Ekonomistler yüzyılın ortasına kadar net sıfır emisyona ulaşmanın faydalarının, maliyetlerinden daha ağır bastığını dile getiriyor. Ekonomistlerin görüşleri, karar vericileri iklim konusunda bilgilendiren popüler ekonomik modellerin, aslında iklim değişikliğinin maliyetlerini hafife aldığına dair kanıtları destekliyor.
Araştırmaya iklim değişikliği konusunda uzman 738 ekonomistin katılımı, bu çalışmayı ekonomistler arasında iklim konusunda gerçekleştirilen anketler arasında şimdiye kadar gerçekleştirilmiş en büyük anket çalışması haline getiriyor.
Anket çalışmasının sonuçları arasında birçok ilginç bulgu yer alıyor:
• Ekonomistlerin %74'ü, iklim değişikliğiyle mücadele için "acil ve etkili şekilde harekete geçilmesi gerektiği” yargısına kesinlikle katılıyor. Bu yüzde, anketin bundan önce gerçekleştirildiği 2015 yılındaki %50 seviyesinin oldukça üzerinde.
• Ankete katılan ekonomistlerin %89'u iklim değişikliğinin ülkeler arasındaki gelir eşitsizliğini şiddetlendireceğini belirtiyor. Ankete katılanların %70'i, ülkeler içerisindeki eşitsizliğin de gezegenin ısınmasıyla artacağını düşünüyor.
• Ekonomistlerin üçte ikisi, yüzyılın ortasına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşmanın faydalarının, maliyetlerinden daha fazla olacağını dile getiriyor.
• Ekonomistlerin yaklaşık %80'i, geçtiğimiz beş yıl içerisinde iklim değişikliğine yönelik endişelerinde artış yaşadığını bildiriyor.
• Ankete katılan ekonomistlere göre mevcut ısınma eğiliminin devam etmesi durumunda iklim değişikliğinden kaynaklanan ekonomik zararlar, 2025’e kadar yıllık 1,7 trilyon dolara, 2075 yılına kadar ise yaklaşık 30 trilyon dolara (öngörülen GSYİH'nin %5'ine) ulaşacak.
• Bu bulgular, karar vericiler nezdinde dikkate alınan Dinamik Entegre İklim Ekonomi modeli (Dynamic Integrated Climate-Economy model, DICE) gibi ekonomik modellerle zıtlık gösteriyor. DICE, 2100 yılına gelindiğinde faydaların ve maliyetlerin dengelendiği 3,5°C'lik "optimal" sıcaklığa ulaşılacağını öngörüyor.
Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Direktörü Bengisu Özenç, "İklim değişikliği ile hızlı ve etkili bir şekilde mücadele edilmesi gerektiğine ve bu yönde atılacak adımların maliyetinin iklim değişikliği nedeniyle karşılaşılacak zararların maliyetinden daha düşük olacağına ilişkin vurgu oldukça önemli. Özellikle COVID 19 salgının ekonomik etkileri ve sonrası toparlanma politikaları göz önünde bulundurulduğunda, dönüşüm için önemli bir fırsat penceresine sahip olduğumuzu görüyoruz. İklim değişikliğini önlemeye yönelik küresel bir koordinasyon içerisinde alınması gereken önlemlerin, toparlanma politikalarının bir parçası olarak ele alınması bizi daha fazla zaman kaybetmeden sürdürülebilir bir geleceğe yakınlaştırabilecek tek yol olarak görülmelidir" diyor.
Ekonomistlerin katılımıyla yapılan anket, iklim değişikliğiyle mücadele etmenin faydalarının, maliyetlerine kıyasla daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.
Dünyanın dört bir yanından iklim değişikliği konusunda uzman ekonomistin katılımıyla gerçekleştirilen uluslararası anket çalışması, küresel ısınmanın maliyetinin trilyonlarca dolara ulaşacağını ve harekete geçilmediği durumdaki maliyetlerin, emisyonları hızla azaltmanın maliyetinden daha yüksek olacağını ortaya koyuyor. New York Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yer alan Politika Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen anket, ekonomistlerin iklim değişikliği sebebiyle ülkeler arasında ve içindeki eşitsizliklerin artacağına dair endişelerini de dile getiriyor.
Enstitünün iklim değişikliği ekonomisi kapsamında yürüttüğü araştırmaya katılım daveti, en üst düzey akademik dergilerde iklim değişikliğiyle ilgili yayın yapmış tüm ekonomistlere gönderildi. 738 ekonomistin katıldığı anketin, bu alanda çalışan ekonomistlerin iklim değişikliği konusundaki görüşlerine yer verdiği bugüne kadarki en kapsamlı anket olduğu belirtiliyor.
Enstitü’nün strateji direktörlüğünü yapan ve araştırmanın yazarları arasında yer alan Derek Sylvan, "Ekonomistlerin büyük çoğunluğu hızlı emisyon azaltımını destekliyor ve temel teknolojilerin maliyetlerindeki süregelen düşüş konusunda iyimserler. Bu uzmanlar arasında, mevcut durumu korumanın büyük ölçekli enerji dönüşümünden çok daha maliyetli olacağı konusunda net bir fikir birliği bulunuyor" diyor.
Ekonomistlerin iklim değişikliğinin maliyetlerine ilişkin endişeleri, Enstitünün 2015 yılında gerçekleştirdiği son anketten bu yana artış gösteriyor. Bu ekonomistlerin yaklaşık dörtte üçü (%74), emisyonları azaltmak için "acil ve etkili" şekilde harekete geçmenin gerekli olduğunu öne sürüyor. Bu rakam 2015 yılında 2015’de %50 seviyesindeydi. Araştırmada yer alan ekonomistlerin %98’i etkili şekilde veya “birtakım eylemlerle” harekete geçilmesi gerektiğine inanıyor.
Enstitü'nün ekonomi direktörü olan ve raporun yazarları arasında yer alan Peter Howard, “Kariyerlerini ekonomilerimizi incelemeye adamış insanlar, iklim değişikliğinin maliyeti ve potansiyel yıkıcı etkileri konusunda fikir birliğinde. Bu bulgular, iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında acilen harekete geçmenin ekonomik getirilerini net olarak gözler önüne seriyor" diyor
Bulgular tek bir yönü işaret ediyor: hızla harekete geçin
Fosil yakıtların sonlandırılması gibi iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında atılacak adımları geciktirmenin veya önlemenin temel nedenini maliyet oluşturuyor. Ancak araştırmada sunulan kanıtların önemli bölümü, hızla harekete geçilmesi gerekliliğine işaret ediyor. Ankette iklim değişikliği sebebiyle oluşması öngörülen ekonomik zararın, senaryoların birçoğunda 2025 yılına kadar yılda 1,7 trilyon dolara, 2075'e kadar ise yılda yaklaşık 30 trilyon dolara (GSYİH'nin %5'i veya daha fazlası) ulaşacağı konusunda görüş birliği bulunuyor.
Ankette yer alan katılımcıların %76'sı, iklim değişikliğinin belirli yıllarda ekonomik zarar yaratmasının yanı sıra, küresel ekonominin büyüme oranına da zarar vereceğini öngörüyor. Bu durum, emisyonların azaltılması için hızla harekete geçmediğimiz durumda, ekonomik beklentilerde kalıcı bir düşüş görüleceği anlamına geliyor.
Buna karşın, güneş ve rüzgâr enerjisi üretim maliyetlerinin düşmesi, emisyon azaltımı maliyetinde hızlı bir düşüşe yol açtı. Araştırmaya katılan ekonomistlerin %65'i diğer temiz teknolojilerde de maliyetlerin benzer şekilde düşeceğini öngörüyor.
İklim değişikliğiyle mücadelenin maliyet ve faydalarına yönelik çarpıcı öngörüler, genellikle ekonomik modellere dayanıyor. Ancak bu modeller, birçok saygın ekonomist tarafından, iklim değişikliğinin etkilerinin tamamının hesaba katılmaması sebebiyle eleştiriliyor. Günümüzde Biden yönetimi, ABD hükümeti tarafından kullanılan iklim değişikliğinin etkilerine yönelik modellemeyi yeniden gözden geçiriyor; bu çalışmasının sonuçları modellemede iyileştirmeler sağlayabilir.
Ülkelerin içerisindeki ve ülkeler arasındaki eşitsizlik
Anketin önemli bir başka bulgusunu, iklim değişikliğinin ülkeler arasında yarattığı eşitsizliklerin yanı sıra, ülkelerin kendi içinde eşitsizliği artırmasına yönelik öngörüler oluşturuyor. Gelişmekte olan ülkeler, iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele etmek için daha az finansal kaynağa sahip. Mevcut araştırmalar aynı zamanda bu ülkelerin, atmosferin ısınması sonucu oluşacak şiddetli etkilere orantısız şekilde maruz kaldıklarını gösteriyor. Ankete katılanların %89'u, iklim değişikliğinin etkilerinin küresel eşitsizlik nedeniyle “muhtemelen” artacağını veya “kuvvetle muhtemel” artacağını belirtiyor.
Bu ek olarak, ankete katılanların %70'i, iklim değişikliğinin birçok ülkede eşitsizliği artıracağını ve ülke nüfusunun en yoksul üçte birlik kesimiyle en zengin üçte birlik kesimi arasındaki farkın artacağını öngörüyor.
2050’ye kadar net sıfır emisyon için geniş destek
Araştırmaya katılan ekonomistlerin üçte ikisi, yüzyılın ortasına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşmanın getirdiği faydaların, bu hedefe ulaşmak için gerekli olan maliyetten daha fazla olacağını dile getiriyor. Katılımcıların yalnızca %12’si bu yargıya katılmıyor. Bu iddialı net sıfır emisyon hedefi, sıcaklık artışlarını 1,5 °C ila 2°C arasında sınırlandırmayı amaçlayan Paris Anlaşması'nın hedefleriyle uyumluluk gösteriyor.