İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5290 %-0.02
49,6615 %-0.11
5.739,27 % -0,24
92.631,49 %-1.325
Ara

Duygu romantizm ve gerçek aşk

YAYINLAMA:
Duygu romantizm ve gerçek aşk

İkinci Dünya savaşsı ve hala insan yanını bâki kılmaya çalışan, söz yazarı. Gerçek hikayenin, geçmiş mektuplardan derlenecek, beyaz perdeye aktarılan “Blue Moon”. Esasında, güfte/söz yazarı … aşık olduğu Elizabeth üzerinden mektuplarından ilham almış.

En meşhurlaşan ve -Blue Moon-filminin içerisinde bulduğumuz, Bu şarkının adı “ Bütün erkeklerin yaptığı hata” olarak verse de, piyasa yapıcılar tarafından Blue Moon olarak değiştirilen ve filmin adını taşıyan eser, şarkı Ethan Hawke’ye, 75.Berlin Uluslararası Film Festivalinde, En İyi Yardımcı Oyuncu ödülünü getirmiş.

LORENZ HART

İki saati aşan sürede, hiç bitmeyen tempo, söz yazarı ve kendisinin hayatının anlatıldığı filmde, Lorenz Hart’n tamamen diyalogları filmin sarsılmaz bir biçimde lokomotifini oluşturmakta.

Hem keşfedilmesine olanak sağlayan, besteci ve eski ortağı Richard Rodgers’n, yükselişi, insanlığın tercih ve seçimlerinin yansıması o kadar güzel aktarılmış ki. Anne baskısı ile büyüyen ve kendisinin farkında olan ve üretmekle, şiirle özdeş bir yaşam süren  Lorenz’n kendini ifade edebilme özlemi, sevgi, aşık olmaktan çok aşk halinin yansıması güzel ama bir o kadar da incitici.

Edebiyatla ilgilenen insanlarda mevcut olan incelik ve derinlik halinin, diğer iletişimde olduğu insanlar tarafından anlaşılamayışını, derine bakmak ile görmek arasındaki fark net olarak yönetmen, Richard Linklater tarafından ortaya konuluyor. Müzik ve Edebiyat paralelinde şekillenen gerçekler, romantizmin üstünü çizmek isteyen sözde –daha ileride olduklarını belirten- kişiler tarafında sunulmakta.  Bir eserin müzik şekilde icra edilebilmesi için olmazsa olmazı -nota sayfasının- kuralını belirleyen en bilindik hali ile sol anahtarını, aradaki yaş farkına rağmen Elizabeth’e duyduğu karşılıksız aşk hali ile örüyor.

KİMSE SENİN KADAR SEVMEDİ

Sevme hali ve insanın kendisinin bir başkası tarafından sevildiğini hissedebilme. Bilhassa sevildiğini sanma, kendini buna ikna etme hali, romantik ve sıra dışı, başkalarına öncü olan söz yazarı Lorenz Hart’n yüreğinden, sağanak gibi akıyor.

Öyle ki filmi başlatan 1943 senesi, Arnavut kaldırımlı loş sokaklarda, dilinde şarkı sözleri ile mırıldanarak geçmekte olan ünlü söz yazarı, Hart’ı ilk etapta, ilerleyen sahnelerde sanki –Singin in the Rain-(1952)sahnesine geçecek hissi ile bütünlüyor ve o duygu yoğunluğunu, unuttuğumuz –duygusal insan olma-halini hatırlatıyor.

Bir insan sizi sevmiyorsa, hala onu görmek için otuz saat yol almayı göz alabilecek Elizabeth’n,kendisini asla sevemeyecek olan bir insana duyduğu bu sevgiyi anlayamayan Lorenz Hart’n derinliği, elbette bu sığlıkta değil.

Öyle güzel bir oyunculuk performansı ile kalakalıyor ki seyirci, empati yapıp –neyi, neden-yaşadığına da anlam bulmaya çalışıyor.

Derin, etkileyici, hüzün kokan ve eski müzikal ve Broadway dünyasına ilgi duyanlara, oradan geçmiş bir sanatçının dünyasını en yalın hali ile sunuyor.

Ben sevdim.

Edebiyat ve müzik diyenler, bu yemeğe olmaz ise olmaz, yitirdiğimiz-duygusallık- tozu ile tadından büyüleyecek bir eser karşımıza çıkıveriyor.

Biz, CKM Sinemamızda, BirFilm paydaşlığı ile izledik.

Tekrar teşekkürler.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *