Kahvaltı sofralarının vazgeçilmezi olan portakal suyu, bilim insanlarına göre vücudumuzda sandığımızdan çok daha kapsamlı etkiler yaratıyor. Son araştırmalar, düzenli tüketilen portakal suyunun bağışıklık hücrelerimizde binlerce genin çalışma şeklini değiştirdiğini gösteriyor. Bu genetik değişimler; kan basıncından iltihaplanmaya, şeker metabolizmasından damar sağlığına kadar pek çok kritik süreçte rol oynuyor.
Westminster Üniversitesi’nden Dr. David C. Gaze tarafından yürütülen araştırmada, yetişkinler iki ay boyunca günde 500 ml saf pastörize portakal suyu tüketti. 60 günün sonunda, stres ve iltihapla ilişkili NAMPT, IL6, IL1B, NLRP3 gibi genlerin aktivitesinde belirgin düşüş gözlendi. Bununla birlikte böbreklerin sodyum tutumunu etkileyen SGK1 geninin azalması, portakal suyunun genç yetişkinlerde tansiyonu düşürdüğüne dair önceki çalışmalarla da uyuştu.
Uzmanlara göre bu değişimlerin temel nedeni, narenciyelerde bolca bulunan hesperidin adlı güçlü antioksidan. Hesperidin; damarların gevşemesine, iltihabın azalmasına, kolesterol dengesinin iyileşmesine ve şeker metabolizmasının düzenlenmesine katkı sağlıyor.
Araştırmalar ayrıca vücut tipinin etkileri değiştirdiğini ortaya koyuyor:
Fazla kilolu bireylerde portakal suyu yağ metabolizmasını daha fazla etkiliyor.
Daha zayıf kişilerde ise iltihapla ilgili genler üzerinde daha belirgin bir etki görülüyor.
Sistematik analizler de bu sonuçları destekliyor. Düzenli portakal suyu tüketiminin insülin direncini düşürdüğü, LDL (kötü kolesterol) seviyelerini azalttığı ve özellikle fazla kilolu kişilerde sistolik tansiyonu düşürüp HDL (iyi kolesterol) seviyelerini artırdığı görülüyor.
Uzmanlar, küçük gibi görünen bu değişimlerin uzun vadede birikerek kalp krizi riskini azaltabilecek büyük bir etki yaratma potansiyeli taşıdığını vurguluyor. Ayrıca kan portakalı suyu tüketenlerde bağırsakta kısa zincirli yağ asitleri üreten faydalı bakterilerin arttığı, bunun da metabolizma ve sindirim sağlığını desteklediği belirtildi.