Z kuşağı, alışveriş alışkanlıkları ve moda anlayışıyla perakende dünyasında yeni bir dönemin habercisi oldu. Kişiselleştirme, özgünlük ve sürdürülebilirlik beklentileri, markaların stratejilerini yeniden şekillendiriyor.
Uzmanlara göre Z kuşağı artık çocuk değil; küresel nüfusun yaklaşık yüzde 25’ini oluşturuyor ve harcama güçleri giderek artıyor. NielsenIQ tahminlerine göre, bu kuşağın küresel harcama gücü 2030 yılına kadar 12 trilyon dolara ulaşacak.
PwC tarafından yayımlanan son rapor, Z kuşağının moda sektöründe markalarla uzun vadeli duygusal bağlar kuran 60 milyon gençten oluştuğunu ortaya koyuyor. Y kuşağının “ait olma ve uyum sağlama” odaklı alışkanlıklarının aksine, Z kuşağı “fark edilmek ve öne çıkmak” istiyor.
Kişisel markalaşma, Z kuşağı için alışverişin merkezinde yer alıyor. Mikro trendler, renkli kombinler, iri takılar ve iddialı aksesuarlar gençlerin favorisi olurken, ikinci el ve sürdürülebilir ürünlere olan ilgi de giderek artıyor. PwC’nin anketine göre, Z kuşağı yeni yıl sezonunda geçen yıla kıyasla yüzde 25 daha az harcama yapmayı planlıyor ve indirimleri bekliyor.
Etik ve sürdürülebilirlik konuları da markalar için kritik bir öneme sahip. Genç tüketiciler üretim süreçlerini yakından takip ediyor; etik olmayan üretim zincirleri veya zorla çalıştırılan işçilerin bulunduğu fabrikalar, markalar için büyük bir kriz riski oluşturuyor. Syracuse Üniversitesi’ndeki Dynamic Sustainability Lab’in raporuna göre, Z kuşağının yüzde 81’i bir markanın eylemleri veya itibarı nedeniyle satın alma kararını değiştirdiğini belirtiyor.
Moda perakendecileri için “doğru ürünü doğru fiyata sunmak” artık yeterli değil. Uzmanlar, Z kuşağını anlamanın zor olduğunu ancak genç tüketicilere fırsat verildiğinde markalarla etkileşime geçmeye istekli olduklarını vurguluyor.