Alzheimer, özellikle ileri yaşlarda görülen ve hafıza başta olmak üzere birçok beyin fonksiyonunda kalıcı kayıplara yol açan kronik bir hastalık olarak tanımlanıyor. İlk evrelerde hafıza sorunları ve duygu durum değişiklikleriyle kendini gösteren bu tablo, zamanla günlük yaşamı derinden etkiliyor.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Prof. Dr. Murat Sümer, Alzheimer’ın ilk belirtilerinin genellikle hafıza bozukluklarıyla ortaya çıktığını söyledi. Sümer, şu bilgileri paylaştı:
“Başlangıçta randevular unutulur, para veya anahtar kaybolur. İçe kapanma, sinirlilik, alınganlık gibi duygu durum değişiklikleri ortaya çıkar. Kelime hazinesi azalır, basit cümlelerle konuşma ve anlama güçlükleri görülür.”
Unutkanlığın depresyon, dalgınlık, dikkatsizlik ya da görme-işitme sorunlarıyla da karıştırılabileceğini aktaran Sümer, bu bulgular görüldüğünde vakit kaybetmeden bir uzmana başvurulması gerektiğini vurguladı.
“Ne kadar erken tanı konulabilirse o kadar hızlı tedaviye başlanır. Her ne kadar kesin tedavisi olmasa da erken dönemde ilaç, davranış ve fizik tedaviler hastalık seyrini olumlu etkileyebilir” dedi.
Ailesel Alzheimer’ın hastaların yüzde 3-5’inde görüldüğünü, bu durumda belirtilerin 40’lı yaşlarda başlayabildiğini ifade eden Sümer, yeni tedavi yöntemlerinin umut verici olsa da yan etkileri nedeniyle henüz yaygınlaşmadığını kaydetti.
Alzheimer’ın yalnızca ilaçlarla değil, sosyal destekle de yönetilmesi gerektiğine dikkat çeken Sümer, “Hastanın sosyal olarak aktif kalması, resim, müzik, el işi gibi etkinliklere katılması süreci olumlu etkiliyor. Güvenlik için Alzheimer bileziği, konum belirleyici cihazlar veya kimlik bilgisi taşıyan kolyeler kullanılmalı” diye konuştu.
Hastalığın önlenmesinde zihinsel ve sosyal aktivitelerin önemini vurgulayan Sümer, “Beyni sürekli aktif tutmak, yeni şeyler öğrenmek ve hobiler geliştirmek çok önemli. Eğitim düzeyi yükseldikçe Alzheimer sıklığının azaldığını biliyoruz. Bu nedenle yaşam boyu öğrenme ve aktif sosyal yaşam hastalıktan korunmada güçlü bir kalkan oluşturuyor” dedi.