Önder Algedik

Önder Algedik


Güvenli Seçim mi, Güvenli Sandık mı?

Güvenli Seçim mi, Güvenli Sandık mı?

Ekonomik yıkım, peşpeşe gelen zamlar ve sonrasında depremle içimiz daraldı. Hepimizin ferahlamaya ihtiyacı var sanki. Depremde devletin “acımasız bir şirkete dönüştüğü” gerçeği Kızılay başkanının her çıkışı ile köpürdü. Askerin ortada olmaması, AFAD’ın isminin ötesine geçememesi bizleri bir anlam arayışına itti sanki.

Böyle bir süreçte konu seçim olunca hepimiz çok sabırsızız galiba. Geçen hafta sosyal medyada Türkiye İşçi Partisi’nin bazı kentlerde ayrı girme isteği, Muharrem İnce’nin yaklaşımı ve diploma tartışmaları o kadar çok yer buldu ki. Asıl konu bu mu, asıl eleştirilecek açı bu mu diye soramadık bile. Bunlar tabiki sorun.  Tartışılmalı da. Ama bu biçimi ve içerik ile hakkını veren tartışmalar değil.

Böyle olmasının da bir sebebi var. Bunu anlasak çok şey değişecek.

Bir nokta daha var, hala seçim günü güvenliğini tartışıyoruz. Nasrettin hocanın türbesi gibiyiz yani.

Haberiniz Var mı; YSK 43 karar aldı!!

Yüksek Seçim Kurulu 10 Mart ile 27 Mart arasındaki 17 günde tam 43 karar aldı.

Ama kimsenin gündemi olmadı. Kimse dert etmedi. Bunun bir kaç sebebi var. Birincisi hala “seçim güvenliği" diyerek “sandık güvenliği” anlamamız. Böyle olunca seçim gününe kilitleniyoruz ama seçim dönemine kilitlenmiyoruz.

Halbuki 14 Mayıs’ta seçim başlamayacak, bitmiş bile olacak. Seçim dönemi başladı bile!

Halbuki YSK’nın aldığı kararlar ve değişen seçim kanunun ile biz 14 Mayıs’ta farklı bir seçime gireceğiz.

Yani 14 Mayıs’ta irademiz sandığa yansısın diyorsak bugüne bakmamız lazım.

AKP bu seçime 2 yıldır çalışıyor, peki biz?

AKP bu seçime iki yıldır hazırlanıyor. İki dev adım attı ve biz hala bunu görmüyoruz, göremiyoruz çünkü göstermiyorlar!!

İlki değişen seçim kanunu ile seçimler iyice “adaletsiz” hale geldi.

Bunu nasıl yaptı? Çok basitçe 2018’de seçimleri adil olmaktan çıkartan adımları seçim kanuna işledi. Bunu duymadınız çünkü bu da sessizce meclisten geçti. Mecliste olan 14 partinin 8’i komisyondaki görüşmelere katılmadı bile!

İkinci olarak düzenlemeyi yürütmekle yükümlü olan eskiden başbakanın yerini yeni rejim gereği yürütmeni başı olan cumhurbaşkanı getirilmişti. Ama şimdi cumhurbaşkanına geçen seçim kısıtları tamamen kaldırıldı. Evet doğru duydunuz, cumhurbaşkanı kendi çalıp kendi oynayacağı bir seçim sisteminin başına getirildi.

Siz bunu da duymadınız. Partiler bunu” siz zaten kaybedeceksiniz” diyerek önemsemediler.

Ama ikinci bir iş daha yaptılar. O yaptıkları şeyin sonucunda biz geçen hafta acayip tartışanlar yaşadık. Anlatalım.

Kanun Tanımazlık Hastalığı!

Seçimlerin kural ve kaidelerini kendilerinin belirlemesi ama kısıt olmadan belirlemesi hali onlar için çok büyük bir kolaylık. Bu sayede seçimlere müdahaleler her gün gerçekleşiyor. Temel atma törenleri propaganda eşitliği açısından doğru mu? Bütçede olmadığı halde yeni kadrolar açılıyor. Emekli maaşına zam yaptık havası verilerek sadece asgari ücretin aşırı altında olan bir kısma kısmi artış getiriliyor. Böyle bir eşitsizlikte, bütün imkanların bir kişiye aktığı bir seçimle karşı karşıyayız.

