İstanbul
Açık
5°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,7024 %0.01
50,2223 %0.03
5.907,22 % -0,04
87.642,82 %2.35
Ara

Gazetecinin meşruiyeti

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Gazetecinin meşruiyeti

Bu yazıyı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yıllarca Genel Sekreterliği’ni yapmış olmanın getirdiği sorumluluk duygusuyla yazıyorum.

Biz, eski kuşak gazeteciler acaba meslek kurallarına harfiyen uyarak çok bağımsız habercilik mi yapardık? Bu soruyu sıklıkla kendime sorar oldum; özellikle de 23 yıllık AKP iktidarı döneminde basın ve medyada  yaşananlara bakarken...Hatırlıyorum, kimi devlet insanlarıyla mülakat yapacağımız zaman günler öncesinden hazırlanır, öznenin hayatını, yaptıklarını, yapamadıklarını, ilişkilerini, görüşmelerini didik didik araştırır, sorularımızı ona göre hazırlardık. Elli altı yıllık meslek hayatımda, Türkiye’den ya da yabancı bir ülkeden bir devlet insanıyla mülakat yapacağım zaman soracağım sorular önceden benden istenmezdi. İstense zaten vermez, o söyleşiden vaz geçerdim. O da ayrı.

Gazeteci arkadaşım Can Ataklı bir yıldan fazladır Cumhurbaşkanlığı uçağında ağırlanan gazetecimsilerinin ne yaptıklarını sorguluyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kimin hangi soruyu sorup ne cevap aldığının belirsizliğini koruduğuna dikkat çekiyor, uçaktan ya da gittikleri seyahatten hiç bir bilgi paylaşmamaları, ne yiyip içtiklerini yazmamalarını eleştiriyor, “Bunlar orada birer abdesthane bardağı gibi oturmaktan başka ne yapıyorlar?” diye soruyordu.

 Uzun zamandır Cumhurbaşkanlığı uçağına davet edilen gazetecimsi kılıklı elemanların AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a soru soramadıklarını, İletişim Başkanlığı tarafından yazılan sorular ve cevapların ellerine tutuşturulduğunu Can Ataklı gibi bizler de tahmin ediyorduk da bunun ispatını bulamıyorduk.

İspat 26 Eylül 2025 günü, uzun yıllar Cumhuriyet Gazetesi’nde birlikte çalıştığım arkadaşım, medya ombudsmanı Faruk Bildirici’den geldi. Sevgili Faruk X hesabından yaptığı paylaşımda şöyle yazıyordu:

“Bunun bir açıklaması var mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağının Washington’dan havalanmaya hazırlandığı saatlerde gazetecilerin soracakları sorular liste halinde bana geldi. Hem de soruların altında kimin o soruyu soracağı da yazıyordu.

“Türkiye saatiyle 22.10’du (25 Eylül) sorular geldiğinde. Bu soruları tanık olmaları için iki gazeteci arkadaşımla, daha Erdoğan’la sohbetin açıklanmasından saatlerce önce dün gece ve bu sabah erkenden paylaştım. İletişim Başkanlığı’ndan Erdoğan’a sorulan sorular ve yanıtlarının medyaya gönderilmesinden sonra bendeki metinle karşılaştırdım. Gerçekten de bana saatler önce gelen sorular-sözcüğü sözcüğüne olmasa da- aynı şekilde Erdoğan’a sorulmuştu. Hatta soruların sıralaması da uyuyordu.

“Gerçi daha önce uçaktaki gazeteciler soruları kendilerinin belirlediklerini savundular ama eğer İletişim Başkanlığı ellerine hazır soru vermiyorsa nasıl oldu da bu sorular bana saatler öncesinden gelebildi? Umarım İletişim Başkanlığı ya da Cumhurbaşkanlığı’nın bu konuda bir açıklaması vardır. Zaten sorulan sorular da çok eksik. Düşünebiliyor musunuz? ABD’yle enerji alanında yeni anlaşmalar imzalanmış, Rusya’dan petrol ve doğal gaz almayın denmiş, Boeing uçak alımı için anlaşma imzalanmış. Ancak bunları sormamış uçaktaki gazeteciler...

“Hadi hepsini geçtim. F-35 konusunda Trump’la görüşmede ne olduğunu bile sormaz mı bir gazeteci?”

