Emel Seçen yazdı:

995 km

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
995 km
Abone ol

Bir prova mankeni (terzi mankeni) üzerine, tek tek yerleştirilmiş; kokusu, dokusu, tüm içselliği ve derinliğinin, süzgecinden damıttıkları ile tek tek kurgu ve düşün dünyasını, sadece tek bir kalem olarak, yani yazar kimliğinin çok ötesine geçtiğini, bir kez daha ortaya koyan- MURATHAN MUNGAN- ile okur buluşması gerçekleşti.  Kendi kullandığı tabiri ile olayları teyelledim, birbirine diyor.

Evet, Pera Müzesi içerisinde, Atlas Publishing, Metis Yayınevinin katkıları ile “Yazar- Editör sohbetleri” başlığı altında gerçekleşen, son kitabı “995 km” üzerine ayakta kalan ama hiç rahatsız olmadan dinleyen, okuyucuları ile 25 Ocak Perşembe günü buluştu. Bir daha ki etkinlikte imza için söz veren Murathan Mungan, seksenli yıllardan itibaren içinde birikenlerin demlendiğini ve artık çıkma vakti geldiği için yazdığını ifade etti.

Neredeyse Katolik nikâhı gibi yıllardır ayrılmaz bir bütün oluşturduğu, Metis Yayınevinin aynı zamanda bu söyleşinin, 995 KM’nin editörü (çevirmen, editör, makine mühendisi, Metis Yayınlarının kurucularından) olmasından dolayı diğer konuk olan, Müge Gürsoy Sökmen‘le birbirlerine teşekkür ederek başladılar.

Neticede darbe sonrası süreç ve şu anda Murathan Mungan adına yüze yaklaşan eser.

Yazarın eserini yazdıktan sonra kendisine ait olmadığının altını, üstünü basa basa çizen, Murathan Mungan’a, Müge Gürsoy Sökmen’de bu sözlerine katıldı.

Murathan Mungan, -Yeterli editörde yetişmediğini, artık farklı alanlarda bile sadece kutuplara ayrılışmadığını, her ayrışımında, kendi içinde dağılım süreci geçirdiğini ifade ederken, 995 km için epey çalıştım. Tabii bu aynı zamanda bir arşiv niteliğinde, baktım ki 90’lı yılları bilen gençler olmadığı gibi unutan çok-olarak sözlerine devam etti.

“Bu kadar yıl geçti ama zerre yorgunluk hissetmiyor, aynı iştah ile yazmak istiyorum çünkü şunu itiraf etmeliyim ki okuyucum, bana sahip çıktı. O anlamda kendimi şanslı görüyorum ve 995 km de şanslı bir kitap oldu. Bu işler elbette kolay değil ama ben genç yaşlarda alkış ile iki misli tokadı aynı anda gördüğüm için artık tecrübeliyim. Etkisi kadar beni etkilemiyor. Daha doğrusu eğer olgu bir eleştiri ise eleştiriyi yapana, niteliğine ve gerçekliğine bakarım.”dedi.

Okurların, Musa Anter ve kurgusal açıdan sorularına da yanıtlarını veren Murathan Mugan, bu kitabı bir seferde değil belki birkaç kez okuduğunuzda anlayabilecek ya da anlamak isteyeceksiniz, olarak aydınlattı.

“Dediğim gibi olaylar ayrı ayrı gözükse de, zamansal değerlendirmeler ve oyunlar var, her karakter sabit kalmıyor görevini tamamlıyor ve gidiyor. Belki hiçbirimiz, o zamanı görmedi ama içselleştirmek başta yazarın işi. Bana diyorlar ki “Ama siz çok güzel anlatıyorsunuz, yazıyorsunuz” tabii ki iyi bir yazarın, zaten bunu yapabiliyor olması gerek. Yoksa içselleştiremediğiniz, kendiniz ile bir ortaklık oluşturamadığınız bir karakteri, ne şekilde anlatabileceksiniz.”

