Genç kalemler

İki toprak, bir yaşam: Kadın mülteci olmak

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
İki toprak, bir yaşam: Kadın mülteci olmak
Abone ol
“İki toprak, bir yaşam: Kadın mülteci olmak” Gazeteciler Cemiyetinin katkılarıyla hazırlanan Furkan Tunçdemir’ın özel haberi...
Gazeteciler Cemiyeti ve 9. Köy Logosu

Furkan Tunçdemir - Van    

Suriye'de yaşanan iç savaş 12. yılını doldurmak üzere. Yüzbinlerce insanın yaşamını yitirdiği bu savaşta milyonlarca sivil de yaşadığı yeri terk etmek zorunda kaldı. Türkiye’ye gelen Suriyeli mültecilerin büyük çoğunluğunun yaşam koşulları oldukça kötü durumda. Van sokaklarında yürürken insanlardan para isteyen birçok mülteci ile karşılaşmak mümkün. Geçimini bu şekilde sağlayan Suriyeli Rasha ile yaşadıklarını konuştuk.

Savaştan önce Şam’da, ailesiyle  yaşayan Rasha’nın anlattığına göre, buraya gelmeden önce yaşam koşulları oldukça iyiymiş. Aileye ait ev, iş yeri, arsa gibi pek çok mülkleri varken,  on yıl önce savaştan kaçarken tüm varlıklarını da terk etmek zorunda kalmışlar. Rasha’nın bir kardeşi ve bazı aile bireyleri savaş döneminde Suriye’de, başka bir kardeşi de Türkiye’ye geldikten sonra  yaşamını yitirmiş. Önce Mardin’e, ardından Gaziantep’e ve en son Van’a gelmişler.

Rasha (30), kent merkezinde bulunan bir binada 70 yaşındaki babası ile beraber kalıyor. Binada kalanların tamamı Suriyeli. Binanın bulunduğu civar genelde gündüz vakti gürültünün, kavgaların; geceleri ise madde kullanımının yoğun yaşandığı tenha bir bölge halini alıyor, bu yüzden kiralar diğer bölgelere göre daha ucuz. Binada doğalgaz bulunmuyor ısınmak için soba kullanıyorlar. Evde bulunan eşyaların ise büyük çoğunluğunu hayırsever insanlar vermiş.

İş ararken ahlaksız tekliflere maruz kaldım

Van’a geldikten sonra aylarca iş aradığını belirten Rasha, ideal şartlarda bir iş bulamadığını söylüyor:

‘’Biz Türkiye’ye geldikten sonra babam rahatsızlandı, 3 defa kalp ameliyatı oldu. Haftada bir ilaç almamız lazım ama para yok. Aylarca iş aradım. Kadın bir mülteci olarak birçok defa iş adı altında ahlaksız tekliflere maruz kaldım. Çok düşük ücretle çalışmamı isteyenler oldu. Mültecilerin emeğini çok fazla sömürüyorlar. Bel fıtığım var ağır işlerde de çalışamıyorum. Uygun bir iş bulamayınca sokaklarda insanlardan sadaka toplamak zorunda kaldım.  Başka türlü hayatta kalabilmek mümkün değil.’’

Kirayı ödeyemezsem evden atacaklar

Kömür alamadıkları için kendisinin topladığı kasaları sobada yakarak evi ısıttıklarını, yeterince beslenemediklerini belirten Rasha, bir gününün nasıl geçtiğini şu sözlerle anlatıyor: ‘’Sabahları uyanıyorum, babamın durumuna bakıyorum. Çıkıyorum akşama kadar sokaklarda insanlardan sadaka topluyorum. Günde 40 ile 150 TL arasında para topluyorum, kış aylarında daha az. Toplayamadığım veya hasta olup da çıkamadığım günlerde aç kalıyoruz. Geceleri aç uyuduğumuz çok oldu. Genelde sadece akşam yemeği, tek öğün yiyebiliyoruz.’’

