Görünmez bir çöküş: Binlerce kişiyi sessizce esir alan ‘kendine yabancılaşma’ krizi yayılıyor

Kişinin kendini ve çevresini gerçek dışı algılamasına yol açan depersonalizasyon bozukluğu giderek yaygınlaşıyor. Tanı koymanın zorluğu nedeniyle çoğu zaman göz ardı edilen bu rahatsızlık, günlük yaşamı ciddi şekilde etkileyebiliyor.

Depersonalizasyon bozukluğu, kişinin kendine ve çevresine karşı yabancılaşmış hissetmesine yol açan ve gerçeklik algısını sarsan psikolojik bir rahatsızlık olarak tanımlanıyor. Her 100 kişiden birinde görüldüğü belirtilen depersonalizasyon, çoğu zaman tanınmadığı için uzun süre tedavi edilmeden devam edebiliyor.

Uzmanlara göre depersonalizasyon yaşayan bireyler, çevrelerini sis perdesinin ardından veya iki boyutluymuş gibi algılayabiliyor. Bu durum “kişiliksizleşme” ya da “gerçekdışılaşma” olarak da adlandırılıyor. Rahatsızlığın ortaya çıkmasında akut kaygı, travma ve bazı maddelerin tetikleyici rol oynadığı biliniyor.

Şizofreni ve obsesif kompulsif bozukluk kadar yaygın olmasına rağmen uzmanların bu durumu tanımakta zorlandığı belirtiliyor. Kişinin kendine karşı duyarsızlaşması, düşüncelerini ya da duygularını dışarıdan izliyormuş gibi hissetmesi depersonalizasyonun en temel belirtileri arasında yer alıyor.

Belirtiler çeşitlilik gösteriyor

Rahatsızlık yaşayan kişilerde; zaman algısının bozulması, duygusal hissizleşme, beden algısında değişim, hareketlerini kontrol edemediği hissi ve çevreyi rüya gibi algılama gibi belirtiler görülebiliyor. Uzmanlar, semptomların kişiden kişiye farklılık gösterdiğini ve şiddetinin dönemsel olarak değişebileceğini belirtiyor.

Nedenleri çeşitleniyor

Depersonalizasyon; anksiyete ve depresyon gibi psikiyatrik rahatsızlıklarla, TSSB, panik atak, uyuşturucu kullanımı, alkol bağımlılığı, uyku bozuklukları ve nörolojik hastalıklarla birlikte ortaya çıkabiliyor. Genetik yatkınlık, yüksek stres, çocukluk dönemi travmaları ve aşırı iş yükü de depersonalizasyon riskini artıran faktörler arasında.

Kimlerde daha sık görülüyor?

Anksiyete bozukluğu olan kişiler, travma geçirmiş bireyler, depresyon hastaları, psikotik bozukluk yaşayanlar ile madde ve alkol kullananlarda depersonalizasyona daha sık rastlanıyor. Uzmanlar ayrıca uyku yetersizliği ve yoğun stres altında olan kişilerin de risk grubunda olduğunu belirtiyor.

Panik atak ve anksiyete ile bağlantılı

Kendine yabancılaşma hissi, özellikle panik atak sırasında sıkça tetikleniyor. Anksiyete seviyesinin yüksek olduğu bireylerde depersonalizasyonun daha yoğun görüldüğü ifade ediliyor.

Derealizasyondan farkı ne?

Depersonalizasyon kişinin kendi bedenini ve zihinsel süreçlerini yabancı hissetmesi iken, derealizasyon çevrenin gerçek dışı algılanmasıyla ilgili bir durum olarak tanımlanıyor. İki rahatsızlık çoğu zaman birlikte görülse de farklı semptomlara sahip.

Tedavi mümkün

Tedavide bilişsel davranışçı terapi, psikoterapi ve stres yönetimi teknikleri ön planda yer alıyor. Bazı durumlarda antidepresan ya da anksiyolitik ilaç tedavisi uygulanabiliyor. EMDR terapisi özellikle travma kaynaklı depersonalizasyon vakalarında etkili yöntemlerden biri olarak öne çıkıyor.

Tedavi süresi kişinin yaşadığı semptomların şiddetine göre değişiyor. Uzmanlar, erken müdahalenin iyileşmeyi hızlandırdığını vurguluyor.

İLGİLİ HABERLER