Yakup Dıvrak yazdı:

Gönüllü kölelik

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Gönüllü kölelik
Abone ol

Avrupa da 16. Yüzyılda bu konuyu inceliyor. Bizde ise, günümüzde bile bu ve benzeri konulara değinmek sıkıntılı...

***

Fransa`da yaşamış olan Etienne De Boetie bir hukukçu, hakim (1 kasım 1530 - 18 ağustos 1563). Meşhur denemeci Michael De Montaigne`in de yakın arkadaşı olan bu yüksek hakim 33 yıllık kısa hayatında hukukla, felsefeyle, şiirle ve politik felsefeyle ilgilenmiş ve epeyce de yazmış...

Yazının başlığı da onun yazdığı en önemli yapıtından, "gönüllü kölelik üzerine söylev"den kaynaklanıyor. Söz konusu kitabı 1550 yılında yazmış. Yani 474 yıl önce. Osmanlı İmparatorluğu`nda o yıllarda ne veya neler yazılıyordu acaba? Eğer bir şeyler yazıldıysa bile elle, yani kitap elyazması. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu`nda `gavur icadı` matbaa henüz yok.

***

Gönüllü olarak köleliğe koşmak ``ruere in servitum`` acaba hangi dürtülerin, hangi koşullarda oluşmuş bilinçaltının sonucu dersiniz? Ya da ne gibi bir sosyalleşmenin, sosyalizasyonun sonucu tezahür ediyor? Dinin, coğrafyanın ve o toplumun tarihinin rolü nedir acaba?

(Çaktırmadan otosansür uygulayıp bu konulara girmesem mi acaba? Ne olur ne olmaz...)

***

Gönüllü köleliğin altyapısı elbette ki bir insanın sosyalleşmesi, sosyalizasyonu. Peki bu sosyalizasyonun çerçevesi coğrafya değil mi? Coğrafya olmasına coğrafya da, belirleyici faktör din. Her şeyi yukardan, padişahtan/kraldan bekleyen, bir lokma bir hırkaya şükreden insan "gönüllü kölelik"e yatkın olmaz da ne olur?.. Aynı coğrafyada olup da başka bir dini benimsemiş iki toplumu karşılaştırdığımız zaman her şey gayet açık ortaya çıkar...

Evet, belli bir coğrafyada sosyalleşmiş ama farklı inançlara sahip kişilerden oluşan toplumun üyeleri farklı oluyor: bir toplumun üyeleri ``gönüllü köle`` olarak kalıyor, diğerininki köleliğe başkaldırıyor...

***

Bir de bunun ``gönülsüz köleliği`` var tabii ki...

Peki, bu nasıl oluşuyor? Tarihe göz atmak yeter. Eski Yunan`da da eski Roma`da da var bu toplum katmanı: köleler, gönülsüz köleler. Resmen alınıp satılan kimseler. Bazen de azat edilen... Koşullara göre, bu köleler bile başkaldırıyor, kölelikten kurtulmaya çalışılıyor. Ama, ``gönüllü köleler`` formatlanmış oldukları için, aldıkları formu bozmayı düşünmüyorlar, düşünemiyorlar bile...

***

Zamansal bir sıçrama yapıp günümüze gelelim mi?

Günümüzde durum nedir? ``gönüllü köleler`` ne durumda? Bu kölelerin sahipleri kim ya da kimler? Bu durumları yazan günümüzün Etienne De La Boetie`si kim?

Sahi Türkiye`deki sosyologlar, tarihçiler, filozoflar v.b. ne yapar? Hangi konuları ele alıp işler, analiz eder?

 

***

Ne yazmıştı Prof. Dr. İdris Küçükömer taaa 1960`lı yıllarda ANT dergisinde ve daha sonra ``düzenin bozulması`` kitabında? ``Türklerin ve Türkiye`nin tarihi henüz yazılmadı. Ama, bir gün yazılacak.`` peki, biz de kalkıp, ``lütfen yazın artık!`` desek haddimizi aşmış mı oluruz?

Peki, şu anlı şanlı sosyologlarımız, tarihçilerimiz Türklerin ve Türkiye`nin tarihini yazsalar da biz de okuyup öğrensek... İyi olmaz mı? Hem de ne kadar iyi olur.

İyi olmasına iyi olur da, bu bilim insanları için iyi olmaz gibime geliyor...


Yorum Yazın