Murathan Mungan’ın, son kitabı 995 km’yi, henüz okuma fırsatım olmadı ancak eminim ki açacağı pencerede, unutulmuş yahut unutturulmaya çalışılmış, yaşanmış tarihin yeniden tozunu alacak. Bilhassa faili meçhul cinayetler, katledilen gazeteciler…

Önce kendisinden ipuçlarını aldık, okuduktan sonra yine yorumumuzu ortaya koyarız.

Kendisinin de ifade etmiş olduğu gibi “Yazmak, aktarabilmek; kusura bakmasın kimse, bu ciddi bir yetenek işidir ama yeteneğinde üstüne, bir şeyler koymak, geliştirmek gerekir. Her bir olayın tuzunu, tadını, iyi ayarlamak lâzım. Benim ölçütüm, budur. Yemek gibi düşünün, lezzeti, tadı tuzu yerinde ve benim kıvamımda olmalı. Bu kitabın içeriği bakımından bir takım sorular geliyor ama ben bu yaşıma kadar kimsenin dediğine, nasıl olmam gerektiği konusunda fikir ya da yaptırımlarına bakmadım. Ben, Murathan Mungan olarak, ne hissediyor ve beni ne mutlu ediyor ise, onu yaptım. Bugün, bu kitap İtalya’da okunduğunda birileri merak edip, bu hangi zaman, neydi diye sorabilmeli, merak uyandırmalı. Ben, yazılarımı yazarken neredeyim diye ya da kim, ne düşünecek diye başlayıp, yazmam. Ama bittikten sonra nerede yaşadığım aklıma gelir.”

O kadar güzel tarif etti ki; dünyayı bir kumaş gibi düşünürsek, her bir parçadan yani bütünden, mikroya bakabilmek. Özünde iyi insan kalabilmek ve fayda sağlamak. Haliyle her bir kostümden muhakkak bir parça, hatta birkaç parça artacak, işte o arta kalanlardan da ayrı bir eser yapmayı düşündüğünü ifade ederken, esas önemli nokta olarak belirttiği; öğrenmek.

Murathan Mungan’ı saatlerce dinleyebilir, kitabını okuyabiliriz. Editör, Müge Gürsoy Sökmen’ninde konuşmanın henüz başında ifade etmiş olduğu gibi “Okuyucunun bir yerde kitabı kapatıp, durdurma imkânı var.”

Bu çerçevenin dışına çıkaran aslında, Murathan Mungan’ın yalınlığı, zaten hep öyle olduğunu da ifade ediyor. Onu dinlerken esasında sadece tam bir yazar bulmuyoruz, ben bulmuyorum en azından. Kendisinin, kendinde biriktirdikleri ve kendisinin de ifade etmiş olduğu gibi “ O zaman niye yayınlamadım, çünkü bende öğrendim. Kaç yıl öncesi ile sizler aynı mısınız? Değişiyor, öğreniyor ve gelişiyoruz. Gelişmek durumundayız.”

Murathan Mungan’da, eserlerini yazdığı anda; sahneye koyacak kadar ardından bu işi başka alanlara taşıyacak olanlara kolaylığını sağlayacak kadar, tüm yükü sırtlanarak yazdığının gerçeği.

Hâl böyle iken dolayısı ile eserde; sahnelenmesine şafaklar kalmış tiyatronun, galasının hazırlığı bitmek üzere olan filmin ve okuyucunun zihinsel, ruhsal ve bedensel bütünlük içerisinde ki gelişmişliğine bağlı olarak, kelimelerindeki düş düzleminde, şiiri ve şarkıyı bulmak.

Büyüsü, kendisinde saklı, her bir iyi yazar gibi, Murahtan Mungan, belki bir risk aldı ama netice de kendisinin de ifade etmiş olduğu gibi:

“Demirden korksak trene binmezdik!”

Yeni kitap listemde, sonra yine anlatmak niyeti ile

995 KM

Diyelim ve bu güzel söyleşinin bir hafta sonra youtube üzerinden yayınlanacağını duyuralım.

Teşekkürler, emeğine ve yüreğine değerli Murathan Mungan.

EMEL SEÇEN


Yorum Yazın