İklim krizine karşı acil emisyon azaltımı

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
İklim krizine karşı acil emisyon azaltımı
Abone ol

Nature Climate Change isimli bilimsel dergide yayınlanan 'COVID Sonrası Dönemde CO2 Emisyonları' isimli makale, Paris Anlaşması’ndan bu yana ilk defa ülkelerin emisyon azaltımlarının bir hesaplamasını yaptı.
 
Makaleye göre emisyonlar 64 ülkede azalırken, 150 ülkede artış gösterdi. Emisyonlarını azaltan ülkelerin çok büyük bir kısmı aynı dönemde ekonomilerini büyüterek Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’larını (GSYİH) da arttırmış olması öne çıkıyor.
 
Ancak araştırmacılar, iklim değişikliğiyle mücadele etmeyi amaçlayan Paris Anlaşması'nın hedeflerine uyum sağlamak için azaltım miktarının on kat artması gerektiğini de ortaya koyuyor.
 
Türkiye’nin emisyonları ise 2016-2019 arasındaki dönemde %20’den fazla artış gösteriyor. Bu artış, Türkiye’nin içerisinde bulunduğu üst-orta gelir seviyesine sahip ülkelerin ortalama değerinden daha yüksek şekilde gerçekleşti. Türkiye’nin CO2 emisyonları Covid-19’un etkili olduğu 2020 yılında ise bir çok ülke gibi %10’dan fazla düşüş gösteriyor.
 

'COVID sonrası dönemde fosil CO2 emisyonları' isimli makale, 2016-2019 döneminde 64 ülkenin CO2 emisyonlarında düşüş yaşandığını, ancak iklim değişikliğiyle mücadele etmeyi amaçlayan Paris Anlaşması'nın hedeflerine uyum sağlamak için azaltım miktarının on kat artması gerektiğini ortaya koyuyor. 

East Anglia Üniversitesi (University of East Anglia, UEA), Stanford Üniversitesi ve Küresel Karbon Projesi araştırmacıları tarafından gerçekleştirilen ve bu konuda küresel ölçekte gerçekleştirilen ilk değerlendirme olarak nitelendirilen araştırma, 2015'te kabul edilen Paris Anlaşması'ndan bu yana fosil CO2 emisyonlarının azaltımındaki ilerlemeyi ele alıyor. Araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlar, Kasım ayında Glasgow'da gerçekleştirilecek önemli Birleşmiş Milletler iklim zirvesi (COP26) öncesinde, çok daha iddialı iklim hedeflerin olan ihtiyacı açıkça ortaya koyuyor.

Her yıl azaltılan 0,16 milyar ton CO2’lik emisyon miktarı, iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında her yıl küresel ölçekte ihtiyaç duyulan 1-2 milyar ton CO2 azaltımının yalnızca %10'unu oluşturuyor.

Paris Anlaşması’nın imzalanmasından sonraki dönemde emisyonlar 64 ülkede azalırken, 150 ülkede artış gösterdi. 2016-2019 dönemindeki küresel ölçekteki karbon emisyonu, 2011-2015 dönemi ile karşılaştırıldığında yıllık 0,21 milyar ton artmış durumda.

2020 yılında, COVID-19 küresel salgınıyla mücadele kapsamındaki kısıtlamalar, küresel ölçekte emisyonların 2,6 milyar ton CO2 azalmasına ve 2019’daki seviyesinden yaklaşık %7 gerilemesine yol açtı. Araştırmacılar, 2020 yılında, önemli ölçüde fosil yakıtlara bağımlı olan dünyanın, gerçekçi şekilde devam edemeyecek bir "duraklama noktası" yaşadığını ve kısıtlama politikalarının iklim krizini çözmeye yönelik sürdürülebilir ya da arzu edilen bir çözüm sunmadığını dile getiriyor.

Araştırmanın liderliğini üstlenen ve UEA Çevre Bilimleri Bölümü’nde görev yapan Prof Corinne Le Quéré, ‘Paris Anlaşması'nın imzalanmasından bu yana ülkelerin emisyon azaltımı kapsamındaki çabaları karşılığını vermeye başlıyor. Ancak bu kapsamda uygulamaya konan faaliyetlerin ölçeği henüz yeterince büyük değil ve halen birçok ülkede emisyon artışı yaşanıyor,’ diyor.

“COVID-19 salgınıyla mücadele kapsamında uygulamaya konan önlemlerin sonucunda CO2 emisyonlarında düşüş yaşanması, iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında gereken adımların ve uluslararası iş birliğinin önemini vurguluyor. Artık insan sağlığı ve gezegenin geleceği için fayda sağlayacak büyük ölçekli uygulamalara ihtiyaç duyuyoruz,’ diyor.

"Toparlanma sürecini, temiz enerjiye dayalı enerji dönüşümünü hızlandırmak üzere inşa etmek herkese fayda sağlıyor,’ diyor.

Birleşmiş Milletler Paris Anlaşması'nın küresel ısınmayı 1,5°C ila 2°C ile sınırlandırma hedefi, 2020’ler boyunca ve sonraki yıllarda yıllık 1-2 milyar ton CO2’lik azaltıma ihtiyaç duyuyor. Sanayi Devrimi'nden bu yana gezegenimiz, insan faaliyetleri kaynaklı sera gazı emisyonları nedeniyle 1°C'nin üzerinde ısınmış durumda.

Yüksek gelire sahip 36 ülkenin 25'inin emisyonlarında, 2016-2019 döneminde 2011-2015'e kıyasla düşüş yaşandı. Bu ülkeler arasında ABD (ortalama yıllık %-0,7 düşüş), Avrupa Birliği(%-0,9) ve İngiltere (%-3,6) yer alıyor. Bu ülkelerde, diğer ülkelerde üretilen ithal malların karbon ayak izinin hesaba katıldığı durumda dahi emisyonların azaldığı görülüyor.

99 üst-orta gelirli ülkenin otuzunda, 2016-2019 döneminde 2011-2015'e kıyasla emisyonlar azaldı. Bu durum, emisyon azaltımına yönelik adımların günümüzde dünya çapında birçok ülkede uygulamaya konduğunu gösteriyor. Meksika (%-1,3) üst-orta gelirli ülkeler arasında dikkat çeken bir örnek olarak görülüyor. Çin'in emisyonları ise yüzde 0,4 artış gösterse de bu artış, 2011-2015 yılları arasında kaydedilen yıllık yüzde 6,2'lik büyümeden çok daha sınırlı şekilde gerçekleşiyor.


İklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik kanunlardaki ve yasal düzenlemelerdeki artışın, 2016-2019 döneminde gerçekleşen emisyon artışının sınırlandırılmasında önemli rol oynadığı görülüyor. Günümüzde dünya çapında 2000'den fazla iklim kanunu ve iklim politikası yürürlüğe girmiş durumda.

2021 yılında COVID öncesi emisyon seviyelerine tamamen geri dönülmesi olası görünmüyor.

Ancak makalenin yazarları, COVID-19 sonrası ekonomik toparlanma programlarının, yatırımları temiz enerjiye ve yeşil ekonomiye yönlendirmediği durumda, emisyonların birkaç yıl içerisinde yeniden artmaya başlayabileceğine dikkat çekiyor. 2020 yılında özellikle karayolu taşımacılığını etkileyen kısıtlamalar, elektrikli araçların büyük ölçekli dağıtımının hızlandırılması ve kentlerde yürüyüş ve bisiklet kullanımının teşvik edilmesi sonucu halk sağlığınının iyileştirilmesi anlamına geliyor. Yenilenebilir enerji teknolojilerinin kriz boyunca gösterdiği dayanıklılık, maliyetlerinin düşmesi ve hava kalitesi açısından sağladığı faydalar, bu teknolojilerinin büyük ölçekte yaygınlaştırılmasını desteklemek üzere öne çıkan yan faydalar arasında yer alıyor.

Birçok ülkede COVID sonrası dönemde gerçekleştirilen yatırımlar, iklim taahhütlerine aykırı olan fosil yakıtların hakimiyetinde devam ediyor. Bu ülkeler arasında Amerika Birleşik Devletleri ve Çin de yer alıyor. Avrupa Birliği, Danimarka, Fransa, İngiltere, Almanya ve İsviçre, fosil yakıtlara sınırlı yatırım yaparken, oldukça kapsamlı yeşil teşvik paketlerini uygulamaya koyan ülkeler olarak öne çıkıyor.

Makalenin yazarları arasında yer alan ve Stanford Üniversitesi'nde görev yapan Prof. Rob Jackson, ‘Ülkelerin yıllar içinde net sıfır emisyon hedefine yönelik taahhütlerinin artması, Glasgow'da gerçekleştirilecek 26. Taraflar Toplantısı’nda (Convention of Parties, COP26) ihtiyaç duyulan iddialı hedefleri destekler nitelikte. Dünyanın en büyük emisyon üreticileri olan Çin, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Komisyonu, iklim değişikliğiyle mücadelenin daha etkin şekilde gerçekleştirilmesini destekliyor,’ diyor.

Prof. Rob Jackson aynı zamanda, "Taahhütler tek başına yeterli değil. Ülkeler önümüzdeki on yıl içerisinde COVID sonrası teşviklerini, bilimsel bilgiye ve güvenilir uygulama planlarına dayalı şekilde yönlendirerek, bu teşvikleri iklim hedefleriyle uyumlaştırmaları gerekiyor,’ diyor.

Prof. Le Quéré ‘Azalan zaman, dünya çapında iklim krizi kaynaklı aşırı hava olayların ortaya çıkmasıyla, bir baskı unsuru olarak sürekli kendini hatırlatıyor,’ diyor.

 

Fosil CO2 emisyonlarındaki ortalama değişim (yüzde)

2011-2015 dönemine kıyasla 2016-2019 döneminde emisyonları azalan ülkeler. Yeşil ile belirtilen ülkeler GSYİH’sının (satın alma paritesi) bu iki dönem arasında arttığı ülkeleri gösteriyor (Veri: Dünya Bankası Dünya Kalkınma Göstergeleri). *Dünya Bankası Dünya Kalkınma Göstergeleri’nde yer almayan ülkeleri gösteriyor.

 

2011-2015 dönemine kıyasla 2016-2019 döneminde emisyonlarını artıran ülkeler:

Raporda Türkiye ile ilgili verilere dair:

Türkiye’nin emisyonları ise 2016-2019 arasındaki dönemde %20’den fazla artış gösteriyor. Bu artış, Türkiye’nin içerisinde bulunduğu üst-orta gelir seviyesine sahip ülkelerin medyan değerinden daha yüksek şekilde gerçekleşti. Türkiye’nin CO2 emisyonları 2020 yılında ise %10’dan fazla düşüş gösteriyor.


 

.


Yorum Yazın