Türkiye’de görülmesi gereken 20 antik kent

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Abone ol
“Türkiye bir açık hava müzesidir” sözünü muhtemelen yıllardır duyuyorsunuz. Peki sizce bu sözün doğruluk payı ne kadar var? Gelin hep beraber Türkiye'de yer alan antik kentlere göz atalım.

1. Aizanoi Antik Kenti, Kütahya.

Aizanoi kenti, antik Frigya’ya bağlı olarak yaşayan Aizanitis’lerin ana yerleşim merkeziydi. Zeus Tapınağı çevresinde yapılan kazılarda, MÖ 3.000 yıllarına ait yerleşim izleri açığa çıkarıldı. Helenistik dönemde bu bölge değişimli olarak Bergama’ya ve Bithynia’ya bağlı iken, MÖ 133’de Roma egemenliğine girdi. Zeus Tapınağı, Stadyum-Tiyatro kompleksi ve Macellum’u ile Roma döneminde önemli kentlerden biriydi. Bir tepe üzerine kurulmuş olan ve şehrin önemli dinsel yapısı olarak görülen Zeus Tapınağı dünyanın en iyi korunmuş Zeus tapınaklarından biri. Şehrin kuzeyinde 13.500 kişi kapasiteli stadyum ve 20.000 kişi kapasiteli tiyatronun bir kompleks şeklinde yapılması antik dönemde Aizanoi’den başka hiçbir yerde görülmezken, MS 2. yüzyılın 2. yarısına tarihlenen Aizanoi Macellum’u ise dünyanın ilk borsalarından biri.

2. Alacahöyük, Çorum.

Alacahöyük, Çorum’da, Hattuşa’nın (Boğazköy) 36 km. kuzeydoğusunda yer alıyor. Hitit öncesi dönemin önemli şehirlerinden olan Alacahöyük, Hitit döneminde yakınındaki Hattuşa’nın gölgesinde kalmıştı. MÖ 2500 yıllarına kadar giden Hitit öncesi kral mezarlarından çıkan eserler en önemli buluntular arasında. Fakat ayakta kalmış yapılar Hitit dönemine ait. Ortostatlarla kaplı şehir duvarlarının okçular için rampaları da bulunan iç ve dış kapıları mevcut. Hitit dönemine ait iki büyük sfenks tarafından korunan güneydeki anıtsal giriş, iki kule arasında kalacak şekilde düzenlenmiş. Kapı pervazı olarak kullanılan yaklaşık 4 metre yüksekliğindeki yekpare taş dikmelerin yerden yaklaşık 2 metrelik bölümleri sfenks biçiminde yontulmuş. Bu Sfenksli Kapı’dan girilen geniş Hitit yapı kompleksi halen tam olarak kazılmadı. Rölyef ve sfenkslerin çoğu MÖ 14. yüzyıla ait.

3. Anavarza Antik Kenti, Adana.

Kozan ilçesi Dilekkaya Köyü’nde bulunan Anavarza (Anazarbos/ Caesarea ad Anabarsum) Antik Kenti’nin tarihi 2100 yıl öncesine kadar gidiyor. Roma İmparatorluğunun Doğu Akdeniz’deki en önemli ordugah merkezleri arasında yer alan ve MS 408 yılında Kilikya başkent unvanına kavuşan Anavarza, kapladığı alan ve diğer önemli özellikleriyle dünyanın en büyük antik kentlerinden biri. 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınan kentte bulunan önemli kalıntılar arasında,  1500 metre uzunluğunda 20 burçlu sur duvarı, sütunlu yol, hamam ve kilise, tiyatro, amfiteatr, stadyum, su yolları, kaya mezarları, MS 3. yüzyıla ait deniz tanrıçası Thetys mozaiği, Kilikya Bölgesi’ndeki tek örnek olan 3 girişli zafer takı ve Ortaçağ kalesi yer alıyor.

