Son yıllarda yapılan araştırmalar, ebeveynlerin bazı çocuklarını kayırmasının, bu çocukların ruh sağlığı üzerinde uzun vadeli olumsuz etkiler yaratabileceğini ortaya koydu. New York Times’ın haberine göre, aile içi kayırmacılık gençlik yıllarının çok ötesine uzanarak yetişkinlikte de ruh sağlığını etkilemeye devam edebiliyor.
Purdue Üniversitesi sosyoloji profesörü J. Jill Suitor, ebeveyn kayırmacılığını inceleyen en kapsamlı çalışmalardan birini yürütüyor. Araştırmada, anneler ve zamanla torunlar arasında yapılan kayırmacılık etkileri de analiz ediliyor. Çalışmanın ilk bulgularına göre, ebeveynlerin yaklaşık üçte ikisinin gözde bir çocuğu bulunuyor ve bu “gözde” çocuk çoğu zaman yıllar boyunca değişmeden kalıyor.
Araştırmalar, “altın çocuk” olmayı garanti eden tek bir özellik olmadığını, ancak favorilerin genellikle kız çocukları ve küçük kardeşler olduğunu gösteriyor. Ayrıca karakter özellikleri de etkili; ebeveynler genellikle uyumlu ve vicdanlı çocukları tercih ediyor. Dr. Suitor’a göre, yetişkinlikte en belirleyici faktör, ebeveynler ile çocukların dini ve siyasi değerler de dahil olmak üzere benzer değerlere sahip olması.
Ancak “gözde çocuk” olmanın da dezavantajları var. Hollanda Utrecht Üniversitesi’nden Susan Branje, gözde çocukların, kardeşleriyle aralarındaki muamele farkları çok belirgin olduğunda suçluluk veya hak etmeme duygusu yaşayabileceğini belirtiyor.
Araştırmalar, kayırmacılığın hem gözde hem de geri planda kalan çocukların ruh sağlığını ve aile ilişkilerini uzun vadede etkileyebileceğini ortaya koyuyor.