Venedik, neredeyse tüm şehri su üzerinde taşıyan bir “ters orman” üzerine kurulmuş durumda. Kentin temellerini oluşturan milyonlarca kısa ahşap kazık, bin 600 yıldan uzun süredir taş sarayları, kiliseleri ve yüksek çan kulelerini ayakta tutuyor. Bu kazıklar karaçam, meşe, kızılağaç, çam, ladin ve karaağaç gibi farklı ağaç türlerinden oluşuyor ve uzunlukları 1 ile 3,5 metre arasında değişiyor.
ETH Üniversitesi Jeomekanik ve Jeosistem Mühendisliği profesörü Alexander Puzrin’e göre, modern yapıların çoğu 50 yıl dayanacak şekilde inşa edilirken, Venedik kazıkları, sürtünme ve ahşabın doğal direnci sayesinde yüzyıllardır görevini sürdürüyor. Kazıklar temelin dışından merkeze spiral biçimde yerleştiriliyor, üzerlerine çapraz ahşap kirişler konuluyor ve taş yapılar bu temelin üzerine inşa ediliyor.
Rialto Köprüsü’nün altında 14 bin, San Marco Bazilikası’nın altında ise 10 bin meşe ağacı bulunuyor. Bu kazıklar doğrudan kayaya ulaşmasa da, toprak ve sürtünme sayesinde binaları yerinde tutuyor.
Venedik’in temellerinin bu denli dayanıklı olmasının bir diğer nedeni de şehir yönetiminin ahşap malzemeyi sürdürülebilir biçimde kullanması. İtalya Ulusal Araştırma Konseyi’nden Nicola Macchioni, “Venedik ormancılığı icat etti. Şehir, ahşap yetiştirip uzun vadeli bir inşaat planı uyguladı” diyor.
Araştırmalar, ahşap kazıkların oksijensiz ortamda uzun süre çürümediğini gösteriyor. Bakterilerin faaliyetleri, mantar ve böceklerin etkisine kıyasla oldukça yavaş ve kazıkların şekli su ile desteklenerek korunuyor.
ABD’deki Illinois Üniversitesi’nden Prof. Thomas Leslie, “Venedik kazıkları, büyük ölçekli sürtünme ve hidrostatik basınç prensiplerini kullanıyor. Modern mühendislerin hayal edebileceği bir sistem değil” diyor.
19. ve 20. yüzyıllarda ahşap kazıklar yerini çimentoya bırakmış olsa da, son yıllarda ahşap yapılaşma yeniden popülerlik kazanıyor. Ahşap, karbon salmayan, biyolojik olarak parçalanabilir ve esnekliği sayesinde depreme dayanıklı bir malzeme olarak öne çıkıyor.
Venedik, ahşap kazıklar üzerine kurulu tek şehir olmasa da, toplu kazık sistemini bu ölçekte ve 1.600 yıldır ayakta tutmayı başarmış olmasıyla benzersiz. Puzrin, “Toprak mekaniği veya jeoteknik mühendisliği bilmeyen insanlar, bizim hayal bile edemeyeceğimiz bir mühendislik harikası inşa etmiş” diyor.