Emel Seçen yazdı:

Bu bir insan ve kültür meselesi

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Bu bir insan ve kültür meselesi
Abone ol

Bir anne kucağı gibi özlemle neredeyse yarım yüzyıldır hasretle açılmasını bekledikleri, Heybeliada Ruhban Okulunun(1844); öğrencilerinin anılarından derlenen ve çok sayıda kişi ile yapılan röportajlar sonucu ortaya çıkan, HEYBELİADA RUHBAN OKULU BELGESEL FİLMİ, açılışı 18 Kasım 2023 tarihinde, Özel Zografyon Rum Lisesinin, 1893 tarihli binasında gerçekleşti.


 

Zarif eşi Rose ile birlikte benim güzel dostlarım olan, Modiano Ailesinden; yine her defasında eşi Rose’n; üzerinde emeği ve katkılarını, örnek teşkil edecek şekilde bahseden, güzel insan Fotoğraf Sanatçısı ve Belgesel Yönetmeni, Alberto Modiano’nun, artık uzun süren ki; neredeyse altı yıllık bir çalışmanın ürünü olan ve yer yer “artık bitiremeyeceğim”, duygusunu yaşadığını ifade ettiği ama sonuçta hem kitaba, hem de belgesele dönen ve hafızalarımızda unutulmaya yüz tutmuş hatıraların tozunu aldığı çalışması ortaya çıkmış durumda.


 

Açılış konuşmasında, Alberto Modiano’nun, sözü bence çok önemliydi.

“Bu bir insan ve kültür meselesi”

Çünkü gerçekten de, insan olabilmenin yolu, kültürden geçiyor. Kültür, insan için var.

Özel Zografyon Rum Okulunun, son derece sıcak karşılayışı ile ev sahipliği yapan ve hali hazırda otuz yıllık Müdürü ve aynı zamanda da mezunu olan, Yani Demircioğlu’nun, okulun 130. Yılı kapsamında böyle anlamlı bir etkinliğe ev sahipliği yapmanın onurunu yaşadıklarını bahsederken; bahsettiği gibi Sakız Adası; göçler, anılar, hatıralar ve -Özel Zografyan Rum Lisesinin- sembolü/ amblemi olan bir sfenks olarak ortaya çıkmakta. Okulun kuruluşunda, önemli rolü olan ve aynı zamanda ilk müdürü, Sakız Adalı, Mihail Kefalas’ın önerisi olup, tarihte Sakız Adasında mevcut tarihi sikkelerden resmedilmiş olan sfenks de; güzel yüzlü, aslan vücutlu, kanatlı ve yılan kuyruklu kadın olarak, sanırım kadının üretkenliği ve doğurganlığının gücü ile koruyuculuğun yanı sıra özünde:

“ Bilgi ve Eğitim Ateşinin, cehaletin karanlığına karşı zaferini simgelemekte”

Prens Adalarında geçen belgeselde hikâye, açılış konuşmasında Alberto Modiano’nun bahsetmiş olduğu gibi Burgazada’dan kalkan bir vapur ile başlar. Önce kamerası ile yavaş yavaş tepeye yürüten, Alberto Modiano, iyi ki film gecikmiş, dedirten duygu ile artık olmayan, o güzel fayton (Yunan Mitolojisinde Güneş Tanrısı Helios’un oğlu Phaethon’dan alan) seslerinin, asfalta bıraktıkları nal damlalarının izinde, iki oku gösterir; Ümit Tepesi ve Heybeliada Ruhban Mektebi.

Artık sadece bir tek “paslanmış” tabela ile yerden biterek yükselmiş ve adeta büyüyememiş, bir ot misali gözümüze batan, “okul yolu”, tabelasından geçirip, 1979 yılında bahçesine girip hayran kaldığı ve bir gün hesaplaşacağız, dediği, Heybeliada Ruhban Okulunun, içine girer.


 

İtalya’da, Vatikan’ın minimize hali gibi mikro düzeyde ama muhteşem kütüphanesi içinde gezdirirken, mezun oldukları kadar, belgesel filmin gösterildiği,Özel Zografyan Rum Okulu’ndan sonra yine burada yetişmiş olan ve şu an I.Bartholomeos doğum adıyla, Dimitris Arhondonis (83) Konstantinopolis Ekümenik Patriği (İstanbul Ortodoks Patrikhanesi Patriği ve İstanbul Başpiskoposu) olmak üzere, pek çok kişi ile görüşür. Konu hakkında duygu ve düşüncelerini harmanlar.

