İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5212 %0.04
49,5823 %-0.03
5.787,95 % 0,61
90.591,58 %-2.426
Ara

Devrim kadınlardan doğacak

YAYINLAMA:
Devrim kadınlardan doğacak

Beyaz perdenin cesur ve özgün temsilcilerinden-Paul Thomas Anderson-n, hem yazdığı, hem de yönettiği “Savaş Üstüne Savaş” filmi, en başta tüm izleyicilere:

“Özlenen Sosyalizm’i ve beklenen devrim”i hatırlatıyor.

Yüzyıl savaşları sırasında Fransa Kralı VII Charles’n taç giyme ısrarına, ulusun savunucusu, Fransa’nın ulusal koruyucu azizesi olarak taçlanan Jan Dark’dan (Jeanne d’Arc) beri, ataerkil toplumlara “bizde varız!/ eşitlik”diye haykıran kadınların/ hemcinslerimin, yaşamda ve daha iyi bir dünya için mücadele içinde -kadın kimlikleri- dışında aktiflikleri ile ne kadar iş yürütücü, planlayıcı, organize edici, tamamlayıcı ve de iş bitirici olduklarının temelde altını çizerek ilerleten ancak genelde ürolojik ve beyin bölgesinin erkek dünyasında yer değiştirme halini, bir subay-polis-erk sahibi, aciz varlığın ve yüksek ihtimal Sean Pean’e ödül kazandıracak, Lockjaw karakteri üzerinden gönderme yaparak dalga geçen.

Şimdiye kadar ortaya çıkmış siyasi kimlikler ve görüşlerle dalga geçen (bazı sahnelerde söz sahibi ve ülke yönetenlerin ABD başkanı donuk ifade ile gösterilirken, ileri sahnelerde- Noelmaceracıları-olarak ortaya çıkan ve Churchil’i andıran tiplemelerle) ortaya sunulan siyasi gücün şimdiye kadar boş olduğunun altını çizen olağanüstü arşivlik bir seçki, 3 Ekim 2025 tarihinde vizyona giriyor.

PPR MEDYA –TME Films ve Paribu Cineverse İstinye Park Sinemaları-Salon 5’de, pazartesi sabahı izlediğimiz, araya İstanbul yağmuru ve bir de saat 10.10’da Avm Yangın Tatbikatına şahitlik ederek, bayağı aksiyonlu başladığımız muazzam seçki, kadının devrimi gerçekleştireceğinin, altını net olarak çiziyor.

170 dakika boyunca bir an olsun, filmden koparmayacak şekilde kurguyu harika işleyen senarist ve yönetmen, Paul Thomas Anderson, ödüllü Leonardo DiCapri’ya, Oscar’ı belki de yeniden taşıyacak filmin içerisine -okyanuslar ve sakinlik- diyen ve “Brad Pit’e” benzerliği ile yine ikilinin güzel filmlerinden –Bir Zamanlar Hollywood-da ekürisini, Akademi ve Bafta ödüllü Benicio del Toro, eşlik ediyor.

GÜÇLÜ KADIN GÜÇLÜ ERKEK İSTER

EMPERYALİZM çılgınlığına bir son vermek isteyen ve adları “FRENCH 75”olan mülkiyetsizik sevdalılarının, Meksika –Amerika sınırında mülteci ve göçmenlere yaşatılanlara ajitasyonsuz yaklaşırken, kendi içlerinde sıra dışı aşk, özgürlük ve herkes için eşitlik/adil düzen hikayesini. Şehirlerde elektrikler kesilirken ki bunları hep biri kadın diğeri erkek olarak; Varoş Bob/ Bob Ferguson  ile Cadı, Dişi, Güçlü ve siyahi kadın ama ismi Perfidia Beverly Hills ile gerçekleştirir.

Perfidia cinselliği ve üretkenliği yüksek, sürekli koşan, zorluk nedir tanımayan ve devrime adanmış bir ömrü, genlerinde taşırken. Patlattıkları ışıkları adeta romantik bir hava fişek gösterisi gibi anlamlandırıp, hadi şimdi burada sevişelim, tam da patlarken, diyecek kadar sıra dışı ve kadında olan vajinanın, dışarıda yapılan savaşlardan daha büyük savaşı temsil ettiğini söyler.

Perfidia’nın ailesi ile karşılaşan Varoş Bob’u, kızın annesi- o koşuyor, sen duruyorsun- onun genleri devrimci ya sen-diğer ilişkilerine pek de olumlu bakmalarda, eşitlik ve özgürlük için mücadeleleri birebir AŞK’ları kadar tutkulu ve yücedir.

Tam da burada senarist-yönetmenin zengin kız fakir oğlan gibi şimdiye kadar ortaya konulanların aksine kadının zenginliğini, kendi varoluşundaki güce ve yaratabilme, oldurabilme kabiliyetine bağlar.

