Uzm. Psk. Ayça Girgin / Spor Psikolojisi Danışmanı
Sporun içinde olan herkes bilir: Bir sporcuyu en çok geliştiren zaferler değil, yenilgilerden sonraki sessizliktir. Tribünlerin sesi çekildiğinde, ortam boşaldığında, madalyalar dağıtıldığında geriye sadece sporcu ve onun iç sesi kalır. Aslında tam da o an başlar gerçek mücadele.
Yenilgi, birçok sporcu için yalnızca bir sonuç değildir; kimliğine, emeğine, değerine dokunan bir sarsıntı gibidir. “Ben gerçekten iyi miyim?” sorusunun zihne sızdığı o gri bölgede sporcu iki yola ayrılır: Ya kendi kendinin en sert yargıcı olur ya da bu anı bir kırılma değil bir dönüm noktası olarak görmeyi öğrenir.
Bugün bu yazıyı, sahada kaybettiği bir maçın ya da yarışın ardından sessizce toplanıp eve dönen tüm sporcular için yazıyorum. Bir yenilgiye sıkışmış değil, büyüme potansiyeline açık olan tüm genç sporculara…
1. “Kaybettim” Deme, “Bugün Böyle Oldu” De
Sporcunun zihninde yenilgi genellikle büyük harflerle yankılanır.
Kaybettim.
Yapamadım.
BecereMEDİM.
Bu kelimeler gittikçe büyür ve kişiye değil performansa ait olması gereken bir durumu kimliğe taşır.
Oysa spor psikolojisinin en temel prensiplerinden biri şudur:
Sonuç seni değil, yalnızca bugünkü performansını gösterir.
Bugün böyle oldu.
Bugün zorlandım.
Bugün ritmimde değildim.
Bu cümleler sporcuya nefes alanı açar. Çünkü insan, her gün aynı güçte, aynı duyguda, aynı zihinsel berraklıkta olamaz. Makine değiliz.
2. Duygunu İnkar Etme: Üzülmek Kaybetmek Değildir
“Güçlü sporcu üzülmez.”
“Başarılı sporcu duygusunu belli etmez.”
“Profesyonelsen ağlamazsın.”
Bu mitlerin hepsi yanlıştır.
Yarış sonrası üzüntü, hayal kırıklığı, utanç, öfke… bunların hepsi insani.
Duygunu bastırmak yerine kabul etmek, psikolojik dayanıklılığın en önemli basamağıdır. Çünkü duyguyu reddeden sporcu, en çok o duyguyla savaşır. Kabul eden sporcu ise onu yönetir.
3. Kendine Kızmak, Kendini Geliştirmez
Yenilgiden sonra sporcuların zihninde en sık duyduğum cümle:
“Nasıl yaptım bunu, çok aptalca!”
Oysa kendine kızmak bir strateji değildir.
Kendini suçlamak ise bir gelişim planı hiç değildir.
Gerçek gelişim, hatayı nesnel bir şekilde değerlendirebildiğinde başlar:
“Maçın şu bölümünde nefesim daraldı.”
“O puanı kaptırdıktan sonra panik oldum.”
“Odak kaybım şu tetikle başladı.”
Kendine kızmak kapıyı kapatır.
Analiz etmek kapıyı açar.
4. Yenilgiden Sonraki İlk 24 Saat: En Kritik Zaman
Performans psikolojisinde “Altın 24 Saat” diye bir kavram vardır.
Yani sporcu yenilgiden sonraki ilk gün içinde ne yaparsa duygusal toparlanması ona göre şekillenir.
Bu dönemde sporcuya şunları öneririm:
* En az 6–7 saat dinlenme
* Sosyal medyadan kısa bir uzaklaşma
* Bir yetişkinle kısa bir duygu paylaşımı
* “En az bir iyi şey” listesi (örneğin: ısınmam iyiydi, odaklandığım 10 saniye vardı)
* “Bir sonraki adım ne olabilir?” sorusunu küçük hedeflerle yanıtlamak
Yani sporcuya nefes alacağı bir alan açmak. Çünkü yenilginin en yoğun etkisi bu zaman diliminde
yaşanır.
5. Sporcuya En Büyük Güç: Tekrar Deneme Cesareti
Spor psikolojisinde gerçek özgüven şuradan gelir:
“Her sonucu kontrol edemem ama her seferinde sahaya çıkma cesaretim var.”
Kazandığında değil, kaybettiğinde sahaya yeniden çıkabilen sporcu mental olarak güçlenir.
Kendini değersiz hissettiği an bile adım atabilen sporcu büyür.
“Bugün olmadı ama bir sonraki için buradayım.” diyebilen sporcu ilerler.
Çünkü cesaret, özgüvenin sebebi değil, sonucudur.
Son Söz: Sporcu, Kaybederek Değil; Kaybettikten Sonra Ne Yaptığıyla Tanımlanır
Bir yenilgi, bir sporcuyu asla eksiltmez.
Eksilten tek şey, o yenilgiyi bir kimlik haline getirmektir.
Sporcuya göre büyüme, ayrıntıda saklıdır:
Bir daha denemekte, süreci sahiplenmekte, duygu yönetimini öğrenmekte, ritmini geri kurmakta…
Belki de en önemlisi, kendine karşı nazik olmayı hatırlamakta.
Unutmayın:
Kaybetmek sporun doğasıdır. Ayağa kalkmak ise karakterin gücüdür.