Hepsinin dilinden düşmeyen, ortak duygu ise bir anne sıcaklığı ve dünyaya gelişlerindeki ilk besin kaynakları olan anne sütünün tadı ile var oldukları yerde, yarım kalmış hikâyelerin, umutla beklenen öyküsü ortaya çıkar.


 

ÜMİT TEPESİ(HALKİ)

İnsan, umutsuz yaşayamaz.

Hele ki böyle köklü bir tarih ve özel bir coğrafya içinde yer alırken, savaşların dünyada hala var olduğunu gözlemlerken; tarih boyunca Alman askerleri, Fransız işgal kuvvetleri tarafından yerleştirilen Rus göçmenlerin, I.Dünya Harbinin yaralarının, yanmalar, yıkılmalar ve bitmeyen işgaller sonrası ancak “Cumhuriyet kazanımları” ile 1930’lara kadar olumlu şekilde seyreden akış ve yine 6 Eylül olayları ile başlayan süreç, yine ötekileştirme, politikalardan yorulan ve yıpranan halk, 70’ler ve nihayetinde, 1984 yılında öğrencilerin koridorda koşması gerekirken, güzelim bahçesinde oturulması, belki bir Teoloji üzerine müfredat değişmeksizin tartışmalar yapılacakken, mühürler…


 

Bu mühür, elbette sadece okumakta olanlara değil. Yıllardır, oradan oraya sürüklenen ve yetimlerin yatması gereken yerlerde, askerlerin ya da göçmenlerin yerleştirilmesi, aynı zamanda yatılı olarak eğitim almış herkesin iyi bildiği gibi “OKUL” sadece bir eğitim yuvası değildir. Orada çok ciddi bir “kardeşlik” bağı vardır. Birlikte yemek yer, yatakhanede eğlenir, ağlar ve gülerler. O bağı kimse koparamaz. Çünkü hepsi kardeştir.

Dünya, adını verdiğimiz sonsuz galaksi içinde mini minnacıkken, bir insan denen, bir başka insana, üstelik dünyada kardeş olduğu halde, neden zulüm eder?

Belki de bu açıdan, salt okul ve tarihi olarak bakılmasından daha yüce bir unsur olduğu için ciddi emek isteyen uğraşısında da bunu anlatmak istedi, Alberto Modiano.

Tozunu alarak hatırlatmak istediği; kötü hatıraların silinerek, yeniden “yepyeni” ve herkesi… Ve her iki tarafı mutlu, huzurlu etmesi beklenen, bir ümidin sessiz bir haykırışıydı.

Zorluklar ile ortaya çıkarılan ama netice bir seferde, o ak güvercini anımsatan, yani hem kitap, hem belgesel film olarak ortaya konan emek için, Alberto Modiano, başta olmak üzere katkısı bulunan, mesela hiçbir telif hakkı istemeden, müzik eserini paylaşan “Kalan Müzik” tarafından derinliği gibi yaşamın, müşterek ve paylaşımcı ruh ile zenginleşebildiğinin altını çizerek;

Bir gün, o güzel bahçede tüm hayatta kalanlarla hep birlikte ve finalde, Alberto’nun yaptığı gibi hepimiz aynı melodiyi söyleyebilmek dileği ile…


 

Adalı Yayınlarından çıkan ve fotoğraflarla başlayan ve belgesel filme konu olan hikayede, kitabın içerik kısmı ve gala / ön gösteriminde, Alberto Modiano’nun bahsettiği gibi belgesel film, öncelikle film çekilirken, hayatını kaybedenlere de adanmış.

Şöyle diyor, Modiano:

“EĞİTİMİN VE KARDEŞLİĞİN YANKILANDIĞI OKULDAN GERİYE SADECE SESSİZLİK KALDI"

Heybeliada Ruhban Okulu yapısı ve yaşanmışlıkları ile bugün bir eğitim sembolü ve ayrıcalığa sahiptir. Bana bu uzun yolculukta yardım etmiş hayatta olanlara sağlık dilerken, aramızdan ayrılanları da rahmetle anıyorum.”

Ümit her zaman vardır, insan var oldukça ve iyi insanlar çoğaldıkça.

Elbette evrensel bakış açısı ile.

EMEL SEÇEN 


Yorum Yazın