Varoşlardan en tepeye gidecek devrim elbette sancılı olacaktır. Hele bir de artık sınırları zorlayan ve evlerinden kendi iradeleri olmadan göç etmek durumunda bırakılan göçmen manzaralarının ve baş edilemez gibi topluma yansıtılan ve sözde iş çözecek gibi salınan ve sonunda suçu yine kötü ilişkiler, bağlar ve madde bağımlılığı ile suçlayarak, susturmaya çalışan siyasi ve birlikte çalıştıkları paydaşlarının dansını izlettirir.

Dünyanın var olduğundan beri bir düzeni; sisteme uyan uyanmayan uymayan gibi karakterize edilebilecek insan manzaralarını kitlelere belli bir lokasyonda sözde hizmet eden, emir kulları.

Sean Pean burada, Steven J. Lockjaw olarak karşımıza öyle bir çıkar ki, aslında korkak bir erkek ama babalık testini, kilise içinde yaparken adeta Tanrı’ığa soyunan; mülteci/göçmen kampında gözüne kestirdiği daha uzaktan görüntülerken tahrik olduğu, peşini bırakması şartı ile birlikte olmaya zorladığı güçlü ve asil kadının, arkadaşları tarafından –muhbir-olarak yaftalandığını bulurken.

Varoş Bob’n ve tek aşkının kendisini hep kahraman bir kadın olarak tanımladığına şahitilik ettirir ama Beverley Hills’li hamile kaldığında artık aile olduğunu anlamasını yani toplumda kadının genel görevinin evde olmak ile yetinmek durumunda bırakılan kadınları çizer, anlatır.

Ama şu gerçek vardır ki, Hills’li siyahi dilber hep feminist anlayışa sahiptir.

Beklenen devrimin, dünyanın neresinde yaşıyor olsalar bile önce kendi içlerinde başlayacağını.

Özlenen sosyalizmin yüzyıllardır sürüncemede kalan ve kendini değişen, dağılan ve dönüşen dünya düzeninde, eski devrim ruhu anlayışı ile ters-yüz oluşları ile yüzleştirir.

Dünyanın kaynakları bitmiş. Sevgisizlik çoğalmış. Zulumler, sınırlardan taşmış ve artık birilerine dur demenin vakti, çoktan geçmiştir.

Nereden başlamalı sorusuna, önce kendinden başla! Der, yönetmen!

Benzere yakın filmleri, 2019 yılında Fransa’nın Oscar Adayı-Sefiller ve yine aynı yıl Joker’de görmüştük.

Siyahilerin köleleştirilme düzeninden, olayını seyrini değiştirecek noktada Kızılderili adamın kullanışına ve beyaz ırkın hep efendiliğine dem vurarak,

Sonunda üstün ve koltuk sevdası yüzünden tarihin iyiler tarafından bir gün döneceği noktada Nazilerin yaşattıklarını kendi başına gelen, Lockjaw’da görürüz.

DEVRİM ÖNCE İBLİSLERLE SAVAŞMAKLA BAŞLAR

Kendisini taciz eden Lockjaw’ı yendikten sonra söylediği- Devrim Önce İblislerle Savaşmakla Başlar-sözü, Feminist  ve devrimci ruhlu, kolay kolay aşk da bile durdurulamaz olan Pefidia Beverley Hills (Teyana Taylor)’n omurgalı duruşu, kendine laf söyleyen hemcinslerinin bile aynı şeye düştüklerinde, zayıf noktalarından kullanıldıklarında anlayabileceklerini rahibelik altında devrime hala çabalayan kadınlar üzerinden gösterir.

Eşine hep bir kahraman olarak bakan ama biraz ona göre cesaretsiz diyebileceğimiz Varoş Bob ( Leonardo DiCaprio)’a en güzel sözü Tom Cruise (dublörsüz oyunculuğu olarak) sözü ile Sensel Sergio-Meksika Devrimci, Göçmen hareketi gönüllü görevlisi (Benicio del Toro)der.

-Cesaret, cesur ol! Bob.

HERKESE TÜM İZLEYİCİLERE SESTİR VE BİR AÇIK ÇAĞRIDIR

HAYATA BİR KERE GELDİN AMA NE YAPARSAN YAP! ÖNCE KENDİN OL!

Şifreler unutulduğunda eğer konu erkekler üzerinden dönüyorsa, kendi aralarında olan özel dil ve bu dilin farklı biçimde yansımalarını, unuttuğu anda kendisini tanımak için yöneltilen sorunun:

-En sevdiğin vajina hangisi? Sorusu Erkek dünyasının ne şekil öncelikle kadınlara baktığını yeniden gösterir.

Ve kahramanımız kadın olarak kızı ile evrilen gelişmelerde devrimin artık sadece kadınlar üzerinden gerçekleşeceğini:

-Aile olmak ile lider olmak- arasında ki ruhta tamamlar, yönetmen.

Kesinlikle kaçırmayınız!

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *