İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5352 %0.05
49,6395 %0.02
5.778,77 % 0,45
92.050,74 %-1.076
Ara

Büyük Cesur ve Güzel Bir Yolculuk

YAYINLAMA:
Büyük Cesur ve Güzel Bir Yolculuk

Yönetmen Kokonada’nın; Oscar’a yürüyüp bir türlü hak ettiği yere gelemeyen iki güzel ve başarılı oyuncuyu, bu film de buluşturuyor.

Hangi Film?

“Büyük Cesur ve Güzel Bir Yolculuk”

Hazır mısın? Gerçek Aşka? Aşk için arınıp, yanmaya?

Filmi, tam bir Margot Robbie hayranı olarak heyecanla bekliyordum. Yazılarımı diğer eleştirileri okumadan ve her filmin İmdb’sine bakmadan gittiğimi, bilenler bilir.

Ama aklıma pîrîmiz Atilla Dorsay’n ne yazdığına takılıp, heyecan ile merak edince yine mutlu oldum. Kendine has ve muzip diliyle film eleştiri boyutuna anlama katan kişi olarak şöyle yazmıştı T24’deki köşesinde:

“Sarah, yani Margot Robbie -ki şaşırtıcı biçimde bizim Cumhuriyet yazarı sevgili dostumuz Mine Kırıkkanat’a benziyor- erkekten çok daha kararlı ve yürekli. Evlenme teklifi ondan geliyor. Ve erkek -tam rolüne oturmuş bir Colin Farrell- boyun eğiveriyor.”

Aynı aktristi, Barbie’de ise bana benzetmesi, yine aynı zamanda Cumhuriyet yazarı da olmamız temelinde; özünde bu Margot’ta yok yok! Demek ki biraz daha incelesek ya da hayatın ileri süreçlerinde, yazım hayatına da soyunduğunu görebileceğiz.

Netice de onca emek ve muhteşem sunum, görsellikle hakkı tüm kadro ile yenen Barbie filminden sonra kenara çekilmemiş, her haksızlıkta kendisine yatırım yapan ve artık yapımcı olarak filmlerin arkasında da duran, Avustralya’lı hem yetenekli, hem sempatik ve güzel oyuncu hayatının aşkı ile nasıl sessiz sedasız evlenip, bir yandan da yuvasını eşi ile aynı işte de yürüyerek ilerlettiyse, bu sefer en büyük oscar’ı kucaklamış anne olmuştu.

Dolayısı ile anneliğin doğum sonrası olgunluk ve güzelliği ile izliyoruz, bu filmi. Margot Robbie’nin ilk çıkış filmlerinden geçen sürecide alırsak çok olgun göründüğünü ifade etmemiz yanlış olmaz.

17 Ekim’de oğullarını kucaklarına aldılar ve bu film anne olarak Margot Robbie’yi ilk  izleyişimiz. Buraya gelene kadar hep en iyi yönetmen ve kadrolarla çalıştı. En iyi işleri yapan ve hala en çok kazanan aktrist ünvanına sahip.

Güney Kore’lli Yönetmen Sarah rolü ile Margot’ın güzelliğinin yansımasını, duyarlı, sempatik ve özgür ruhlu, aşka temkinli, canı yandığı için can yakana dönüşen kadın olarak sunarken;

Collin Farrel (David) gibi çocukluk travmalarından kurtuldukça; birbirini daha iyi anlamayı, anlaşılacağını gösteren bir nevi ışık rehberi gibi karşımıza çıkıyor.

Hayal dünyamız ve gerçeklikler arasında dış seslerin can bulmuş hali, yapay zeka ile biçimleniyor ve gülümseten, şu da olsa iyi olurmuş dedirten, masalsı bir aşk hikayesi çıkıyor.

Ormanda kapılar, bilinçaltı korkular ama –gerçek aşkı-ilk bakışta gözlerinden tanırsının gerçekliğini adeta su yüzüne vuran,

Durması gerektiği yerde durup düşünmeyi, karşındakini anlamayı ve empati geliştirmeyi hatırlatan,

Ve aşkın cesur ve büyülü bir yolculuk olarak sadece hazır olanların kucakladığını sunan, izlenesi, saklanası bir seçki olarak karşımızda.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *