Jeomühendislik, yani küresel sıcaklıkları yapay yollarla düşürme fikri, uzun yıllar boyunca bilim dünyasında şüpheyle karşılanmıştı. Ancak iklim krizinin giderek ciddi boyutlara ulaşması, tartışmayı yeniden gündeme taşıdı.
Eylül ayında Frontiers in Science dergisinde yayımlanan bir makaleye göre, iklim değişikliği, kutup jeolojisi ve okyanus bilimleri alanında çalışan 40’tan fazla uzman, mevcut jeomühendislik yöntemlerinin büyük olasılıkla işe yaramayabileceğini ve ciddi sonuçlar doğurabileceğini belirtti. Özellikle güneş ışığını yansıtıcı aerosollerin atmosfere salınması, stratosferde ısınmaya yol açarak küresel hava dolaşımını bozabilir ve kış aylarında Kuzey Avrasya’da sıcaklıkları artırabilir.
Bu uyarılar, Bong Joon Ho’nun Snowpiercer filminde başarısız bir jeomühendislik girişiminin dünyanın donmasına yol açmasını ya da Kim Stanley Robinson’ın The Ministry for the Future romanında Hindistan’ın iklimi tek taraflı değiştirme kararını hatırlatıyor.
Öte yandan, jeomühendislik araştırmalarını savunan bilim insanlarının sayısı giderek artıyor. Frontiers makalesine yanıt olarak 120’den fazla uzman, araştırmaların “acilen gerekli” olduğunu vurgulayan bir bildiriyi imzaladı. Philip Duffy, iklim değişikliğinin hızının bazı radikal önlemleri zorunlu kıldığını ifade etti. Birleşmiş Milletler’in son iklim zirvesinde fosil yakıtlara değinilmemesi de tartışmaları yoğunlaştırdı.
Jeomühendislik yöntemleri arasında deniz bulutlarının parlaklığını artırmak, kutup buzlarının ışığı yansıtmasını sağlamak, atmosferde güneş ışığını engelleyen aerosoller kullanmak ve karbon yakalama teknikleri bulunuyor. Silikon Vadisi yatırımcıları ve devlet laboratuvarları bu alanda giderek daha fazla projeye kaynak ayırıyor. Peter Thiel ve Elon Musk gibi isimler araştırmaları desteklerken, Bill Gates teknolojinin gelecekte mutlaka değerlendirilmesi gerektiğini savunuyor.
ABD’de ise jeomühendislik tartışmaları siyasi cephelerde sertleşti. Sağ ve sol kanattaki muhalefet farklı gerekçelerle projelere karşı çıkıyor; MAGA liderleri jeomühendisliği “gökyüzünü kontrol projesi” olarak nitelendiriyor ve bazı eyaletlerde yasaklar uygulanıyor.
Küresel çapta tablo daha karmaşık. Gana, Malezya, Meksika ve Güney Afrika gibi ülkeler araştırmaları desteklerken, Çin ise jeomühendislik çalışmalarını yavaş ama sistemli biçimde sürdürüyor.
Uzmanlar, geçmişte iklim uyum projelerinde yaşanan direnişin jeomühendislik için de tekrarlanabileceğini belirtiyor. Karşı çıkanlar teknolojilerin “yanlış umut” sunduğunu savunurken, destekleyenler araştırmanın riskleri ve faydaları anlamak için tek yol olduğunu söylüyor.
Sonuç olarak, iklim krizi derinleştikçe dünya, jeomühendisliği reddetmek ya da kontrollü biçimde araştırmak arasında keskin bir seçimle karşı karşıya. Uzmanlar, en tehlikeli seçeneğin hiç araştırmamak olduğunu vurguluyor.