“Pınar Kür demek, her toplumun kendine özgü kusurlarına ve bizi rahatsız eden acı gerçeklere karşı takınılan samimi ve eleştirel bir tavır demektir” diyen Prof. Dr. Ortaylı, “Mizahi yönü de koyu dramatik kurgusu kadar güçlü olan bir kalemdi. Şüphesiz bu yönüyle de özlenecek. Ama şimdiden söyleyebiliriz; gelecekte Türkler ve Türkçenin dostları, Pınar Kür’ü daha çok okuyacaklar” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. İlber Ortaylı, sosyal medya hesabı Instgram’dan yayımladığı mesajında şunları kaydetti:
“İki nesildir edibe dediğimiz anadan kıza yazar bir aileden gelmektedir. Tanzimat devrinden beri edebiyatımızda Cevdet Paşa kızları, Macar Osman Paşa’nın kızı şaire Nigar Hanım, Sırrı Paşa’nın eşi Leyla (Saz) gibi bir çığırın son temsilcilerinden sayılır.
Merhume İsmet Kür’ün kızıdır. Batı kültürü ile teması itibarıyla Frankofon sayılabilecek bir ailede yetişmiştir. Pınar Kür, İngiliz-Amerikan edebiyatına vakıf bir yazardı. Az rastlanan bir istisna olarak Fransız edebiyatını da derinlemesine bilirdi. Zaten doktorasını da tiyatro dalında Fransa’da yapmıştı. Halide Edib, Mina Urgan, Adile Ayda gibi nesillerden sonra Latin-Anglosakson kültürünü bir arada tutanların sonuncusuydu. İki kuşaktır yazarlar yetiştiren bir aile geleneği, Tanzimat döneminden bu yana giderek azalan, günümüzde ise ender rastlanan bir durumdur. Muhafazakâr ya da ilerici olmak bu bağlamda tartışılmamalı.
Pınar Kür demek, her toplumun kendine özgü kusurlarına ve bizi rahatsız eden acı gerçeklere karşı takınılan samimi ve eleştirel bir tavır demektir. Genellikle aydınlar bu tür gerçekleri örtmeyi tercih eder. Batı toplumlarında da bu yaygındır. Oysa kusurları teşhir etmeyi şiar edinip bunu kendisine bir tür zırh haline getirenler daha azdır. Pınar Kür gibi özgün yazarlar ise hoşlanmadığı gerçekleri de örtmeden yazmakta ısrar edenlerdi. Bir toplumun iyileşmesini ve geleceğini yeniden şekillendirebilmesini bu yol mümkün kılar.
Türkiye, geçen perşembe günü güzel edibesini henüz verimli çağında uğurladı. Geride hoş anılar bıraktı. Mizahi yönü de koyu dramatik kurgusu kadar güçlü olan bir kalemdi. Şüphesiz bu yönüyle de özlenecek. Ama şimdiden söyleyebiliriz; gelecekte Türkler ve Türkçenin dostları, Pınar Kür’ü daha çok okuyacaklar.”