İstanbul
Hafif yağmur
11°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,8508 %0.01
50,9195 %0.01
6.170,75 % 0,00
87.480,09 %0.706
Ara

Kışkırtıcı Harita ve Söylemleri İyi Tartmanın Önemi

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Kışkırtıcı Harita ve Söylemleri İyi Tartmanın Önemi

Birkaç gündür sosyal medyada Yaser Kobani adıyla yayınlanan bazı harita ve iddialar dolaşıyor. Artık neyin gerçek, neyin gerçek dışı olduğunu anlamakta zorlandığımız dünyada yapay zekâ ile çizilen haritaları önemsemezden önce bu tür haber veya yayınların hangi amaçla yapıldığını düşünmek gerek. Tabii Türkiye’nin coğrafi sınırları ve etnik milliyetçilikle ilgili hassasiyetlerinin bu yayınlarla tedirginlik yaratması normal. Bölgesel gelişmelerin bu tedirginliği arttırması da anlaşılabilir. Ama her an gözümüze takılan kışkırtıcı mesajları aklın süzgecinden geçirmek önemli. İsrail’in dış politika seçeneklerinin sadece Türkiye ile ilgili olması mümkün değil. Her yerde, her cephede bekasına karşı düşmanca emeller besleyen komşuları olduğu varsayımıyla hareket ederek bölgesel ittifaklarını buna göre şekillendiren İsrail için, İran, Lübnan, Suriye ve yakın bir zamana kadar tüm Arap komşularından gelen tehdit algılamaları olduğu malum. Bunlar herhalde Türkiye’yi tehdit olarak görmesinin ve Türkiye’ye karşı tehdit fırsatları yaratmasının çok daha fevkinde. Bu nedenle Yaser Kobani haritalarını, kışkırtmanın tuzağına düşmeden geniş bir bakış açısıyla değerlendirmek önemli. Haritayla birlikte yapılan açıklamaların da romantik yönü kadar gerçekçiliğini ve yaşama şansını tartmak ta öyle.

Bir Haritayla Verilen Mesaj

Yaser Kobani meğer Suriye asıllı Musevi bir Kürt’müş. Bu zattan 21 Aralık’ta gelen mesaj şöyle: “Kürt halkını tehdit eden ve Rojava'nın güvenliğini baltalamaya çalışanlar, Fırat'ın doğusuna[1] bir santim bile ilerleyemeyecekler. Onlar Kürdistan topraklarında en güçlü ittifakla karşılaşacaklarını biliyorlar. Bu propaganda değil, bir gerçek: Kürdistan, İsrail ve ABD arasındaki ittifak, herkes tarafından görünmese bile mevcut. Bu David Koridoru olarak, Orta Doğu'daki en güçlü ittifakın başlangıcı olarak Kürdistan'ın mübarek topraklarını İsrail'in kutsal topraklarıyla birleştirecek koridor. Kürt ve İsrail halklarını birleştiren bir köprü. Kimliğimin toprağı olan Kürdistan ile inancımın toprağı olan İsrail'i birbirine bağlayan barış yolu”. Çeşitli uluslararası toplantılarda rastladığım din veya mezhepleri ne olursa olsun Irak ve Suriye Kürtlerinin etnik kimliklerine olan romantik bağlılıkları hep dikkatimi çekmiştir. Hem Irak Kürdistan’ı, hem de Rojeva denilen Kuzey Suriye’nin Kürt nüfusu yoğun bölgelerinde, bazı aşiretlerde farklı dinlere mensup bireylerin bulunması, aslında milli kimlik gibi, etnik kimlik açısından da laikliğin önemini gözler önüne seriyor. Öte yandan 20. yüzyılın ilk 30 yılından itibaren, özellikle İsrail devletinin kurulmasından sonra, Irak ve Suriye’den göç eden bazı Musevi Kürtlerin, Siyonist harekette aktif rol aldığı da biliniyor. Zaten Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de herhalde çok az sayıda Musevi Kürt kalmış olmalı. 1950 li yıllardan sonra bu iki bölgeden İsrail’e giden Kürt nüfusun son rakamlara göre 300 bin civarında olduğu sanılıyor. İsrail’deki “ İsrail Özgürlük Savaşçıları” adlı grubun en ünlü üyelerinden birinin, Irak'tan göç edip Kudüs'e yerleşen Moshe Barzani[2] olması ne kadar ilginçse Siyonist harekete Suriye kökenli Musevi Kürtlerin de katılması da o kadar ilginç. Ama bu, haritanın kışkırtıcılığına kapılmayı gerektirmiyor. Romantik bir dilekten öte gerçekliği olmayan kurgu ve ifadeleri tartarak, Türkiye-İsrail ve Türkiye-Suriye ilişkilerini değerlendirmek önemli.

İsrail’in Dış Politikasını Yönlendirmede Kürt Etkisi Var mı?

İsrail’e çeşitli tarihlerde göç etmiş olan Kürtler tarihi olarak kendilerini  "Kürt Musevileri" yerine "Kürdistan Musevileri" olarak adlandırmayı tercih etmiş. Bu onların baskıdan kaçarak veya dini inançlarının peşinden giderek tavattun ettikleri “Arz-ı Mevut” yani “Vaat Edilmiş Topraklar” da başka bir ülke özlemi taşıdıklarının işareti olabilir. Ama Kürt Musevilerinin bu hayallerinin İsrail’in dış politikasını etkileme gücü, onların İsrail nüfusundaki payından çok İsrail’in karşı karşıya olduğu ulusal, uluslararası ve bölgesel etkenlere bağlı olmalı. Söylem ve haritalarla gürlemek başka, fırtına yaratabilecek kapasiteye ulaşmak bambaşka.  Orta Doğu’da ABD nin, İngiltere ve Fransa’nın borusu güçlü. Ama sağı-solu belli olmayan Trump’ın bile böyle bir harita genişlemesini teşvik edeceğini söylemek zor. Bu harita ve söylem İsrail’in Arap komşularının da kabul edeceği bir şey olamaz. Sosyal medya köpürtmesi tamamıyla İsrail- Türkiye ilişkilerini güvenlik ekseninde gergin tutmak için Suriye çöllerine atılan bir nifak tohumu. Ama çöl değil, bereketli topraklarda bile böyle bir tohum fidana dönüşemezdi. Tabii harita İsrail- Türkiye ilişkileri açısından gözdağı işlevi görebilir. Türkiye’nin 1990 lardan beri güttüğü Filistin ve 23 yıldır izlediği İslami, Hamas ve Hizbullah destekli politikalara İsrail’in gösterdiği tepkinin şiddeti yüksek. Türkiye’nin Filistin ve bölgede radikal İslami akımları desteklemesine karşı, İsrail’in de “Kürdistan Musevileri” üzerinden Kuzey Irak’taki Yarı Özerk Kürt Federe Devletini ve Kuzey Suriye’de Rojeva oluşumunu desteklemesi kendince bir denge politikası, bir tür misilleme.  “Sen benim aleyhime çalışırsan, ben de senin aleyhine ittifaklara girerim yaparım” mesajı. Tabii Kürtlere yönelik İsrail desteğinin aynı zamanda kısmen petrol çıkarı odaklı olduğunu düşünmek için de her neden var. Yine 1990 lı yılların sonundan itibaren bir ara tarihi Musul- Hayfa petrol boru hattının inşası projesi yeniden konuşulmaya başlanmıştı. Bu da aslında kendisini çevreleyen düşman Arap ülkelerine karşı İsrail’in atmak istediği bir çalımdı.

İsrail’in Kürtlere Desteğinin Omurgası Güvenlik                   

Ama daha sonra İsrail’in Akdeniz’de doğal gaz yatakları keşfetmesi; yakın komşuları ile bölgede 2003 den itibaren Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmaları yaparak, Doğu Akdeniz Gaz Forumunu kurmasıyla Kuzey Irak’a karşı izlediği enerji çıkarı politikalarının önemi epey azaldı. Ayrıca Arap komşularının çoğuyla imzaladığı Abraham anlaşmaları, İsrail’in Suriye Kürtlerine verdiği destekteki ekonomik çıkar boyutunu da gölgede bıraktı. Zaten Arap veya Kürt olarak Suriye’de artık sadece 20 veya 30 Musevi’nin kaldığı biliniyor. Buna karşılık Rojeva’nın, yaklaşık 2,5 milyon Kürt'e ev sahipliği yaptığı ve bazı Kürtlerin de Şam ve çevresinde de yaşadığı söyleniyor[3]. Bir Kürt Musevi’sinin Türkiye’yi İsrail- Rojeva ittifakıyla tehdidi ve Rojeva’yı İsrail’le birleştirme hayali tam bir ham hayal. Ama bölgeye verdiği bir güvenlik mesajı var. “Fırat’ın Doğusunda” yabancı varlığına itirazı ise adını taşıdığı toprağa duyduğu bağlılık olarak düşünmek mümkün. Suriye’nin kuzeyinde özerk Kürt bölgesi oluşabileceğine duyduğu inançsa, İsrail adına yeni Suriye yönetimine gözdağı olarak değerlendirilmeli.  

[1] Fırat’ın Doğusu daha önce Kobani Kantonu olarak adlandırılmaktaydı.

[2] “Moshe Barzani”, https://en.wikipedia.org/wiki/Moshe_Barazani

[3] “Country policy and information note: Kurds and Kurdish areas, Syria” (July 2025) Deutsche Welle'nin 18 Aralık 2024 tarihli makalesine atıfla bknz: https://www.gov.uk/government/publications/syria-country-policy-and-information

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *