346,49 % -0,13
119.373,77 %1.228
Ara

Sabır Taşı, Kılıçdaroğlu ve Harim-i İsmet

YAYINLAMA:
Sabır Taşı, Kılıçdaroğlu ve Harim-i İsmet

Yeşilde, anda ve en sadeye

Öğrenmek bitimsiz gün döndükçe. Hele anlar; gözden kaçanlar, telaşede yanıp sönenler. Yalının, sadenin ve dinginin hasretindeymişim, son bir buçuk senedir anlıyorum. Sadeye yaklaşmadan kendine yaklaşmıyor insan zannederim. Ben kendime yaklaşmak için yürüyorum, yeşilde ve anda ve en sadeye. Teferrüç belki. Bir dingin sükut bundan omuzumda.

Susuş da değil hani

Ben, ben oldukça kimi sade belki ve bazen sükut ama katiyen susuş da değil hani. Bir yazı yazılmasıyla yazılır, icabı yakaya yapışıyorsa yapılır. Bu yazı bir görev, bir icap. Neyin icabı derseniz ? İnsan olmanın icabı elbet. İnsan doğmak meziyetse, kalmak ve ölmek hamiyettir derim ben. İnsan olma halinin ufalandığı bir toplumda ben susamam. Susarsam insan ölemem.

Sızan ışık ve umut ve direniş

Memleketin ve toplumun hal-i pür melali ortada; çiçeğe hasret toprağın kurusu ve çatlaklar. Çatlaklardan sızan ışık ve sancıya nanik yapan umut ve direniş. Direniş ki yaşamaya; uçmaya kaçmaya değil. Ve çatlaklara damlayan su, suyu taşıyanlar. Kirpikleri toz duman, parmakları kan kan, avuçları nasır nasır olanlar. Gençler; biz. Yaşamaya direnmek. Çiçeğe kurşun atmaz Anadolu, olmaz öyle. Ve evlatları razı gelmez, gelmiyor da işte.

Bir ihtimal daha var

Şirazeden temelli çıkmış iktidar, Türk usulü başkanlık, rekabetçi otoriter rejim. Seçim kazanma şüphesiyle tutuklu Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu ve yüzlerce arkadaşı. Kamu vicdanındaki meşruiyeti elifi direk zanneden araçsallaşmış bir yargı. Barış getirecek diye saray koridorlarında bir anayasso havası, kaval sesi, uzaktan, bir işkilli iş yanar döner. Tüm bu vaziyet içinde ana muhalefet partisine bir dava, ana muhalefet partisi yönetiminin bu rejimin yargısıyla değiştirilmesi ihtimali; ihtimale bakınız, ölmek mi dersiniz ?

Bu yol, yol değil

Ölmeye kış kış da gelinen safha gerim gerim ense kökünde. Rejim kendisini yerleşik hale getirmek için yeni bir konfigürasyon kurguluyor. Bir yandan sistem kurumsallaşsın diye anayasa dürtüklenmek isteniyor, bir yandan tehdit olan herkes mahpus ediliyor, bir yandan ‘barış’ adı altında ne idüğü belirsiz bir süreç işletiliyor, bir yandan CHP dizayn edilmeye çalışılıyor. Ense kökünüzdeki gerginliğin sebebi işte. Rekabetçi otoriterlikten, otoriterliğe davul zurnayla. Bu iktidardan bu topraklara aydınlık bekleyen zaten kalmadı da. Bu yol, yol değil. Çıkmazı ararız da bulamayız lüküsle.

 

 

 

Kılıçdaroğlu’nun girdiği haller

Bunlar oluverirken, gençler mahpusta bedel öderken, bir de şu CHP Kurultayı davası. Kemal Kılıçdaroğlu’nun girdiği haller. Kemal Kılıçdaroğlu, 13 sene CHP’ye liderlik eden beyefendi. Tüm bunlar olurken kendisine montaj videolarla saldıran kanallara beyanat vermekle ve bu rejimin yargısıyla CHP’nin başına dönmeye yeşil ışık yakmakla meşgul. Diyeceklerim var şimdi. Bir genç olarak diyeceğim var. Biz Topluluğu diye bir oluşumu duydunuz mu bilmem. Duymadıysanız da duydunuz şimdi. Ben ve birçok genç, memleketin gidişatından duyduğumuz rahatsızlık üzerine kurmuştuk. Epey çalışma yaptık ama mevzu bu değil; mevzu Kılıçdaroğlu’nun kampanyasında benim ve Biz Topluluğu’ndaki arkadaşların deneyimleri.

Kayda alınmasın, yazılmasın, çizilmesin istenen sohbetler vardır. Bilir misiniz, bende bu sohbetlerden çok var. Hepsine girmeyeceğim. Cumhurbaşkanı adaylığının yolu göz göre göre kesilen, toplumun Cumhurbaşkanı adayı olarak görmek istediği ‘o’ isimle sohbetimize mesela, girmeyeceğim. Yahut ‘Genel Başkan bizi dinlemiyor Canboray, tutturdu gidiyor. Sen görüşebilirsen görüş, bir genç aday olma derse belki etkilenir de vazgeçer.’ diyen üst-düzey CHP’li yöneticilerle sohbetlere mesela. Ya da ‘Genel Başkanımızdan başka bir aday olamaz, en fazla bir kere daha deneriz, fazla pimpiriklisin’ diyen CHP’li yöneticilere mesela. Bu sohbetlerin teferruatına girmiyor bunlarla yetiniyorum zira siyaset kurumunun bu toplumun beklentileri ve gerçeklerinden kopuk, statüko ve rantı korumaya güdülü işleyişinden midem bulanmış vaziyette; istiyorum ki bilinsin süzme olmadığımız.

Ben altılı masa sürecinde, komisyon çalışmalarında da sonradan kampanya sürecinde de mutfakta zaman zaman kritik anlarda görev aldım. Altılı masanın o çok methedilen raporlarında emeğim de vardır. Dahasını da ekleyeyim hem ben tek başıma olan temaslarım ve çalışmalarımda hem de Biz Topluluğu üzerinden arkadaşlarımla temaslarım ve çalışmalarımda önce Kılıçdaroğlu’nun adaylığının risklerini aday olduktan sonra da kampanyasının eksikliklerini anlatmak için kendimi paraladım. Bir takla atmadığım kaldı.

Kılıçdaroğlu, saygı duydum ve duyduk, mücadelesine destek verdim ve kazansın diye imkanım çerçevesinde ne yapabildiysem yaptım. Sadece ben değil, Biz Topluluğu’ndaki arkadaşlarım ve sadece Biz Topluluğu’ndaki arkadaşlarım değil milyonlarca genç de. Üniversite tezimi seçim çalışmaları yüzünden son gece yazdım, kimi arkadaşlarım var ki siyasetle hemhal değillerdi ama 2023 seçimini son çıkış olarak gördükleri için psikolojileri zedelenecek kadar canla başla sürece katkı vermeye çalıştılar. Hiçbir beklentimiz de en azından benim yoktu. Kendisine ve kendisine yakın isimlere defalarca söylediğim gibi tek kavgam insanca yaşama mücadelesinin bir yerinde durmaktı.

Sonuçta olmadı, olmayacağı belliydi.

