Ankara Film Festivali ve Geleceği Düşünme Zamanı
Şairin dizesindeki gibi, “belki şehre bir film gelir” hayalimiz tam 36 yıldır yaşanan bir gerçek olarak Başkenti gönendirmeye devam ediyor. Sinema tutkunları için Ankara Uluslararası Film Festivali dünya sinemasından ve Türkiye’den çok özel bir seçki sunuyor. Yarışmalı bölümler, festivallerden örnekler, belgesel ve kısa filmler Büyülü Fener salonlarında seyirciyle buluşuyor. Programın açıklanmasıyla birlikte daha festival başlamadan pek çok seansın biletlerinin tükenmesi büyük mutluluk. Aynı zamanda genç kuşakların sinemadan uzaklaştığı, artık film izleme alışkanlıklarının tamamen değiştiği savına direkt bir yanıt.

Ankara temalı belgeseller ile yarışmalı bölümlerden biri olan kısa film programına özellikle dikkat; bu filmler yeni kuşak sinemacıların habercisidir. Festivale destek çıkan kurumların varlığı kadar, 36 yıldır tam bir adanmışlıkla böylesine devasa bir organizasyonu üstlenen İrfan Demirkol başta olmak üzere Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfına büyük teşekkür borçluyuz.

Her film festivali sonrası sinema salonları günlük akışına geçtiğinde ister istemez bir karşılaştırma yapılarak, hep aynı soru soruluyor; festivalde tüm salonlar “iğne atsan yere düşmez” haldeyken, şimdi bu seyirci nereye gitti… Aslında o seyirci kitlesi yine var ancak onları kazanmak için yeni çabalar gerekiyor. Festival akışındaki film iki en fazla üç seansta seyirciyle buluşur, bu durum zaten festivalin ritmine hazır seyirci için büyük bir motivasyondur. Özellikle Büyülü Fener yönetiminin bu konudaki öncülüğü övgüye değer. Avrupa Birliği delegasyonu tarafından düzenlenen üye ülkelerin toplu film gösterilerine veya belli filmlerin özel seanslarına ev sahipliği yaparak, sinemaya salt ticari işletme olarak bakılmaması anlamında değerli bir duruşu var.

Fransa örneğini ele alırsak, özellikle Paris’te sinemalar asla kapısına kilit vurmadığı gibi, gösterimde olan iddialı Hollywood yapımları ile Fransız sineması her zaman başabaş durumda. Türkiye’de ise nitelikli yapımların seyirciyle buluşması hiç kolay değil. Öncelik sırası şaşmaz bir kural gibi vasatın altı komedilere verilerek, belki günü kurtarıyor ama sinema tutkunu seyirciyi kendi eliyle uzaklaştırmış oluyor. Bu bağlamda, toplu yönetmen gösterimleri, oyuncuların katıldığı söyleşilerin düzenli hale getirilmesi, hatta festival yönetmeliklerini yumuşatmak suretiyle belli şehirlerde tek gösterimlik buluşma sağlanarak seyircide yeni motivasyonlar oluşturmak mümkün.