Emel Seçen yazdı:

Kadınım sen ağlama

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Kadınım sen ağlama
Abone ol

Jamaika’da zor şartlarda büyüyen ama içinde büyüdüğü ormanın kendisine kattığı derinliğin, baba yokluğundaki açılımı, kendisini evrensel kardeşlik bağının bir halkası olacağını, elbette kendisini keşfedene kadar bilmeyecekti, Robert Nesta Marley.

Bizim bildiğimiz adıyla, Bob Marley.

EFSANE NASIL DOĞDU

Aslında filmin bütününe baktığımızda, üretken ve özellikle “birlik ve beraberlik” çağrısı yapan, bunu yetenekleri ile halka sunan kişilerin, dünyanın neresinde olursa olsun, hemen hemen aynı yazgıya mağdur kaldığını görmek mümkün.

Son derece naif bir karakterin, hayatının aşkı Rita’yı bulması, aslında Bob Marley’i, yani esas adı “Nesta” anlamı ise “Elçi” olan kimliğini keşfetmesinde, öncü olacak karakterlerin zincirleri ile karşılamasını sağlayacak ve böylelikle halka tamamlanacak ve kendini gerçekleştirdiği gibi aynı zamanda, elçinin sahip olduğu farkındalık gücü ile de topluma bir aydınlanma sağlayacaktır.

Elçi görevini, henüz 36 yaşında tamamlamış olsa da aslında hâlâ devam ediyor. Biz kendisinin bıraktığı eserlerin sözlerinde, müziğinin özü Reggae olan “kalp atışı” anlamında kullanılan kökleri hâlâ bizlere “birleşin” çağrısı yapmakta. Jamaika’ya has müziğinin temeli, ritmini kalp atışlarından alır ve kökü ise rock’n rol, calypso, rythme ve blues ile harmanlanarak gelişen bir müziktir.

Bu müzik tarzının olmazsa olmazı, Rastafari’nin yayılmasına da öncülük eden Marley’in biyografisini anlatan, Bob Marley: One Love, filmin yönetmeni, Reinaldo  Marcus Green, zamansal geri dönüşlerle hem Bob Marley’i geçmişi ile yüzleştiriyor ve aynı zamanda içsel dünyasının nedenlerini ve sonuçlarını izleyiciye son derece anlaşılır ve de naif bir dille iletebilmeyi başarabiliyor.

Ve böylelikle daha iyi anlaşılıyor, son derece evrensel ve hümanist bir ruha sahip olan Bob Marley’in ruhunun güzelliği. Güzel olmasa hâlâ dinler miydik? İkon haline gelen kullandığı objeleri kullanır mıydık?

En çıkmazda olduğumuz anlarda, hep sarıldığımız müzik çatısı altında; bir Sezen Aksu şarkısı gibi eninde sonunda –Don’t worry, be happy- der miydik?

EFSANENİN DOĞUŞU TRAVMALARDAN GEÇİYOR

Her büyük doğum gibi öncesi sancılı. İstenmeyen bir çocuk olarak babası tarafından yok sayılan, Bob Marley’in, siyah ırk ile beyaz ırktan doğan yaşam yolculuğu, teninde ki farklılık, aslında dünyada ki “ötekileştirme” meselesine beyaz bayrağı, herkes için açacaktır.

Kendisinin en büyük şansı ve kendi aralarında yaptıkları esprilerde, aynı zamanda müzik grubunun da solisti olan eşine dediği gibi “Sana, benim her zaman ihtiyacım var.” Rita, onun her şeyi, işte filmin üçlemesi olan One Love’n birinci anlamını burada veriyor, yönetmen.

1976 yılında Jamaika kaynarken, kardeş kardeşi vururken, müziği ile birleştirici rol oynamak isteyen Bob Marley’in, duruşu nedeni ile vurulan ve milim farkla yaşayan, ama ne tesadüf ki hayat yolculukları eşi ile aynı zamanda tamamlanan Rita’nın, başında hastane odasında beklerken ve filmin her karesinde, bir başka eserinin doğuşu, ayrı bir güzellik ve derinlik katıyor, hikâyeye.

Netice de öz bu.

“Ağlama Kadınım!”

No Woman, No Cry.

Bir gömlekle başlayan, kendi egosu hiç olmadığı, parayı önemsemediği halde, zamanla kendisinin etrafında değişen yüzleri, kendisinin yüzüne çarpan Rita’yı anladıktan sonra bu eseri, sundukları konser sırasında yanına gelip, omzuna dayanarak(1977) söylemesi, onu koruyup-kollayan tek kadın, eşi, arkadaşı, yoldaşı One Love Rita.

İkinci One Love, Müziği

Üçüncü ise varlık nedenine sebep olan ve her seferinde, bir şükran niteliğinde kullandığı “Rastafari.”

Açılımı, Rastafaryanizim yani temelini Hıristiyanlık dininden alan ve 1930’larda, Jamaika’da yayılan, eski ahit içinden birçok kavram ı bulunduran; toplumsal hareket ve inanç sistemi. Dini ritüellerinin içinde en çok yer alan esrar kullanımıdır. O yüzden ülkesinde çıkan olaylar yüzünden terk etmek durumunda kaldığı vatanını, Londra’da devam ettirdiğinde kendisini siyahî diye yakalayan polislerin sorgulaması sırasında, “Temizim, ot yok. Ben, başlı başına otum!” Cevabını, verecektir.

İKİ YEDİ KUTSİYETİ

Bu inanış sisteminde, Afrika’da zencilerin kurtuluş hareketine öncülük edecek, zenci bir kralın tahta çıkarak gerçekleşeceği inancını, yönetmen babası tarafından dışlanarak yetişen, Bob Marley’in kendi varlığını gerçekleştirmesi ile birlikte açar. Ormanda ve yalnız büyüyen Bob Marley’i, yanan ormandan kaçarken aslında, kendi geçmişinden kaçmakta olduğu flash back ile zaman zaman sunulur.

Onun o masumane çocukluğundaki gözlerinden taşan merhamete, sevgiye, şefkate, ilgiye ve özene olan açlık, işte tüm dünyayı saracak olan bir gerçeklik olarak; “Birbirinizi sevin, bu savaş niye diye?” sunulur.

Bütünüyle elbette harika! Çünkü zaten kendi ruhunun güzelliği, elbette sonsuzlukta hep salınacaktı.

YEDİ SAYISI KUTSAL BİR SAYIDIR

Kendi liderlerinin dediği gibi iki yedi bir araya geldiğinde, ezilenler ezenden intikamını alacaktır. Dünyadan aldığı, hayattan ayrılışına sebep olan hastalığını öğrendiği tarih ile doktor masasında yüzleşirken aslında dünya yüzündeki bedenden daha fazla olduğunu gösterir yönetmen.

Bob Marley, kendi varlığını gerçekleştirmiş, insan olabilmenin erdemini erken keşfetmiş, dünyada maddesel değil ruhen zengin olmuş ve paylaşmış, adındaki gibi Elçi/Nesta, görevini layığı ile tamamlamıştır.

EMEL SEÇEN


Yorum Yazın