Tüm bunlara rağmen 2 sene ne Kılıçdaroğlu’nu doğrudan ne de Kılıçdaroğlu’nun yanına kümelenerek ‘küçük iktidardaki payesini’ korumaya çalışan siyasetçilere açık bir yazı kaleme almadım veya bir programda konuşmadım. Zira hep birlik olmak gerektiğine, bu rejime surda gedik açma imkanı verememek gerektiğine inandım. Ama artık içim kaldırmıyor olup biteni. Kılıçdaroğlu kendini zeki, toplumu da aptal zannetmekten artık vazgeçsin lütfen. Sabır da bir yere kadardır. Aday olmak istememiş de yapmışlar, CHP’nin en üst katında CHP 37’inci Kurultayından hemen sonra kendisini aday etmek için ve bu zemini hazırlamak için hususi bir ekip kuruldu mu kurulmadı mı ? Mersin mitingi itibariyle adaylığı için fiili ‘start’ verildi mi verilmedi mi ? Henüz 2020 ve 2021’den bahsettiğimi vurgulamak isterim. Kendisiyle davetleri üzerine Mart 2023’de adaylığı kesinleştikten 1 hafta kadar sonra yaptığımız görüşmede neredeyse 30-40 dakika boyunca kendisine kampanyasının niçin başarılı olamayabileceğini ve yapılması gerekenleri elimde raporlarla anlatırken ‘niçin son seçim olsun canım, gençler de oy verecekler, ben hangi birine yetişeyim’ gibi ipe sapa gelmez yanıtlar vermiş midir vermemiş midir ? ‘Canboray, gençlerle bir araya gelmek istiyorum. Siz ayarlayın gereken neyse yapılacaktır, uyacağım.’ dedikten sonra özel kalem müdürünün ‘riskli’ görmesi sebebiyle gençlerle buluşmaktan ısrarla kaçmış mıdır, kaçmamış mıdır ? Kampanya broşürleri için kendisine oldukça yakın olan bir danışmanı tarafından ‘Canboray, gençlik kısmı gözden kaçmış, hazırlarsan baskıya vereceğiz’ diyerek koskoca Cumhurbaşkanı seçim kampanyası son ana bırakılmış mıdır bırakılmamış mıdır ? Kampanya ekibindeki toplantılarda -ki bazıları bugün ‘değişimcilik’ kisvesi altında yeni statükoda da konumlanmaktadır- bulunan ‘kurmaylar’ nasıl bir kampanya stratejisi izleneceğini çalışmak yerine seçimin ilk turda kazanılması halinde Kılıçdaroğlu’nun Kızılay’dan Anıtkabir’e hangi rotayla yürütüleceğini tartışmış mıdır tartışmamış mıdır ? Sanki seçim kazanılmış da iş bitmiş gibi bakanlıklar, bakan yardımcılıkları, milletvekili sıraları mezat gibi kapış kapış ortada dolaştırılmamış mıdır ?

İnanın daha fazlası da var, var da bu kadarı yetsin. Şimdilik.

Sayın Kılıçdaroğlu, tarih kürsüsü oradadır ve tarih kürsüsü olanı biteni seyretmektedir. Tarih kürsüsü en kadim olan hakimdir.

Toplum böyle bir eşikten geçerken, tarih kürsüsünde ‘işbirlikçi’ konumuna düşme laneti; dilerim akıbetiniz olmaz.

Yanınıza kümelenen, size coşkuyu veren tipleri de ne olur artık bir tanıyın. Ne siz Gandhisiniz ne de onlar öyle siyasetin ilmini dokumuş kimseler.

Siz ihanete vesaire uğramadınız, bir oyun kurdunuz şayet başarsaydınız ‘demokrasi kahramanı’ olacaktınız ve fakat başaramadınız bedelini ödeyeceksiniz. Ödenecek bedel de ‘normal bir vatandaş olmak’ he öyle korkulacak kadar fena bir şey değil. Pazara gidiniz, torunlarınızı seviniz, yürüyüş yapınız vesaire vesaire.

Geleceği üzerinde tepindiğiniz gençlik sizi affetmez, sokakta yürüyemezsiniz. Bir titreyin ve kendinize gelin artık.

Şimdi CHP’nin siyasi elitine de diyeceğim var (elbette burada tüm CHP kurmaylarından bahsetmiyorum, bunu ilgilisi anlayacaktır); eminim ki şimdi ‘Kemal Bey gelirse sıkıntıya girmeyelim aman’ düşüncesiyle sessiz kalanlarınız var. Bu toplum bu bedeli ödüyorsa, sizin bu bitmek bilmeyen ihtirasınız, tatmin olmayan egolarınız ve yere batasıca rantınız da fevkalade önemli bir etken.

Gencecik çocuklar mahpus yatıyor, insanlar beslenemiyor, artık bırakın küçük hesaplarınızı da biraz çıkın konfor alanınızdan yahu ? Doymadınız mı ? Yetmedi mi ? Daha bu memleketin başına ne fenalık gelsin istiyorsunuz ? Siyasetçi olmayıverin biraz artık lütfen, vatandaş oluverin, ölümlü oluverin.

Bu toplum en yoktan da bir var bulup buluşturmuştur, bulacağız ve buluşturacağız.

Tüm bu çürümüşlüğe rağmen biz yeşerteceğiz bu toprakları.

Bir yol bulacağız ve buluşturacağız.

Ve o gün geldiğinde, Anadolu’ya bu zulmü reva görenlerle de bu zulme öyle ya da böyle payandalık edenleri de affetmeyeceğiz.

Karanlığı affetmeyeceğiz.

Biz karanlığı da karanlığın tüm tonlarını da bu vatanın harim-i ismetinde boğmaya muktediriz.

Yapacağız.

Yaşayacağız.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *