Ya hep birlikte kazanılacak, ya hep beraber kaybedilecek…

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Ya hep birlikte kazanılacak, ya hep beraber kaybedilecek…
Abone ol
CHP'de gündem değişim. Ancak gerçekleşecek mi, nasıl bir değişim olacak? Şu an için bilmiyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu hangi senaryoyu tercih edecek? Merakla bekliyoruz...

Muhalif Analiz - Oğuz Büber

28 Mayıs'ta gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı 2. tur seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu'nun mağlup olarak ayrılmasından sonra CHP'de genel başkanlık yarışının startı verildi.

Ana gündem konusu ise değişimdi.

Seçimden hemen bir gün sonra İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu bir video paylaşarak ‘değişim’ vurgusu yaptı ve CHP liderliği için aday olduğunu belirtti.

Seçim sürecinde oldukça etkin olup, seçimin kaybedilmesinden sonra sessizliğe bürünen Kemal Kılıçdaroğlu ise bu sessizliğine katıldığı bir canlı yayınla son verdi.

Canlı yayında sorulan en önemli soru da; haliyle İmamoğlu’nun ‘değişim’ çağrısı oldu.

Kılıçdaroğlu’nun değişim üzerine yorumu; uzun, yorucu, anlam içermeyen ve sığ bir bütünlükteydi. Değişim demecinden çıkarılabilecek mesajı, her şeyin olduğu gibi devam edeceği şeklinde de telaffuz edebiliriz:

“Değişim çağrısı gayet güzel bir çağrı. Ben değişime karşıyım diyebilir misiniz? Hayatın kendisi değişim üzerine inşa edilmiştir. Siz değişim talebinde bulunuyorsunuz, bu değişim olacak zaten, bugün olmazsa yarın. Partilerin kendi kurultaylarını yapmaları, üyelerini seçmelerini, bunlar hayatın değişiminin bir gereğidir. Bizim cinsiyet kotamız var, gençlik kotamız var. Bu değişim, belli bir zaman dilimi içinde oluyor. Değişimin kendi içinde evreleri var. Değişim talebi olabilir.”

Kılıçdaroğlu’nun cevabının diğer kısmı ise, bir belediye başkanının bu denli siyasetin içine girmesini doğru bulmamasına ilişkindi:

“Belediye Başkanları seçildikleri beldeye hizmet etmek zorundalar, birinci öncelikleri budur. Halk onları kendilerine hizmet etsin diye seçti. Benim bunu dillendirmem kadar doğal ne olabilir. Halk sizi seçti İstanbul'a, Ankara'ya, Adana'ya... Siz buraları bırakın başka işlerle uğraşın; olmaz... Siyasetin temeline aykırıdır bu.”

“2023 seçimleri sürecinde cumhurbaşkanı yardımcısı adayı sıfatıyla şehir şehir gezen Ekrem İmamoğlu o zaman İBB başkanı değil miydi?” diye bir soru yöneltebiliriz burada. O süreçte de İmamoğlu gayet siyasetin içindeydi ve Kılıçdaroğlu böyle bir rahatsızlık duymuyordu bildiğimiz kadarıyla…

Son olarak İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu bir yorumda daha bulundu.

Değişim konusundaki düşüncelerinde net olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “Bu değişim noktasındaki fikrimde net olarak kararlıyım. Menzile yürüme hususunda net olarak kararlıyım. Eminim ki siyasetteki bu anlamdaki değişimin, hele hele muhalefette ve kendi partimden başlayan bu kıvılcımın Türkiye’ye çok iyi geleceğini şimdiden görüyorum. Bu heyecanla, bu gururla, bu ideallerle yol yürümeye kararlı bir Ekrem İmamoğlu var”dedi.

Peki bu karşılıklı açıklamalar bize neyi gösteriyor? 

Ufukta kurultayın olduğunu tabii ki…

Olası senaryolarda neler yaşanacak, hangi sonuçlara baki olacak onlara değinelim biraz.

İlk Senaryo

Kılıçdaroğlu’nun kurultayda kazanması ve koltukta kalması durumunda gelecek seçimlerde kendisine oy vermeyeceğini söyleyen büyük bir kitle var. Tüm şartlar zorlandığında dahi zafere ulaşamayan Kılıçdaroğlu’nun yoğun tepkiler sonrasında bir genel seçim kazanabileceğini düşünmek biraz hayalperestlik olur. Bu olası senaryoda CHP çok daha fazla güç kaybedebilir, hatta ana muhalefet partisi unvanını bile kaybedebilir.

Diğer bir ihtimal

Bu ateşli atmosfer devam ederek yerel seçimlere gittiğimizi ve Kılıçdaroğlu’nun İBB başkan adaylığı için sıkça dile getirilen Sarıgül’ü ortaya sürdüğünü düşünelim. (İmamoğlu’nun karşında Sarıgül yerine herhangi biri de olabilir, burada isim mühim değil.)

Bu senaryoda İmamoğlu’nun Sarıgül’ü geçeceği kesin ancak İmamoğlu’na büyük bir hasar vereceğini tahmin etmek hiç zor değil. Verilen hasarın da İmamoğlu’nun AK Parti’nin adayının gerisinde kalmasını sağlayacağını rahatça söyleyebiliriz. Bu senaryoda sonuçta kazanan kim olacak? 

İmamoğlu mu? Kılıçdaroğlu mu?

İkisi de değil… Rakibi olacak 

Örnek mi verelim; 1994 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi.

Recep Tayyip Erdoğan yüzde 25.19 oyla, yani her dört seçmenden yalnızca birinin oyuyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmişti.

O dönem aday olan yüzde 20.3 oy alan Zülfü Livaneli’li SHP ve yüzde 12.4 oy alan Necdet Özkan’lı DSP ortak aday çıkarmış olsa rahatlıkla kazanabiliyordu.

Bugün aynı durumu tersten yaşıyoruz ve durum oraya doğru gidiyor. Dediğimiz senaryo gerçekleşirse benzer sonucu görmemiz de çok muhtemel…

Senaryolar hep mi kötü peki? Win-win seçeneği yok mu hiç diye sorabilirsiniz. O da 3. senaryo 

Birlikte Kazanacağız

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu artık herhangi bir seçimi kazanamayacağı gerçeğiyle yüzleşerek kendisini daha geri planda konumlandırmalı ya da inzivaya çekilmelidir. 

İmamoğlu ya da değişime öncülük edeceğini belirten farklı bir figür de olabilir; böyle bir isme gereken destek verilmeli; geçtiğimiz seçimlerde kullanılan birlikte kazanacağız mottosu hayata geçirilmelidir. 

CHP’nin önümüzdeki süreçte ayrışarak başarıya ulaşma şansı ne yazık ki mümkün görünmüyor.

Ya hep birlikte kazanılacak, ya hep beraber kaybedilecek…


Yorum Yazın