Yasemin Mıstıkoğlu yazdı:

Evet, Antakya yıkıldı ama yok olmadı

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Evet, Antakya yıkıldı ama yok olmadı
Abone ol

“Antakya yıkıldı, yok oldu” yorumlarına cevaben yazıyorum bu yazıyı… 18 yıldır Antakya’da yaşayan bir Antakya gelini olarak.

Konuya geçmeden önce Antakya neresidir? Hatay neresidir? Tekrar yazmak istiyorum. Çünkü basın mensubu arkadaşlarım dahil TV’lerde yayına katılan bir çok kişinin bu ayrımı hala yapamıyor olduğunu görmek çok üzücü. Çünkü Hatay ve Antakya sıradan yerler değiller.

Antakya,  o bölgede kurulan ilk yerleşim yeri. MÖ 300’lü yıllarda ‘Antioch’ adı altında kuruluyor (Geçen yazımda nasıl kurulduğuna kısaca değinmiştim). Onlarca medeniyet doğuyor bu bölgede. Bizans İmparatorluğu döneminde imparatorluğun 3. Büyük şehri unvanına sahip olan Antioch, tarihsel süreçte Antakya oluyor.

Hatay ise Atatürk ile giriyor hayatımıza. Antakya 1938 yılında Türkiye’ye dahil olunca Atatürk o bölgeye bu ismi veriyor. Hatay’ın 15 ilçesi var. Antakya da Hatay’ın en büyük ilçesi.

Dünya o bölgeyi tarihte Antioch olarak tanıyor. Halen yabancı kaynaklara şöyle bir göz atacak olursanız Antioch yani Antakya ile ilgili birçok bilgi bulabilirsiniz. O kadar çok medeniyete ev sahipliği yapıyor ki Antakya bir Antakya kültürü oluşuyor binlerce yıl içinde.

Evet; Antakya’nın binaları yıkıldı, yolları yarıldı, ağaçları devrildi. O binalarda yaşayan canlarımız hayatını kaybetti.  Ama Antakya yok olmadı, zaten olamaz. Bakın neden olamaz yazayım buraya madde madde.

Mesela Antakya kahvesini hiç duydunuz mu bilmiyorum. Antakyalı nereye giderse gitsin kahvesini yanında taşır. Yurt içi yurt dışı seyahatlerinde bavulunun bir köşesinde mutlaka bu kahveye ve bir cezveye her zaman yer vardır.  Çünkü Türkiye’nin ve dünyanın hiçbir yerinde yok böyle bir kahve tadı ve pişirme şekli. Yakın tatlar var mutlaka ama aynısı yok. Kahvenin en az iki kez kavrulmuş olması gerekiyor ve kaynayarak pişiriliyor. Kahvenin püf noktası: kesinlikle köpüksüz olacak. Köpük olursa içmez o kahveyi Antakyalı. Sizce yok olur mu bu damak zevki, bu alışkanlık?

Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.


Yorum Yazın