İktidar kanun tanımıyor ve bir sonraki düzenleme ile kendi kanun tanımayan adımlarını yasalaştırıyor. Muhalafetin ise bunlarla ilgilenmeyip “anayasaya aykırı ama AKP!ye karşı çıkıyor görünmek istemiyoruz” edası ülkede demokrasiyi hergün geriye götürüyor.

Dezenformasyon Eşittir Sansür!

14 Mart 2022 tarihinde duyurulan yeni seçim kanunu teklifi 4 Nisan’da TBMM’den sorunsuz bir şekilde ve açık olarak oylanmadan geçti. 6 Nisan’da da Resmi Gazete’de yayımlandı.

Siyasetin sağladığı bu imkanı gören AKP bir buçuk ay sonra, yani 26 Mayıs’da sansür düzenlemesini TBMM’ye sundu. O kadar karşı çıkılması gereken bir teklife AKP içinden de çok ses çıktı. Açıkçası geçmesi imkansız olduğunu iddiası ile yazdığım yazıyı yayınladığım 27 Haziran günü teklif ertelendi. Ancak bu işin başı olan iletişim başlanlığı boş durmadı. 4 Ekm’de tekrar meclise getirdi ve 13 Ekim günü meclisten geçirdi. Böylece yasayı savunan küçük bir azınlığa inanılmaz bir avans verilmiş oldu ve yasanın geçmesi mümkün kılındı.

Artık elimizde yeni bir seçim kanunun ve yeni biz sansür düzenlemesi var. Onlar sansür demiyor, dezenformasyon diyor. O da doğru, bugün sosyal medyadaki berbat gündem ve bolca at koşturan troll ordusu bu düzenlemenin bir sonucu.

Şimdi anladınız mı neden bunları en başta tartışıyoruz ve neden asli tartışma argümanlarına bir türlü ulaşamıyoruz.

Peki Ne Yapacağız?

Eğer seçim kanunun ve sansür düzenlemesi geçmemiş gibi seçime gidiyorsak bizi fena günler bekliyor. Sandık güvenliği ile idare edelim dersek toplumsal bir hayal kırıklığı bizi bekliyor.  Adil olmayan bir seçim, adil olmayan bir bilgi üretimi, bilgi üretene sansür ve tartışmaları maniple eden bir süreç ile bu gitmez, can da dayanmaz.

Yapacağımız şey basit.

Birincisi seçim günü yok, seçim dönemi var. Bunu mutlaka unutmayın. Seçim dönemine bakmadan, YSK kararlarına bakmadan seçime girmek gibi bir illüzyon olmasın.

İkincisi dersimize çalışmak zorundayız. YSK kararlarını bilmeden başımıza gelenleri anlamamız mümkün değil. Seçim Güvenliği Platformu YSK’nın 43 kararında propaganda ile ilgili 123 ve 124 sayılı kararına dair bir bilgi notu yayımladı (buradan okuyabilirsiniz). Diğer kararlar için de  bu bilgi notlarını çoğaltmak, üstüne çalışmak zorundayız.

Üçüncüsü ise itiraz etmeliyiz. Mesela dün YSK Erdoğan’ın üçüncü kez adaylığını kayda aldı. Üçüncü kez cumhurbaşkanı olunamıyorsa buna itiraz etmeyenlere inat itiraz etmeliyiz. Unutmayın göz yumulan her suistimal daha sonra düzenlemeye gerekçe oluyor.

 

 

Nüfusun %30’u otuz yaşında ama bu yasama dönemine %1 temsiliyet ile girdik. Koca mecliste kadın temsiliyeti %20’nin altında. Bu rejimde çok şeyin değişmesi gerekiyor. O değişim 14 Mayıs’ta değil, bugün başlıyor.

 

Unutmayın, bugün başlarsak çok daha fazlasını değiştirebileceğiz.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar