Türkiye'nin önemli yumuşak gücünü zedelemeyin efendiler!
Baskı dönemleri zaman zaman yaşandı ülkemizde. İlk baskı dönemi bu değil.
DP, VEHBİ KOÇ'U CHP'DEN İSTİFA ETTİRDİ CHP'Yİ KAPATMAK İSTEDİ
Çok partili demokrasiye geçildiğinde 1950'de CHP'yi kendi getirdiği seçim sisteminin de azizliğiyle sandıkta devirip iktidara gelen Demokrat Parti (DP) 1957 seçimleri öncesinde ittifakı yasaklayıp CHP'nin iki küçük ittifak ortağıyla birlikte iktidarının önüne geçti. Sonra da 1960 öncesinde TBMM'de kurduğu Tahkikat Komisyonu'na yargı yetkisi vermek suretiyle kurucu parti CHP'yi kapatmaya kalktı! DP iktidarında basın baskı altına alındı. Radyo iktidar borazanı oldu. Muhalif gazetelere kağıt tahsisi engellendi. İsmet İnönü'nün damadı gazeteci Metin Toker bile hapse atıldı. Menderes, Vehbi Koç'un CHP'den istifa ederek DP'ye geçmesini istemiş, Koç CHP'den istifa ederek tarafsız kalmıştı iktidar baskısıyla. Maalesef bu süreç 27 Mayıs 1960'taki hiyerarşik olmayan askersel kalkışmayla sonuçlandı.
CHP 12 MART'TA DA KAPATILMAK İSTENDİ
27 Mayıs'ın ardından yapılan seçimlerden sonra Türkiye koalisyon ile tanıştı. O zaman "ortak hükümet" deniliyordu. Türkiye, CHP-AP koalisyon hükümetleri ile İsmet İnönü'nün başbakanlığında normalleşme yoluna girdi. Çoğulcu demokrasi yeniden rayına oturdu. 1965 seçimlerinde Adalet Partisi (AP) Süleyman Demirel liderliğinde tek başına iktidara geldi. AP'nin bilahare iktidara geldiği ikinci dönem ise 12 Mart 1971 Askeri Muhtırası ile yarıda kaldı. Amerikancı faşizm hortladı! Ziverbey işkence köşkünde 12 Mart'a karşı çıkan Bülent Ecevit aleyhinde işkence altında ifadeler alındı. Böylelikle CHP kapatılacak, Ecevit ve yüzlerce CHP'li milletvekili ve senatör tutuklanacaktı. 12 Mart döneminde de basın ağır baskı altına alındı. Muhalif gazeteler kapatıldı, önde gelen muhalif gazeteciler tutuklandı. Bu süreç 1973'te CHP'nin seçimlerde birinci parti çıkması ve CHP-AP anlaşması ile Fahri S. Korutürk'ün cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte akamete uğradı. CHP'yi kapatmak isteyen iç ve dış güçlerin planı geri tepti.
CHP'Yİ KAPATMAK İSTEYENLER 12 EYLÜL’DE MURADINA ERDİ AMA...
Atatürk Türkiye'sinin kurucusu ve siyasi taşıyıcısı olan siyasi unsuru bertaraf ederek Atatürk Cumhuriyeti'nin tasfiyesinin önünü açmak isteyen iç ve dış güçler emellerine 12 Eylül Amerikancı askeri faşist darbesi ile ulaştı! Bütün partilerle birlikte CHP de kapatıldı! Bülent Ecevit ve arkadaşlarına siyasi yasak getirildi. CHP'nin arşivine ve mallarına el konuldu. Atatürk'ün kurduğu partinin arşivi SEKA'ya gönderilip kağıt hamuru yapıldı! Maksat, CHP'yi kapatmaktı, diğer partilerin kapatılması bir 'şal' işlevi gördü. Basın, 12 Eylül döneminde de baskı altına alındı. Kapatmalar, tutuklamalar gırla gitti. Cunta tek kale oynadı, kendisini üç yıl hükümet ve meclis yerine koydu! (Cunta, Halkçı Parti ve SODEP döneminde vetolarla solu budadı. İsmet İnönü'nün oğlu Prof. Dr. Erdal İnönü bile veto edildi! SHP sonrasında CHP 1992'de büyük mücadeleler sonucunda yeniden açıldı ve SHP- CHP birleşti fakat maksat hasıl olmuştu; artık CHP-DSP bölünmesi ile sol tek başına iktidara gelmekten uzaklaşmıştı)
Ancak şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Maalesef AP ve CHP 1960 sonrasındaki demokrasiye geçiş sürecindeki büyük koalisyonu 12 Eylül’e giden süreçte demokrasiyi korumak için kurmayı düşünemedi. Ki, Cumhurbaşkanı Korutürk⁸ de buna yardımcı olacak bir figürdü.
SUNİ DENGE KAPATMA FİKRİNİ RAFA KALDIRDI
AK Parti iktidarında da CHP'nin kapatılması fikri iktidar medyasında sürüme sokuldu. İktidar cenahının siyasi figürleri de bu konuda çok iştahlıydı. Fakat ilk üç döneminde bunu gerçekleştirecek hamleleri yapacak kadar güçlü değillerdi. Bunun yerine, CHP'yi geniş bir yelpazede hareket edemeyecek şekle sokma planını devreye soktular ve FETÖ marifetiyle de bunu sağladılar kanaatimce. Artık bir suni denge kurulmuş, bu suni dengede AK Parti iktidarı 15 Temmuz FETÖ kalkınmasını da lehine çevirerek kendisini iyice sağlama almış, CHP'nin kapatılması fikri rafa kaldırılmıştı.
CHP DEĞİŞİMLE BİRİNCİ PARTİ OLUNCA...
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen ve R.T. Erdoğan'ı tek adam haline getiren siyasi yapı 2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde sendeleyip İmamoğlu ve Yavaş'ın rakip olması halinde seçimi kaybedeceğini görünce; üzerine CHP'deki değişimle ve ardından 2024 yerel seçimlerinde CHP'nin birinci parti çıkması ile birlikte suni denge bozulunca iktidarın neşesi kaçtı! Demokrasiye dayanarak iktidara gelenler, seçimdeki rakibinin, müstakbel cumhurbaşkanının başına çorap örmeye başladılar! İmamoğlu'nun üç kuşaklık aile şirketine el konulması, babasının ve oğlunun dahi soruşturmaya tabi tutulması, babasının kira gelirine, emekli maaşına dahi blokaj uygulanması daha önce görülmüş şeyler değil! İmamoğlu'na dokunan yanıyor! Avukatı, özel kalemi, şoförü, koruması, İBB ile teması olan gazeteciler... Dilek Hanım'ın yeşil pasaportunu bile iptal etmek de oluyor? 'Hırsız', 'terörist' olmadı, 'casus'!.. Daha neler!
Müstakbel cumhurbaşkanına yönelik tutuklama ve ardı arkası gelmeyen baskılara karşı seçmenin yanıtı, suçlamalara yüzde 80 inançsızlık...
Hepsi bu değil... Sen misin değişip suni dengeyi kırarak birinci parti olan! Vur abalıya! İktidar CHP'nin üzerinde araçsallaşan yargı marifetiyle boza pişirip duruyor! Anayasa Mahkemesi ve YSK’nın yetki alanındaki durumlara Asliye mahkemeleri ile müdahale! Olacak şey değil. Kapatamıyoruz, o halde üzerinde tepinip çalışamaz hale getirelim! Ne ala!
Türkiye'de seçime inançsızlık tohumları ekmek, serbest seçimlerle iktidar değişimi olabileceğini kuşkuya düşürmek büyük kötülük. Bu kötülüğe artık bir son vermek gerekiyor.
AK PARTİ GÜCÜNDEN UZAKLAŞTIKÇA DEMOKRASİDEN DE UZAKLAŞTI
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan serbest seçimlerde iktidara geldi. Hem de sadece yüzde 34 ile. 2007'de, 2011'de de kazandı. Kimse de birşey demedi. Adam kazandı. Ancak 2015 tekrar seçimi, akabinde 2019 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tekrar seçimi ile demokrasiden uzaklaştığı kuşkusunu oluşturdu. 2024 yerel seçimleri sonrasındaki tablo ise bu kuşkuları daha da koyulaştırdı. İş artık 'casus'luktan tutuklamalarla, İmamoğlu'nun oğlunun ve babasının emniyete alınmasıyla, dün de altı gazetecinin yeni tip bir işlemle evlerinden alınarak ifadelerinin alınması ve telefonlarına el konulmasıyla iyice zıvanadan çıktı.
TÜRKİYE'NİN ESENLİĞİ İÇİN...
Oysa Türkiye’nin esenliği bir erken seçimde. Erdoğan veya bir başkası cumhurbaşkanı adayı olsun İmamoğlu'nun karşısında... Onu bırakmamaksa mesele, Mansur Yavaş var, çok "İmamoğlu" var, birisi çıkar Cumhur İttifakı'nın adayının karşısına. Serbest bir seçime gidilsin, sandık konuşsun, seçmen sözünü sandığa bıraksın. Sandıktan kim çıkarsa çıksın tadından yenmez. Türkiye'de çoğulcu demokrasi işte o zaman oturmuş olur. CHP mi kazandı? Memleket AK Parti'yi, Erdoğan'ı bir de muhalefette görsün. AK Parti mi kazandı? CHP düşünsün o zaman nerede hata yaptığını?
Türkiye'nin yumuşak gücünün bir kısmı da çoğulcu demokrasisinden, serbest seçimlerden geliyor. Türkiye bu gücünü zayıflatmamalı, bilakis artırmalı. Bu da endekslerde iyi duruma gelerek ve seçmeninin tercihlerine, millî iradeye saygı duyarak olabilir.
Ben çok mu romantiğim, safım, naifim? Hayır, hayır... Ben sadece memleketimin iyiliğini, esenliğini, huzurunu korumaktan yana olan saf ve romantik bir düşünürüm, yazarım.