İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5352 %0.05
49,6395 %0.02
5.778,77 % 0,45
92.050,74 %-1.076
Ara

Gençlerden büyüklere öneri: Sizi şöyle açık havaya alalım

YAYINLAMA:
Gençlerden büyüklere öneri: Sizi şöyle açık havaya alalım

The Digital Deluge: Untruth & Consequences

5 Nisan Pazar günü Avrupa’da, Asya’da, Amerika’da yüzbinlerde insan meydanlardaydı.
Yo, bahar bayramını kutlamak için değil.
Açık havada seslerini duyurmak için.
“Bu dijital tufan çağında herkese cep telefonlarıyla ve diğer iletişim araçlarıyla ulaşmak mümkünken meydanlara çıkmak, sokaklarda slogan atmak da ne oluyor?” diyeceksiniz.
Bir siyasal iletişim hocası olarak söyleyeyim: İnsanlar, sosyal medyanın ve “”konuşan kafalar” televizyonunun yapaylığından usandılar. Gerçek insanlarla yüz yüze, göz göze gelmek, seslerini duymak istiyorlar. Omuz omuza yürümek istiyorlar.
Pankart taşımak, bağırıp çağırmak, alkışlamak ya da yuhalamak istiyorlar! İnsan görnek istiyorlar!
5 Nisan günü ABD’nin yüzlerce kentinde Başkan Trump ve celladı Elon Musk’a karşı “hands off” (çek elini!) mitingleri vardı. Gözlemciler bu gösterilerin ABD’de son zamanların en büyük siyasal protesto eylemi olduğunu duyurdular.
Aynı gün Paris’te Fransız aşırı sağcılarının liderleri Marine Le Pen’in mahkeme kararıyla başkanlık seçimine girmesinin engellenmesini protesto mitingi yapıldı. Le Pen bu engellemenin siyaset kökenli bir “cadı avı” olduğunu öne sürüyor, ona karşı savaşacağını ilan ediyordu.
Fransa’nın başka meydanlarında da Le Pen’den yana ya da karşı toplantılar yapıldı. Paris bir anda büyük ihtilal günlerinin havasına döndü.

 

DİPTEN GELEN DALGA

Bu sırada Ankara’da da onbinlerce insan bir meydanda yeniden CHP başkanlığına seçilen Özgür Özel’in konuşmasını alkışlıyor, bir sonraki Başkanlık seçimini kazanması kuvvetle olası Ekrem İmamoğlu’na karşı yapılan “hukuk darbesi”ne karşı direneceklerini söylüyordu.
CHP bundan sonra yeni açık hava mitingleri düzenleyecekti. “Saraçhane ruhu” ülkenin dört bir yanını sarmıştı.
Sadece Türkiye’de, Amerika’da, Fransa’da mı? Hayır, dünyanın pek çok yerinde de. İnsanlar bilgisayar ya da televizyon ekranlarının önünden kalkıp meydanlara ve sokaklara inip türdeşleriyle omuz omuza yürümek istiyordu
Belli ki, tek tek olaylar değil, bir dalga söz konusuydu. Dipten gelen dev bir dalga!
Öyleyse sorabiliriz: Niçin? Niçin şimdi? Niçin diğer mecralar değil de meydanlar ve sokaklar?

TELEDEMOKRASİYE NE OLDU?

Son yarım yüzyılın iletişim tartışmalarında, gelecek için umut veren kavramların başında “teledemokrasi geliyordu. Konuyu 1991 yılında Basın Konseyi tarafından yayımlanan Yeni İletişim Ortamı, Demokrasi ve Basın Özgürlüğü adlı kitabımda artısı ve eksisiyle ele almıştım.
“Temsili demokrasi”nin yerini, her konunun halka danışıldığı bir bir çeşit doğrudan demokrasinin alması fena mı olurdu? Yeni teknolojiler bunu pekala mümkün kılıyordu.
O sırada henüz Facebook ve Twitter’ıyla sosyal medya yoktu. 21. Yüzyılda siyasal iletişimde ağırlık oralara kaydı. Gazete ve dergiler önemsizleşti. Dijital Tufan* adlı kitabımda anlattığım üzere enformasyon çokluğu bolluk değil bir curcuna yarattı. Meydanı troller ve robotlar bastı. Doğru bilgiye ve rasyonel karara dayandığı iddia edilen demokratik kamusal alan kokuşmuş bir çöplüğe dönüştü.
Niçin mi böyle oldu? İnsan denen “siyasal hayvan” (Aristoteles) canavarlaştığı ve canavarlaştırıldığı için.
Elon Musk gibi açgözlülerin kutsadığı “algoritmalar” sürekli olarak “siyasal hayvan”ın içindeki hayvani zaaflara servis yaparak onların öne çıkmasını sağladılar. Yani içimizdeki iyi insan bastırıldı, kötü insan ise kışkırtıldı. Algoritma mühendisleri insanları, deve karıncaları gibi kapıştırıp dövüştürerek para kazanmanın yollarını aradılar ve buldular: Çatışma, kavga, küfür, ırkçılık, kadın düşmanlığı, yabancı nefreti, bağnazlık… Bunlar ilgi çekiyor ve para getiriyordu.
Bu keşfe göre işleyen botlar, robotlar, troller ve at sineklerinin ağır bastığı bir iletişim çöplüğünden ne çıkar?
İnsanın son kertede dürüst ve akıllı olduğu varsayımından yola çıkmış olan demokrasi çıkar mı?
Oradan gelen bilgi ve yönlendirmelerin sonucu ne olur? Kaos, curcuna, çürüme, kokuşma…

ÇEVRİMİÇİNE ARA

Hayatları ekran önünde geçmiş olan çocukları meydanlara ve sokaklara iten işte bu pis kokudur. Oradan kurtulup gerçek hayata geçmek istiyorlar. “Çevrimiçi”nden “eylemiçi”ne, “on line”dan “in life”a…
Bunu ideolojik ilkelerden çok, mideleri kaldırmadığından yapıyorlar. Olup bitenleri şematik olarak değil etik olarak değerlendiriyorlar. Kötü bulduklarına bir rfleks gibi karşı çıkıyorlar.
Genellikle büyükler, ahlakın bozulduğundan şikayet ederler; bu çocuklar, botlar, robotlar, mürailer, kötü politikacılar, yalancılar ve at sinekleri tarafından bozulmuş olan büyüklerinden daha ahlaklılar.
Tutarlılığa önem veriyorlar: Beğenmiyorsan yapma diyorlar! Pislik kaynaklarını boykot etmek istemelerinin nedeni de bu.
Ve büyüklerine şu öneriyi yapmaktalar:
Sizi de şöyle açık havaya alalım. Biraz temiz hava çekin ciğerlerinize! İyi gelir!
_________________
*Öğrencilerim ve meraklıları. için Bizkitap’tan çıkmış olan Dijital Tufan’ın İngilizce çevirisi çıktı: The Digital Deluge: Untruth and Consequences – What Do We Do Now? Arkeopera, İstanbul, 2025

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *