Lockheed ruhu hortladı
Bundan tam 49 yıl önceydi. ABD’nin ünlü uçak yapım şirketi Lockheed Martin’in pek çok ülkede hükümet üyeleri ve kimi bürokratlara rüşvet dağıttığı haberi bütün dünyayı ayağa kaldırdı. Başta Japonya olmak üzere İtalya, Hollanda, Almanya, Suudi Arabistan gibi ülkelerde başbakanlar, iktidardaki siyasiler ve bürokratların rüşvet aldıkları saptanmış, bu ülkelerde hükümetler düşmüştü. İşler iyice karışınca da Lockheed Yönetim kurulu Başkanı Daniel Haughton ve Başkan Yardımcısı Carl Kotchian aynı yıl görevlerinden istifa etmişlerdi.
İlginçtir; Türkiye’nin de Lockheed’den C 130 askeri nakliye uçakları ve başka jetler satın aldığı bilinmekle birlikte skandalın patlak verdiği ilk günlerde hiç kimsenin şirketten rüşvet aldığına dair ses çıkmıyordu. Derken zamanın Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Emin Alpkaya’nın Lockheed’den “hediyeler” aldığı ortaya atıldı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar soruşturma açtırtsa da sonuçsuz kaldı. Nihayetinde suç Lockheed’in Türkiye Temsilcisi Altay Kollektif Şirketi’nin sahibi Nezih Dural’a yıkıldı. Dural tutuklanarak hapse mahkum edildi. Çok iyi hatırlıyorum. O dönem bizim gazetelerde, Lockheed temizliği sadece Nezih Dural’ın sırtına atıldı, mealinde yayınlar yapılmıştı. Anlatabildim mi sayın okur?
İlerleyen yıllarda, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya’nın Lockheed’den F-16 savaş uçakları alımı sırasında 23 milyon dolarlık bir “hediye” kabul ettiği haberleri yayılmış, ancak bunlar da ispatlanamamış, açılan araştırma dosyası da kapatılmıştı.
Bunları neden mi anlattım? Türkiye, Lockheed Martin şirketin en iyi müşterileri arasında sayılıyor. Son olarak Türkiye, 2.5 milyar dolarlık bir katkı payıyla şirketin ürettiği yeni nesil F-35 savaş uçakları programının ilk üyeleri arasına girmiş, ancak 2017 yılında Rusya’dan S 400 hava savunma füzeleri satın alınca programdan ihraç edilmiş,2.5 milyar doları da havaya uçmuştu. Şimdi de Türk Hava Kuvvetleri Lockheed’den yeni nesil F-16 jetleri almak için uğraşıyor.
Geçen gün, Türk Hava Kuvvetleri’nin bir C 130 askeri nakliye uçağı Azerbaycan’ın Gence kentinden kalkışından yaklaşık yirmi dakika sonra Gürcistan sınırına yakın bir coğrafyada, havada parçalanarak düştü; 20 askerimiz öldü. Kazanın meydana gelmesinin ardından her kafadan bir ses çıktı. Kimileri uçağın, içerden yerleştirilen bir patlayıcıyla düşürüldüğünü, kimileri de yabancı bir gücün roket saldırısına maruz kaldığı gibi savlar ortaya attılar. Bazıları da uçağa aşırı yük yüklendiğini, bir olasılıkla zırhlı bir aracın içeri yerleştirildikten sonra sabitleme kayışlarından birisinin koparak uçağın dengesini bozduğunu ileri sürdüler.
Burada bir ekleme yapayım. İlkinin girişi 1964 yılı olmak üzere Türk Hava Kuvvetleri’nin envanterinde 20 adet C 130 askeri nakliye uçağı bulunuyordu. Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasına göre Gürcistan’da düşen bu uçak 2012 yılında ikinci el olarak Suudi Arabistan’dan satın alınmış, Hava Kuvvetleri envanterine 2022 yılında dahil edilmişti. Neresinden bakarsanız bakın, ikinci el olarak alınan bu uçak 60 yaşın biraz üzerindeydi. Bu kadar eski bir uçağı hangi akla hizmet satın aldıklarını anlamak mümkün değil. Gürcistan’daki kazadan sonra Hava Kuvvetleri envanterindeki C 130 sayısı 19’a düştü.
METAL YORGUNLUĞU
Sizlere, C 130’un düşüşünden hemen sonra FlightGlobal isimli havacılık haber sitesinin yayınladığı haberi iletmek istiyorum. FlightGlobal’ın haberinde şu görüşler yer alıyor:
“Havacılık analisti Cirium’un elindeki verilere göre Türk Hava Kuvvetleri’nin envanterinde çok eski model C 130B/E nakliye uçağı filosu var. Bir süre önce bu uçakların kokpit ve haberleşme aygıtları dijitale geçirilmiş ve C 130EM modeline uygun olarak modernize edilmişti. Cirium’a göre ancak uçağın gövde ve kanat metallerinin yaşı 51 ile 67 yıl arasında değişiyordu. Uzun süre hizmet veren C 130’larda metal yorgunluğu meydana geldiği on yıldan fazla bir zamandır biliniyor ve bunun ciddi risk oluşturduğundan endişe ediliyordu. Metal yorgunluğuna karşı şirket bir süredir C 130’ların uçuş ömürlerini uzatma çalışmalarını sürdürüyordu.
“Bu yılın başında Lockheed C 130’ların kanat aksamını güçlendirme çalışmaları yaptığını ve uçakların uçuş saatlerini yüzde 40 arttırarak 122 bin 500’e kadar çıkardıklarını açıklamıştı. C 130’ların ilk üretim modelinin uçuş ömrü sadece 45 bin saatti. “
Öte yandan dün Milli Savunma Bakanlığı bir açıklama yaparak C 130 askeri nakliye uçaklarının 12 Kasım 2025 tarihi itibarıyla uçuşlarının durdurulduğunu, uçakların tek tek incelemeye alındığını duyurdu.
Şu anda C 130 askeri nakliye uçağının düşüşünün gerçek nedenini bilmiyoruz. Komplo teorisyenleri akıllarına gelen hikayeyi üretebilir, işi İsrail, Rusya ya da ABD’nin uçağa roket saldırısı yaptığını söylemeye kadar vardırabilirler. Ancak, uçakta ilk incelemeleri yapan Azerbaycan ve Gürcistan kaza kırım ekipleri, C 130’un gövdesinde hiç bir dışardan saldırı ya da içerden patlama izine rastlamadıklarını bildirdiler. Bir gerçek var ki o da uçakların çok yaşlı olduğu. C 130’un karakutusunun (flight recorder unit-uçuş kayıt ünitesi) Ankara’ya gönderildiği ve incelemelerin başladığı açıklandı. Sonuçta neyin ne olduğu karakutuda kayıtlı bilgilerin çözümlenmesinden sonra ortaya çıkacak. Son bir soru sormak istiyorum. Bu eski, ikinci el C 130’ların uçuşlarının durdurulması için 20 askerimizin ölmesi mi gerekiyordu?