KARBONDİOKSİT (CO2) Bitkiler İçin Gıda mı, Gelecek İçin Tehdit mi?
“….Gerçek şu ki: CO2, bitkilerin kendileri ve nihayetinde bizim için besin ürettiği fotosentez sürecinin temelini oluşturur. Dahası, geçtiğimiz yüzyılda endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanan atmosferdeki CO2 artışı, gezegenin büyük bir bölümündeki bitki örtüsünün gelişmesine yardımcı olmuştur. Son on yıllardaki göreceli sıcaklık da bitkilere fayda sağlamıştır.
Artan sıcaklıklar, sonbahar donlarını geciktirip ilkbahar çözülmelerini hızlandırarak yetiştirme mevsimlerini uzatır, böylece daha fazla ekime olanak tanır ve meyve bahçesi yetiştiricileri için ilkbahar sonu don riskini azaltır.”
Bir vatandaş olarak asla kabul etmediğim ama bir gazeteci olarak iklim krizi ile ilgili tüm görüşleri değerlendirmem gerektiği için bu cümlelere yer verdim. Bu sözler İklim Krizini inkar eden CO2 Koalisyonu’nun Bilim ve Araştırma Görevlisi Çevre Bilimci Vijay Jayaraj’ın bu hafta yazdığı yazıdan iki paragraf. Yazının tümünü okumak isteyenlere link bırakacağım (*)
Ben okudum; öncelikle bu yazı, bilimsel gerçeklerin bir kısmını kullanarak iklim krizini inkâr eden tipik bir bakış açısını savunuyor ve bunu akla yatkın gelecek bir söylemle de süslüyor. Oysa karbon emisyonlarının iklim üzerindeki yıkıcı etkileri güçlü bilimsel verilerle ortaya konmuştur.
İşte nedenleri ile bu yazının gerçek dışı iddiaları.
İDDİA 1: “CO2 zararlı değil, hayat veriyor”
GERÇEK: Evet, karbon dioksit bitkiler için gereklidir. Ancak atmosferdeki dengesi bozulduğunda, sera etkisini artırarak küresel ısınmayı tetikler. CO₂ faydalıdır ama fazlası gezegeni ısıtır.
İDDİA 2: “CO2 artışı bitkileri büyütüyor, tarımı canlandırıyor” ifadesi eksik ve tehlikelidir.
GERÇEK: Yüksek CO2 bazı bitkilerin büyümesini hızlandırabilir, evet. Ama bu:
- Besin değerlerini düşürebilir (örneğin, çinko ve protein oranı azalır),
- Isı stresi ve kuraklıkla birleşince verimi azaltabilir,
- Böcek istilaları ve hastalıkları artırır,
- Biyoçeşitliliği yok eder.
İDDİA 3: “CO₂ seviyeleri geçmişte daha yüksekti”
GERÇEK: Dinozorlar çağında da CO₂ seviyesi yüksekti, ama:
- O dönemde insanlar yoktu.
- Okyanuslar daha sıcak ve asidikti.
- Deniz seviyesi çok yüksekti.
İnsan uygarlığı, son 10 bin yıldaki iklim koşullarında gelişti. Biz o kırılgan dengeye müdahale ettik. Bugün olan hızlı değişim, geçmişteki yavaş süreçlerle kıyaslanamaz.
İDDİA 4: “Çiftçiler seracılık yaparken seraya CO2 basıyor”
GERÇEK: Seralarda CO2 takviyesi kontrollü, sınırlı ve kapalı sistemde kullanılır. Bu:
- Atmosferik CO₂ artışını meşrulaştırmaz,
- Tüm tarımın bu şekilde yapılabileceğini göstermez,
- Açık alan tarımı ve doğal ekosistemler için geçerli değildir.
Vijay Jayar’ın bu yazısı, iklim krizinin ciddi sonuçlarını bilerek bastıran, karbon lobisinin dilini kullanan bir propaganda örneğidir. İklim krizi, sadece sıcaklık meselesi değildir; yaşam sistemlerinin tamamını etkileyen bir adalet, gıda, su ve insan hakları meselesidir.
Evet, karbon yaşamın parçası. Ama tıpkı su gibi, fazlası felakettir. Bugün yaşanan şey, doğanın dengesinin bozulmasıdır. Son yıllarda bazı çevreler, karbon dioksit artışının gezegen için zararlı olmadığını, aksine tarımı canlandırdığını savunuyor. Oysa bilimsel gerçekler, bu söylemin gerçeğin yalnızca küçük bir kısmını yansıttığını ve büyük resmi gizlediğini gösteriyor.
Bitkiler için yararlı olan CO2, atmosferde hızla artarak gezegenin ısısını yükseltiyor. Bu, buzulların erimesinden tarım alanlarının çölleşmesine kadar pek çok zincirleme etki yaratıyor.
- Karbon dioksiti “hayat veren gaz” olarak yüceltmek, kriz gerçeğini gizler.
- İklim değişikliği, yalnızca bir çevre sorunu değil, gelecek nesillerin yaşam hakkı meselesidir.
- Çözüm, emisyonları azaltmak, yenilenebilir enerjiye geçmek ve doğayla uyumlu politikalar geliştirmektir.
Bir domatesin hızlı büyümesi, gezegenin geleceğini garanti etmez ve bilim bize açıkça söylüyor:
“Karbon salınımını azaltmak, iklim krizini durdurmak için atmamız gereken en acil adımdır.”
Son olarak yazıyı kaleme alan Vijay Jayaraj hakkında kısa bir bilgi;
“I Am a Climate Researcher, and I Love Fossil Fuels” (2019) yazısında, kendisini “bir iklim araştırmacısı ama fosil yakıtları seven biri” olarak tanımlar. Bu yazıda, fosil yakıtları “yeraltı yaşam destek sistemleri” gibi tanımlayarak, gelişmekte olan ülkelerin kalkınması için kaçınılmaz ve gerekli bir kaynak olduğunu savunur.
“Green Energy Cabal Blind to Africa’s Medical Horror Show” (2022) makalesinde, yenilenebilir enerjiye yönelimin enerji yoksulluğunu artırdığını, bunun Afrika’da sağlık hizmetlerini olumsuz etkilediğini iddia edip, fosil yakıt kullanımını savunur.
“Are You Really Against Fossil Fuels? Read This Before You Answer” (2023) makalesinde ise günlük hayatımızdaki birçok ürünün (telefon, kıyafet, makine vs.) fosil yakıtlardan türetilen hammaddelerden geldiğini belirtir; fosil yakıtlara karşı çıkanların bu ironinin farkında olmadan hareket ettiğini iddia eder.
Kısacası kendisine fosil yakıt lobicisi demek yanlış olmaz sanıyorum.
(*) Yazıma konu olan makalenin linki: https://co2coalition.org/2025/07/21/the-fruitful-results-of-increasing-co2/