“Devlet”sen devletliğini bil

Son haftalarda yaşadıklarımıza bakınca hala akıl ve ruh sağlığımızı nasıl koruyabildiğimize şaşırıyorum. 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınıp dört gün sonra tutuklanması, öncesinde üniversite diplomasının iptal edilmesi girişimi ve iptali... Bir kaç gün önce öğreniyoruz ki İstanbul Üniversitesi İmamoğlu’nun lisans diplomasını iptal etmiş ama lisans üstü diploması yerinde duruyor.
Arkadaş, şaka mısınız? Lisans diploması olmadan bir insan nasıl lisans üstü diplomasına sahip olabilir? Ne yaptığınızın farkında mısınız?
Dönelim İmamoğlu’nun cezaevi ve mahkeme safahati durumuna... İmamoğlu ve İBB çalışanları hakkında bir türlü tutarlı bir iddianame hazırlanamayışı... Son olarak da evlat katili bir caninin, 12 yıl cezaevinde yatıp serbest bırakılmasından sonra CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e saldırıp tokat atması... Osman Kavala, Selahattin Demirtaş gibi insanlar üzerlerine atılı suçlamalarla sekiz yıldır cezaevindeler. Hiç kimseyi öldürmemişler. Ellerine silah almamışlar. Ama çocuklarını öldüren cani 12 yılda cezaevinden salınıyor ve aramızda elini kolunu sallaya sallaya dolaşmasına izin veriliyor. Ne biçim yargı ve devlettir bu?
Bu yaratığın, cezaevi koğuşu arkadaşı Hrant Dink suikastı faili Yasin Hayal’miş. Yasin Hayal’den öğrendiğine göre İmamoğlu’na suikast tezgahlanıyormuş. Bu cani de, cani arkadaşı Hayal’den öğrendiklerini geçtiğimiz Aralık ayında İBB yetkililerine haber vermiş. Onlar da polis yetkililerine bildirmişler.
Öte yandan Şubat ayı başından beri ağır hasta olduğu söylenen MHP lideri Devlet Bahçeli, sağlık durumu bozuk olmasına rağmen bir türlü durmuyor. Ekim ayında ortaya attığı Kürt açılımı elinde patlayınca ne yapacağını bilemez halde... Ayakta duracak hali yok, hala neyi nasıl yaparım derdinde. Bu ülkede iktidarı elinde tutan AKP mi yoksa Devlet Bahçeli mi? Birisi bize anlatsın da kimin ne iş tuttuğunu bilelim. Yoksa Devlet Bahçeli ilk isminden yola çıkarak kendini Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sahibi mi sanıyor? Bir anlatsa. Ama görüntü var, ses yok modunda! Belki Türkgün gazetesine yeni bir makale yazar da öğreniriz. Taziye ziyaretinde Sırrı Süreyya Önder’in fotoğrafını okşamakla olmuyor kardeşim.
Kimin eli kimin cebinde belli değil. Yargı, emniyet güçleri tel tel dökülüyor. Her kafadan ayrı ses çıkıyor. Külliye’de çöreklenmiş ekibin tam anlamıyla darmadağınık olduğu haberleri Ankara kulislerinde konuşulan başlıca konulardan...
Derken, bir haber patlıyor. Meğer, geçen ay yani nisan başlarında, rahmetli Sırrı Süreyya Önder’in makam arabasının sağ ön tekerleğine bir suikast düzeneği yerleştirilmiş. Makam şoförü arabada tuhaflık fark edip muayeneye götürmüş. Mesele öyle ortaya çıkmış. Bir de şuna dikkat çekmekte yarar var. Sırrı Süreyya Önder kalp krizi geçirdiği gecenin bir kaç saat öncesi “malum” dostumuz Doğu Perinçek’i Vatan Partisi’nde ziyaret etmiş. Perinçek dostumuza göre Önder, bir İmralı ziyareti sırasında Abdullah Öcalan’ın, Pervin Buldan ve kendisine ABD ve İsrail’in suikast hazırladıkları uyarısında bulunduğunu anlatmış. Perinçek kendisi açıkladı. Ben bilmem. Bildiğim bir tek şey vardır; o da yılların gazetecilik deneyimlerinden kaynaklanır. Hangi siyasi ya da askeri kişilik Kürt meselesinin barışçı yollarla çözülmesi için çabalamışsa ya canından ya da siyasi kariyerinden olmuştur.
Ankara’nın tepesinde “devlet” adını verdiğimiz bir bürokrasi ağı var. Bu bürokratlar, ödediğimiz vergilerle maaşlarını alıp Türk milletine mümkün olduğunca iyi ve doğru hizmet götürmekle görevlidirler. “Devlet” hiç bir şekilde dokunulmaz değildir; milletinin hizmetkarıdır. Kendini milletinin üstünde gören bir devlete ne denir, varın sizler adını koyun.
Antik Yunan filozoflarından Platon’un (bizdeki ismiyle Eflatun) “Devlet” isimli kitabını okumanızı hararetle tavsiye ederim. Platon “Devlet”inde, devleti canlı bir organizmaya benzetiyor. Diyor ki: “Devlet canlı bir organizmadır. Çünkü devletin her organı ancak bütün yapı içinde yaşamını sürdürebilir.Bütünden ayrı bir devlet yaşamını sürdüremez.”
Platon’u okuyunca bizim “Devlet”e bakıyorum. Merkezi sinir sistemi fonksiyonunu kaybetmiş bir hasta gibi. Kollar, bacaklar, eller istemsizce hareket halinde. Hızla yürümeye başlıyor, duvara toslamasına ramak kala birileri yakalamasa paramparça olacak. Ya o birileri de ellerini çekerlerse ne olacak? Sonu ölüm!