Bilim insanları, insanların günlük konuşmalarında ve yazılı paylaşımlarında kullandıkları kelimelerin, kişilik yapısı ve ruhsal durum hakkında sanılandan çok daha fazla ipucu verdiğini ortaya koydu. Araştırmalara göre kelime seçimleri; düşünme biçimi, duygusal durum ve başkalarıyla kurulan ilişkilerle doğrudan bağlantılı.
Liverpool Üniversitesi araştırmacıları öncülüğünde yürütülen çalışmalarda, kişilik özelliklerinin bireyin düşünme, hissetme ve davranma alışkanlıklarını kapsadığı, bu özelliklerin aşırı katı, yoğun ya da yıkıcı hâle gelmesi durumunda ise benlik algısı ve ilişkiler üzerinde kalıcı sorunlara yol açabildiği belirtildi. Uzmanlar, bu noktada narsistik, antisosyal ya da borderline gibi kişilik bozukluklarının ortaya çıkabildiğini, ancak kişilik işlevselliğinin siyah-beyaz bir ayrım değil, bir spektrum üzerinde değerlendirildiğini vurguladı.
Dil, davranıştan önce sinyal veriyor
Araştırmalar, kişilik işlev bozukluklarının çoğu zaman açık davranışlardan önce dil kullanımına yansıdığını gösterdi. Ruhsal sıkıntı yaşayan bireylerin daha fazla benmerkezci ifadeler ve olumsuz duygu kelimeleri kullandığı, daha karanlık kişilik özelliklerine sahip kişilerin ise öfke, küfür ve düşmanca ifadelere daha sık başvurduğu tespit edildi. Buna karşılık “biz” gibi sosyal bağ kurmaya işaret eden kelimelerin kullanımında belirgin azalma görüldü.
Dört ayrı çalışmada yazılı metinler, yüz yüze konuşmalar ve çevrimiçi paylaşımlar bilgisayar destekli metin analizi yöntemleriyle incelendi. Kişilik işlev bozukluğu düzeyi yüksek olan bireylerin dilinde aciliyet vurgusu, yoğun benlik referansları, geçmişe takılma ve öfke içeren ifadelerin öne çıktığı belirlendi. Aynı kişilerin sevgi, yakınlık ve aidiyet çağrışımı yapan kelimeleri daha az kullandığı da saptandı.
Kesin ifadeler dikkat çekiyor
Çevrimiçi platformlarda yapılan analizlerde ise kendisini kişilik bozukluğu tanısıyla tanımlayan kullanıcıların paylaşımlarında daha karamsar, katı ve mutlak ifadelerin öne çıktığı görüldü. “Her zaman”, “asla”, “tamamen” gibi kesinlik içeren kelimelerin yanı sıra üzüntü ve öfke belirten sözcüklerin daha sık kullanıldığı, diğer insanlara yapılan atıfların ise azaldığı kaydedildi.
Erken uyarı işaretleri neler?
Uzmanlar, bu bulguların tanı koyma amacı taşımadığını vurgularken; dildeki ani değişimler, aşırı olumsuzluk, sertlik, içe kapanma ve sosyal kopukluk gibi sinyallerin psikolojik zorlanmaya dair erken uyarı işaretleri olabileceğini belirtiyor. Araştırmacılara göre bu ince dil ipuçlarını fark etmek, hem çevremizde zorlanan kişilere daha erken destek sunabilmek hem de sosyal ilişkilerde olası riskleri daha sağlıklı değerlendirebilmek açısından önem taşıyor.
Araştırmanın ayrıntıları The Conversation’da yayımlandı.