Kendi deyimiyle, ‘’sadaka’’ toplarken gün içinde birçok ahlaksız teklif ve kötü muamele ile karşılaştığını söyleyerek iki ay önce başından geçen bir olayı anlatıyor: ‘’Kahvehanede oturan bir kişiden sadaka istedim. Bana bağırdı, küfürler ederek saldırdı, yumruk attı ve dudağım patladı sonra da kaçıp gitti. Birçok kişi vardı kimse ne müdahale etti ne de -iyi misin?- diye sordu. Kim bunları yaşamak ister ki? Belediye zabıtaları bazen topladığım tüm paraya el koyuyor. Ev sahibi gelip kirayı ödemezsem evden atacağını söylüyor. Bir yandan da faturalar oldukça yüksek. Önümüz kış ne yapacağımızı bilmiyorum.’’

Tam bunları konuştuğumuz sırada yoldan bir başka mülteci geçiyor. Kadın, tekerlekli sandalyede engelli çocuk ile çıkmış insanlardan para topluyor. Hava da soğuk. Rasha eliyle işaret ederek bir şeyler söylemeye çalışsa da duygu yoğunluğundan dolayı konuşamıyor.

Kısa süreli bir sessizlik...

Dağıtılan yardım kömürleri çok kaliteli değil

Resmi kurumların destekleri hakkında bilgi almak istiyorum; yakın zamanda başvuruda bulunmuşlar henüz sonuçlanmamış. Kabul edilirse ayda 350 TL bir yardım söz konusu. Ödemek zorunda oldukları kira ise bu rakamdan çok daha fazla. Bunun dışında kömür yardımı da yapıldığını ekliyor fakat bu sene henüz kömür almamışlar. Anlattığına göre çok da kaliteli bir kömür değil. Şu an için devlet hastanelerinden sağlık desteği de alabiliyorlar. Bunun dışında bir destek yok.

Yaşanan pahalılık bizleri de etkiliyor

Rasha, arta kalan zamanlarında televizyon haberlerini takip etmeyi ihmal etmiyor, bu nedenle Türkiye gündemine oldukça hakim. Yaşanan hayat pahalılığının aslında herkesi olumsuz etkilediğinin farkında. On yıldır burada yaşadığını fakat hiçbir dönem son yıllardaki kadar hayat pahalılığının artmadığını söylüyor. Hayat pahalılığının kendilerine yansımasını da şu şekilde açıklıyor: ‘’Ekmek ve birçok temel ihtiyaç pahalı, her şeyin fiyatı yüksek. Buradaki yaşam koşullarımız belli. Faturalar yüksek, Buranın insanları için de zor. İnsanlar yoksullaştıkça ihtiyaç sahiplerine yardım etmeleri de zorlaşıyor. Geçmiş yıllarda maddi olarak biraz daha rahattık.’’

Bazen televizyonda siyasetçi veya yorumcuların mülteciler için ırkçı konuşmalar yaptığını görüyorum diyerek hislerini anlatıyor: ‘’Biz bu savaşın zorluğunu gördük, çocuklar, siviller ölüyor. Türkiye’de de bunun yaşanmasını istemem. Bazıları çıkıp Suriyelileri geri yollayacağız diyorlar, biz bu eziyeti görmek istemiyoruz. Savaş bizim tercihimiz değildi. Hepimiz insanız, birbirimizden ne farkımız var? Irkçılık çok kötü bir şey.’’

Türkiye'deki sanatçıları çok seviyorum

Rasha, küçüklüğünde doktor olma hayali kurmasına karşılık okul okuyamamış. Evdeki televizyondan Türk filmlerini izlemeyi çok sevdiğini belirtiyor. Bununla birlikte Arap dizilerini de takip ediyor. İzlediği yayınlar sayesinde Türkçesini de geliştirebilmiş. Türkiye'deki sanatçıları çok sevdiğini, beğenerek takip ettiğini ekliyor.

Gerçek isminin yayınlanmasını istemediği için Rasha ismi kullanılmıştır.


Yorum Yazın