Faruk bundan iki gün sonra bir paylaşım daha yaparak, uçakta soru cevaplar eline tutuşturulan bir zamanların basındaki amiral gemisi Hürriyet’in bugünkü genel yayın yönetmeni Ahmet Hakan’a tokat gibi bir yanıt verdi:

“Vee, nihayet! Ahmet Hakan allayıp pulladı ama sonunda ‘gazetecilik ayıbını’ itiraf etmek zorunda kaldı. Bugün Hürriyet’te aynen şöyle yazıyor:

“’Yöntem şu: İletişim Başkanlığı gazetecilere hangi soruları soracaksınız diye soruyor. İletiyoruz İletişim Başkanlığı’na. İletişim Başkanlığı da sorulara asla müdahale etmeden bir sıralama yapıyor.’”

Hala basının amiral gemisi olduğu hülyası içindeki Hürriyet’in sözüm ona yayın yönetmeni Ahmet Hakan’ın yazısına baktım. Durumu tevil etmek için bir de, “Uçaktaki gazeteci arkadaşlar mükerrer (tekrar edilmiş) soru sormasınlar diye böyle bir önlem alınmış," gibi bir şeyler yazmış. Ahmet Hakan rezaletin üstünü örtmek için gazeteci arkadaşlarını ahmak yerine mi koymak istiyor? Gazeteci dediğin uyanık olur. Mükerrer soru sormayacağını gayet iyi bilir. Demek uçağa alınan gazetecilerde böyle bir akıl ve bilgi yokmuş. Bunu ben değil, Ahmet Hakan söylüyor.

Gerçekten, gazeteciliğin böylesine ayağa düştüğü, meslek onuruyla böylesine oynandığı bir dönem hatırlamıyorum. Cumhurbaşkanlığı uçağına bineceksiniz, yiyip içecek, gittiğiniz yerlerde de tıkınıp sadece alışveriş ettikten sonra dönüş yolculuğunuzda elinize Cumhurbaşkanı’na sorulacak sorular ve cevapları tutuşturulacak. Sizler de bunları kendinize mal ederek yayınlayacaksınız. Yahu, bütün bunları milletin ödediği vergilerin parasıyla yaptığınızdan haberiniz var mı? Sonra da çıkıp kendinize “gazeteci” diyeceksiniz.

Bakın bitmedi. İhlas Holding bünyesinde (Işıkçılar Cemaati’nin yayın organları)  basılan Türkiye gazetesi ve TGRT televizyonunda sözüm ona gastecilik yapan Cem Küçük ve Fuat Uğur’dan hangi CHP belediyelerine ne zaman operasyon yapılacağı haberlerini alıyoruz. Bir de ne içtiğini çok merak ettiğim zavallı adem Rasim Ozan Kütahyalı var. Siz gazeteci mi yoksa yargı içinden birilerinden haber alan muhbirler misiniz? İnsan içine çıkacak yüzleriniz olmamalı ama burası maalesef AKP Türkiye’si. Bir de not düşeyim. ABD’nin Ankara Büyükelçiliği görevi sona erdikten sonra Mark Grossman İhlas Holding’e danışman olmuştu. Anladınız mı?

Her neyse...Bizde hala geçerli olan Basın Ahlak Yasası var. Size bazı maddelerini sıralayayım:

“. Gazetecilik mesleği, kişisel yarar için ve kamu zararına kullanılamaz.

.Din istismar edilemez.

.Haberler, doğruluğundan emin olunmadan yazılamaz.

.Taraf tutan fikirler haber metninde verilemez.”

Aynı maddeler Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından yayımlanan Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde de yer aldı. Bu maddelere 2003’e kadar olabildiğince uyuldu. Ancak AKP iktidarında “havuz medyası”nın kurulmasıyla birlikte sektörü çekirge sürüsü gibi gazetecimsi tipler istila etti. Çürümüşlüğün en önemli göstergesi. Böyle bir düzende halkın, milletin doğru ve tarafsız habere erişimi söz konusu olabilir mi? Sadece iktidar medyasının pompalamasıyla yayılan haberlere sıradan insan bile itibar etmediği için bugün gazete tirajları ve televizyon kanallarının reytingleri yerlerde sürünüyor. İyi ki bir kaç bağımsız kalmış gazete, haber sitesi ve televizyon var da o mecralardan doğru habere ulaşabiliyorsunuz. O da bu iktidarın düzeninde olabildiğince, tabii ki...

Onlarca yıl siyaset-iş dünyası-basın arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi amacıyla kanun çıkarılmasına çok çaba harcandı. Ne yazık, geçmiş hükümetlerin hiç birisi böyle bir düzenlemeye yanaşmadı. Geldiğimiz nokta ve hal-i pür melalimiz budur! Biraz utanmanız kaldıysa...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *