Müezza
İstanbul Valiliği sokak hayvanlarının beslenmesinin yasak olduğunu buyurmuş. Sokak hayvanlarına yönelik olarak Afyonkarahisar ve Ankara İl Hayvanları Koruma Kurulları toplantılarında alınan besleme yasağı kararlarının ardından İstanbul Valiliği de boş durmamış ve “Sahipsiz hayvanlara yönelik yapılması gereken iş ve işler hakkında” başlıklı bir genelge yayınlamış. Buna göre boş alanlarda, sokak kenarlarında sokak hayvanlarını beslemek, su vermek yasak olacak, genelgeye aykırı hareket edenler hakkında yaptırım uygulanacakmış.
Vali Davut Gül’e iki çift sözüm var. Siz valilik olarak önce kadına şiddet, okulların önünde fink atan torbacılar, kağıt mendillere bile gizlenen uyuşturucu maddeler, kentte giderek artan suç oranıyla mücadele edin. Gücünüz sadece sokak hayvanlarına yetiyorsa vay halimize!
Ayrıca Sayın Vali’ye şunu hatırlatmak isterim: Kendisi bildiğim kadarıyla son derece mütedeyyin bir kişi. Ama mütedeyyinliği sanırım sözde kalıyor. Acaba inandığı Müslüman aleminin peygamberi Hazreti Muhammed SAV’ın kedilere ne kadar düşkün olduğunu biliyor mu? Bilmiyorsa anlatayım:
Pek çok kaynakçada bulmak mümkün. Hatta ansiklopedilerde maddesi var. Müezza yazın, bakın.
Müezza HZ. Muhammed’in kedisidir. HZ. Muhammed, Uhud seferine çıkarken ordusunun önünde yavrusunu emzirmekte olan siyah beyaz renkli bir Habeş kedisi görür. Kedilere çok düşkün olan HZ. Muhammed askerin güzergahını değiştirmiş, yanındaki iki adamını da kediyi korumakla görevlendirip geride bırakmıştır.
HZ. Muhammed Uhud seferinden dönüşte gidip hemen kediyi bulmuş ve onu sahiplenmiş, ismini de Müezza koymuştur. Bir anlatıya göre HZ. Muhammed Müezza’nın kabındaki suyla abdest almaya davranmış, ancak Ebu Hureyre itiraz edip bunu yapmamasını söyleyince Peygamber Efendimiz o suda meleklerin olduğu cevabını vermiştir.
Bir keresinde de, bir toplantı sırasında Müezza HZ. Muhammed’in harmanisinin eteğinin üstünde uyuya kalınca HZ. Muhammed harmanisinin etek ucunu keserek ayağa kalkmış, Müezza’yı uykusundan uyandırmak istememiştir. Ayrıca HZ. Muhammed’in “Kedi sevgisi imandandır” dediği de anlatılanlar arasındadır.
Bu bilgi sanırım İstanbul Valisi için yeterli olacaktır da yetmemesine karşı tarihte yaşanan bir örneği de vereyim. Onüçüncü yüzyılda yaşamış olan Papa Dokuzuncu Gregorius’un kedilerden nefret ettiği pek çok kaynakçada var. Bu Papa özellikle de kara kedileri şeytan işi olarak görürmüş. Bu nefretini de kedilerin itlaf edilmesi fetvasını yayınlayarak bütün Avrupa’ya duyurmuş. O fetvadan sonra başta İtalya olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinde insanlar kedi avına çıkıp hayvancıkları öldürmüşler. O dönem Avrupa’da kedi nüfusu son derece azaldığı için fareler ortalığı sarmış. Sokaklarda başıboş dolaşan fareler evlere kadar girmişler. Fare nüfusunun çoğalması 13. ve 14. yüzyıllarda Avrupa’yı kasıp kavurarak milyonlarca insanın ölümüne yol açan kara veba salgınının patlak vermesine yol açmış.
Vali beyin genelgesinde, sokak hayvanlarının kontrolsuz beslenmesi haşerelerin çoğalmasına ve çevre kirliliğine neden olduğu yazılı. Siz çevreyi o kadar düşünüyorsanız önce İstanbul’un betonlaşarak ikliminin değişmesine engel olacak önlemleri alın. Kanal İstanbul dayatması yaparak Sazlıdere Barajı’nın yok edilmesine seyirci kalmayın. Ama betonlaşma da rant kaynağı olduğu için o konu elinizi yakabilir.