Emel Seçen yazdı:

Duruşu olan kadınlar

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Abone ol

Her zaman, sağlam ayakları üzerinde durmayı başarmış. Başardığı gibi kimseye yaslanmamış, yaptığı işi, gerçek hakiki aşkı kadar sevmiş; merhametli, şefkatli, paylaşımcı ve biz demeyi ilke edinmiş hemcinslerimi takdir ediyor, onların yolundan gitmeyi bir sorumluluk kabul ediyorum.

Çağdaş Türkiye’nin gerekliliği de budur zaten. Bakıyorsunuz, aynı zamanda dostları olma şansına eriştiğim; aydın, laik ve fikren özgür kadınlar, hepsi ve aynı zamanda benim yol arkadaşlarım. Zeliha Berksoy, Leman Dorsay, Özcan Atamert, hepsi benden yaşça büyük olgun, derslerine girmemiş, komşusu ya da akrabası olmamış olsam da bazıları ile sabah ilk dersleri, daire kapısını aştığında ilk selamlaştığı, yahut kızı, kız kardeşi gibi selamlaşıyoruz. Hepsi alanının pîri hatta hep kendilerine yeni yeni yapacak görevler buluyorlar. Zamanlarını asla boş geçirmiyorlar. Hep bir meşguliyetleri var. Zihni Göktay’ın, ödül törenindeki konuşması sırasında bahsettiği gibi “Aptal kutusu olmayan yıllarda her akşam tiyatro vardı.”

“Gençlik Tiyatrosu” ödül töreninde, “Biz, burada tiyatro yaptık (Deli Dumrul).” Diyen ve yılların eskitemediği; Manken, Söz Yazarı, Besteci, Ressam, Yazar, Şair, Dublaj sanatçısı, Tiyatro-Sinema –TV Dizi oyuncusu” on parmağında, ondan fazla marifet! Lâle Belkıs. Maşallah.


 

O güzel, İstanbul Hanımefendisi, Cumhuriyet Kadını ile karşılaşıyor ve ikimizde sevgiyi ve zamanı iyi kullanmayı önemseyen insanlar olarak sohbet ediyoruz.

Yeni kitapları üzerine (Karalama defteri/ Düşler ve Gerçekler/ Yalçın’a Mektuplar) çalışmalarından söz ederken, yakında açacağı sergiden bahsediyor aynı zamanda. Bu konuda, kendisinin ricası ile o güzel yüreğe destek olacağım, bu teklifi benim için bir şereftir. Ve hiçbir şekilde boş durmadığından, hayatın amacının durmamaktan geçtiğini, anlatıyor.

Can Yücel’in dediği gibi diyor ve devam ediyor sözlerine: “Ucundan da olsa tutacaksınız, bıraktınız mı tutmak çok zor.”

Sohbet ederken, insan kendisinden ne çok şey bulabiliyor bazen, bir başkasından, bazılarında ve nadiren. Diyorum ki –size karşı biriktirmiş olduğum hislerimde yanılmadığımı görmek beni son derece mutlu etti-

Lâle Hanımefendi cevaplıyor: “O, bunu duymak esas beni çok mutlu!” deyiveriyor. Aynen benim gibi içi-dışı bir.

LÂLE BELKIS : “Bir kere kendimle barışığım. Bana ailem dışında kimse yardım etmedi. Ailede bir yere kadar ama ne yaptımsa hep kendim yaptım. Yaptığım her işe saygı duyarım. Saygı duyulmazsa, beni ilgilendirmez. O kendilerinin sorunu. Bu akşam buradayım, gelirken heyecanlandım, duygulandım mesela.”

Dünya güzeli yüreği. Söz sinemadan açılıyor, ben soruyorum; insanlar sizi, siyah-beyaz ekranlardan hep kötü kadın olarak tanıdı. Öyle değildiniz ama yüz hatlarınız ya da ifadeniz yüzünden olabilir mi?


 

LÂLE BELKIS: Bir kere iyinin olması için kötünün olması gerek. Kötü olunca, iyilik çıkıyor. Filmlerde de beni, Yeşilçam’ın kötü kadını yaptılar. Ne münasebet. Ben kötü kadın olamadım. Geldiler, Anadolu’dan, köyden bir yerlerden benim beraber olduğum adamı alıp, gittiler, ben ortada kaldım.

Eşimi de aldılar, Kartal Tibet ile olabilir. Onlar iyi oldu, ben kötü oldum. (Gülümseyerek ve keyifle anlatıyor.)

Devam ediyor: “Kendimle iftihar ettiğim bir şey var. Her şeyimi kendim yaparım. Üzerimdeki elbisem otuz yıllık neredeyse ama ufak dokunuşlar ile değiştirir, dönüştürür ve yeni yaparım. Dediğim gibi kendimle barışığım ve kendimi yakıştırmadığım bir şeyi hissedersem, onu kendime yapmam. Emeğe saygı duyuyorum. Tüm insanlar için-emek- çok önemli bir kavram.

Kıymet bileceksiniz. Ben, kimseden bir şey kazanmadım. Emekli maaşlarının ne olduğu ortada ben onunla geçiniyorum ama üretiyorum. Tabii kendimin de şanslı olduğum yanlarım var. Bunu belirtmeliyim. Şu etkinliğe katılacağım diye sabaha kadar uyku uyumadım çünkü heyecanlı birisiyim. Yapılacak şeyler her zaman önemli ve olmadı diye bırakmak yanlış.

Bakın, siz örnek ve değerli bir insansınız. Herkes gibi insan –değer- verecek.”

-Ne yaparsak yapalım, sevgimizi koyacağız değil mi, Lâle Hanım

Lâle Belkıs: Şart! Sevgi olmadan hiçbir şey olmaz. Mesela son kitabımda bir şiir yazmıştım, orada “Sevgi, Sevgiye Âşık Oldu” diye devam ediyorum. Tabii biraz içinde Felsefe’de yer almakta. Alelade aşklardan bahsetmiyorum. Felsefe ile ilgileniyorum. Gizli kalmış kadınların duyguları vardır, açılmazlar. Ben, onları yazdım. –Kırmızı Duygular- adını verdim, bu kitabıma. Özünde kadın yalnız, içinde çeşitli fırtınalar, ortada yalnız ve dimdik. Bu ben yahut bir başkası. Tüm kadınları kapsayan bir hikâye.

Hayata dair kısa bir söyleşi yaptık. Özleyenler için bu güzel söyleşimizi, haber içindeki DNA EMEL SEÇEN Youtube kanalım içinde bulabileceksiniz. Ama Lâle Belkıs hanımefendinin, bana söylediği çok önemli bir şey var- Evet, SEVGİ olmadan hiç bir şey olmaz!-

Kendisinin kişisel resim sergisi yakında gerçekleşecek, onunla ilgili olarak paylaşımları yapacağım. Ve elbette sizleri de ortak edeceğim. Ama en önemlisi, biraz önce telefonda da görüştük ve harika müjdeli haberler söyledi. Bunlar; yakında iki yerden ödül alacak olması.

Birisi, bizim alandan sinemacılardan; Hocamız, Atilla Dorsay’ın kurmuş olduğu, Sinema Yazarları Derneği adı ile faaliyetlerini sürdüren, SİYAD’dan ve bir diğeri ise Anadolu Yakasından- Zirvedeki Kadınlar-olarak.

Bu zirvede olma hususu, aslında bana göre zaman içerisinde, sizin duruşunuz ile biçimlenen; birileri sizi ne kadar yok saymaya çalışsa(lar) da, topluma verdiğiniz sevginin ve paylaşımlarınızın tezahürü bir nevi ama katlanarak yansıması.

Zaman her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünüyor, tasarlıyor ve hizmete sunuyor. Sizin yüreğinizin, yaşamı boyunca yaptıklarınız, az ya da çok karşınıza seriliveriyor.

Gençlik Tiyatrosu Belgesel Filmi gala sonrası, sabahında yine film gösterimindeydik ve Sevgili Dostlarım Dorsay Ailesine, Lâle Hanımefendiyi anlatırken: onlar minik bir hatıralarını paylaştılar. Yine mazi denen ama tılsımını hiç yitirmeden ve ehil ellerde yine yine yeniden harmanlanarak gelişen.

Lâle Hanımefendi, Dorsay’ların evinde misafir olarak bulunduğu bir zaman diliminde, anında bir resim eserini, Lâle Belkıs imzalı, tablosunu yapıp, armağan etmiş kendilerine. İkisi de birbirlerinden, sevgi ve

övgü ile bahsettiler. Hatta Atilla Bey, “Lâle Hanım, çok özel bir insandır. Çok renkli bir kişiliktir”, diyerek sevgiyle bahsetti.

Zaten oldum olası, takip ettiğim benim değerlerim kategorisinde yer alan ancak aynı zamanda ilerleyen güzel sohbetimiz sırasında, bana benim duruşumu görüp, anlatan ve “sevgi” denen ikimizin de ortak gerçekliği üzerine anında şekillendirip, büyüten, serptiren, yollar açan, hasadını koşulsuz sevgiden yana hep kullanan. Ancak anlayana açık, anlayana anlatan o koca yüreğin önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum.

Tesadüf diye bir şey yoktur. Gerçeklik vardır, o da sizin kim olduğunuzdur. Zamanın neresinde olursanız olun ama yüreğiniz, duruşunuz, topluma vermek istediğiniz ve elbette insanlığınız ile.

Kendi kendini büyüten, o büyük aşkı ile kendi kabuğunda yaşamını idame ettiren, Avrupa da olsa baş tacı edilecek ama ülkemizde yeterince anlaşılamamış değerlerden birisidir, Lâle Belkıs.

İyi ki bizim insanımız!

Bizim sanatçımız!

Kocaman yüreğinin içli ezgisini görebilenlere yalınlığı ile o Belkıs Lâle yahut popüler kısmı ile Lâle Belkıs.

Yazımı kısa sohbetimizde kendisine yönelttiğim son soru ve kendisinin cevabı ile ders niteliğinde bırakıyorum.

-Bize, hayata ve gençlere yönelik; ne söylemek istersiniz?

Lâle Belkıs: Bir şey geliyorsa, oluyorsa onu kabul etsinler. Bir şey geliyorsa yahut oluyorsa, onun aydınlık yanı muhakkak vardır. Size hiçbir şey altın tepsi içerisinde gelmeyecek. Geleni de sonra yorumlayacaksınız amma önce olan insanın kendi kendisine duyması gereken saygı. Kendisine saygı duyanda başkasına saygı duyacaktır.

Teşekkürler, İstanbul Hanımefendisi.

EMEL SEÇEN


Yorum Yazın