Marmaris açıklarında 5,8; Datça açıklarında ise 5,0 büyüklüğünde meydana gelen depremler, Muğla’da paniğe neden oldu. Vatandaşlar bulundukları binalardan atlayarak kaçmaya çalıştı. Panik sırasında 75 kişi yaralanırken, bir kişi panik atak sonucu hayatını kaybetti.
Yetkililer, kent genelinde yapılan incelemelerde altyapıda herhangi bir hasar olmadığını açıkladı. Ancak uzmanlara göre bu depremler, daha büyük sarsıntıların habercisi olabilir.
"Ege ve Akdeniz Çok Aktif Deprem Bölgeleri"
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Deprem Teknolojileri Enstitüsü’nden Doç. Dr. Yasemin Korkusuz Öztürk, Ege Denizi’nin sismik olarak çok aktif bir bölge olduğunu vurguluyor:
“Geçmiş deprem kayıtlarına baktığımızda, bu bölgede beş-altı büyüklüğünde depremlerin birkaç yıl arayla sürekli meydana geldiğini görüyoruz. Bunların nedeni, Afrika levhasının milyonlarca yıldır Avrasya levhasının altına dalmasıdır.”
Dalma-batma hareketiyle oluşan bu sarsıntılar, Helen Yayı adı verilen ve Girit’ten Rodos’un doğusuna uzanan bir hat üzerinde yoğunlaşıyor. Bu yay, Türkiye’nin güneybatı kıyılarını da etkiliyor.

"Helen Yayı 7,5 Büyüklüğünde Depremler Üretebilir"
İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik ve Sismoloji Profesörü Tuncay Taymaz da bölgedeki deprem riskine dikkat çekiyor. Taymaz’a göre Helen Yayı üzerinde 7,5 büyüklüğüne kadar çıkabilecek depremler bekleniyor.
“Son 2 bin yıllık tarihi kayıtlar, bu bölgede büyük depremlerle birlikte tsunamilerin de meydana geldiğini gösteriyor. Örneğin, 1856’da Girit’te yaşanan depremde 600 kişi hayatını kaybetti, Kandiye şehri neredeyse yok oldu.”
Ayrıca, 1956 yılında Yunanistan’ın Amorgos adasında meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki deprem, son 200 yılın en büyük tsunamisini tetikledi.
Türkiye Kıyılarında Tsunami Riski Daha Sınırlı
Ege kıyılarında tsunami dalgalarının yüksekliğinin nadiren iki metreyi aştığını belirten Taymaz, bölgedeki adaların doğal birer dalgakıran işlevi gördüğünü ve bu nedenle tsunami etkisinin daha sınırlı kaldığını ifade ediyor.
“Depremler Yaşamı Şekillendiriyor”
Ege Bölgesi'nde jeolojik hareketlerin hem yer şekillerini hem de insan yaşamını doğrudan etkilediğini belirten Taymaz:
“Fethiye Körfezi ile Toros Dağları arasında 7 kilometreyi bulan bir topoğrafik farklılık var. Bu hem tarım arazilerini hem de doğal kaynakları belirliyor. Sıcak su kaynakları, maden suları gibi birçok unsurun varlığı aktif faylarla doğrudan ilgili.”
"Bu Bilinçle Yaşamayı Öğrenmeliyiz"
Doç. Dr. Yasemin Korkusuz Öztürk, depremlerle yaşamayı öğrenmenin hayati önem taşıdığını vurguluyor:
“Deprem anında insanların ne yapacaklarını bilememesi büyük risk yaratıyor. Camdan atlayanlar, panik atak geçirenler oluyor. Bu yüzden okul öncesinden başlayarak toplumun tamamına yönelik bilinçlendirme ve tatbikat programları yaygınlaştırılmalı.”
500 Yıllık Döngüler, Tarih Tekerrür Eder mi?
Uzmanlara göre antik kentlerin yaklaşık 500 yılda bir büyük depremler nedeniyle terk edildiği biliniyor. Bu bilgi, gelecekte de benzer sarsıntıların yaşanabileceğinin en önemli işaretlerinden biri olarak değerlendiriliyor.