4. Anemurium Antik Kenti, Mersin.

Anemurium’da ilk yerleşimin ne zaman başladığı bilinmiyor. Kentin adı bir liman listesinde geçtiği için MÖ 4. yüzyılda var olduğu biliniyor. MS 1. yüzyılda gelişmeye başlayan Kommagene Krallığı’nın bir bölümü olan Anemurium’da Kral IV. Antiochos’un sikkelerinin basıldığı biliniyor. Kenti çevreleyen surlar da bu dönemde yapılmış. Antik kent zikzaklı sur duvarlarıyla çevrili olup, kale içindeki yerleşim tepeden denize inen bir duvarla ikiye ayrılmış. Kıbrıs’a yakın olması nedeniyle, özellikle Roma Dönemi’nde ara istasyon konumunda olan Anemurium, bölgedeki doğal kaynakların ihraç edildiği önemli bir ticaret kenti olmuştu. Kentin günümüzde ayakta kalan önemli yapıları bu döneme ait. Parlak dönemi MS 260 yılında Pers ordularının eline geçmesiyle son buldu.

5. Ani Ören Yeri, Kars.

Yüzyıllardır birçok uygarlığa ev sahipliği yapan ve birçok savaşa tanıklık eden Ani, bir zamanlar bölgenin önemli bir merkeziydi. “1001 Kilise Şehri” olarak da anılan Ani’de, bugüne kadar 40 kilise, şapel ve anıt mezar tespit edildi. Kars’a 48 kilometre uzaklıkta, Türkiye-Ermenistan sınırına yakın Arpaçay nehri kenarında bulunan kent, Ermeni Bagratuni hanedanlığı döneminde önemli bir güç ve kültür merkezi olmuştu. Ani’yi çevreleyen surların iç kısmında, tarihi şehrin geniş bir alana yayılmış Bagratuni Ermenilerinden Bizanslılara, Selçuklulardan Gürcülere ve Osmanlılara kadar birçok kalıntıyı görmek mümkün. Tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Ani, Ermeni mimarisinin seçkin örnekleriyle beraber, Gürcü ve Selçuklu mimarisinin de örneklerini taşıyor. İpek yolu üzerine kurulmuş olması Ani’yi, döneminin zengin kentleri arasına soktu ve öneminin artmasını sağladı.

6. Antandros Antik Kenti, Balıkesir.

Antandros Antik Kenti, Edremit’in Altınoluk Mahallesi’ne 2 km uzaklıkta yer alan önemli bir Troas kenti. Mysia ile Troas arasında uzanan yolu kontrol eden stratejik bir konumda yer alan kentin kuruluşu, bazı antik yazarlara göre Troia Savaşı’nın öncesine kadar uzanıyor. MÖ 10. yüzyılda kurulduğu düşünülen antik kentin adı, Atina ile Sparta arasında MÖ 431 yılında başlayan ve MÖ 404 yılında sona eren Peloponnesos Savaşları’nda sıkça geçiyor. Dünyanın ilk güzellik yarışmasına ev sahipliği yaptığı düşünülen ve Roma şehrinin efsanevi kurucusu Aeneas’ın gemilerini inşa ettiği Antandros Antik Kenti mozaikleriyle ünlü. MÖ 7-2. yüzyıllar arasında kullanıldığı anlaşılan nekropolde, lahit mezarların yanı sıra kremasyon (ölü yakma) ve direk toprağa gömü şeklinde bir çok gömü yapıldığı görülüyor. Bu mezarlardan çıkarılan mezar hediyeleri, Balıkesir Müzesi’nde sergileniyor. MS 1. yüzyıla tarihlenen ve duvarlarında fresk bulunan, taban döşemeleri mozaikli bir zengin evi de buluntular arasında.

7. Aphrodisias Antik Kenti, Aydın.

Antik Yunan ve Roma dönemlerine ait en görkemli antik kentlerden biri. İyonik bir Afrodit tapınağının, stadyumun ve bir hamamın kalıntıları uzun zamandır açıktaydı, ancak 1961’den itibaren kazılarla birlikte; tiyatro, odeon, bazilika, market, evler ve hamam, anıtsal bir geçit ve Roma imparatorunun ibadeti için bir kült merkezi gibi yapılar ortaya çıkarıldı. Roma İmparatorluğu döneminde şehir, heykeltıraşları ve heykelleri ile ünlüydü. Mükemmel beyaz ve mavi-gri mermerden oluşan zengin taş ocakları, alanın yaklaşık bir kilometre doğusunda. Tarihte kentin en önemli tanrıçası olan Afrodit’e adanan tapınağı ile ünlü olan Afrodisias, MÖ 2. yüzyıldan MS 6. yüzyıla kadar görkemini korudu. Kentin kesintisiz olarak bu kadar uzun yerleşim görmüş olması, antik dönemde pek çok önemli gelişmeye tanıklık etmesi açısından da önem taşıyor.

8. Arykanda Antik Kenti, Antalya.

Arykanda Antik Kenti’nin ismi Likya dilinde “Ary-ka-wanda”, “yüksek kayalığın yanındaki yer” anlamına geliyor. Kentte en üst seviyede yer alan yapı, Şahinkaya’nın güney batı eteğindeki gözetleme kulesi. Kulenin güneyindeki üçgen plan veren akropolün kentin ilk yerleşim yeri olduğu düşünülüyor. Bu alanın doğusunda Bouleuterion ve kuzeyinde MÖ 4. yüzyılda inşa edilmiş Güneş Tanrısı Helios adına yapılmış tapınak bulunuyor. Kentin gözetleme kulesinden sonra en üst seviyedeki diğer yapısı MS 1. yüzyılda inşa edilen stadion. Bir alttaki terasta, bölgenin ufak fakat en iyi korunmuş tiyatrosu yer alıyor. En alttaki terasta ise agora ve meclis binası işlevi de veren odeon bulunuyor. Kalıntılara ve Bizans kaynaklarına dayanarak kentin 11. yüzyıla kadar varlığını sürdürdüğü düşünülüyor.

9. Aspendos Antik Kenti, Antalya.

Aspendos, sadece Anadolu’nun değil tüm Akdeniz dünyasının en iyi korunagelmiş Roma Dönemi tiyatrosuna sahip olmasıyla ünlü. Gelişimini ve Akdeniz ile ulaşımını, yakınındaki nehre ve çevresindeki bereketli topraklara borçlu olan Aspendos’ta bugün çoğunlukla tiyatro ve suyolları ziyaret ediliyor. Şehre ait diğer yapıların kalıntıları ise tiyatronun yaslandığı tepenin düzlüğünde yer alıyor. Burada, agora, bazilika, anıtsal çeşme, meclis binası, anıtsal tak, cadde ve Hellenistik tapınak görülebilir. Aspendos, Büyük İskender’e hileli yollarla direniş göstermeye çalışsa da sonunda teslim olup, şehirde yetiştirilen ünlü atlar ve altın karşılığındaki vergi borcunu kabul etmişti. İskender’in ölümünden sonra Ptolemaios egemenliğine giren şehrin, en parlak dönemi, ünlü tiyatro ve suyollarının inşa edildiği Roma İmparatorluk dönemiydi.

10. Assos Antik Kenti, Çanakkale.

Ayvacık ilçesinin yaklaşık 17 km güneyindeki Behramkale Köyü’nde yer alan Assos Antik Kenti, bir volkan konisi üzerinde bulunuyor. Akropol (yukarı şehir) ve güneye doğru inen teraslar üzerinde diğer yapılar yer alıyor. Assos’un çevresi yaklaşık 4 km. uzunluğundaki surlarla çevrili. Şehrin iki ana kapısı olan doğu ve batı kapılarının önünde nekropoller (mezarlıklar) var. En üst noktada yer alan ve tanrıça Athena’ya adanmış tapınak MÖ 525 yıllarına tarihleniyor. Agora, güney yamaçlarında teras üzerinde yer alıyor. Kuzey stoası iki katlı, güney stoası dört katlı. Assos tiyatrosu yaklaşık 5000 kişi kapasiteye sahip. Aktif olduğu zamanlarda Assos, bulunduğu bölgedeki tek büyük limana sahip olduğu için geçen gemiler sayesinde zengin olmuştu. Antik Çağ’ın büyük düşünürlerinden Aristo’nun bu kentte üç yıl yaşamış ve felsefe okulu kurmuş olması nedeniyle felsefe tarihi açısından da önem taşır.

11. Efes Antik Kenti, İzmir.

MÖ 5. binyıla kadar giden tarihi boyunca uygarlık, bilim, kültür ve sanat alanlarında her zaman önemli rol oynayan Efes Antik Kenti, antik dünyanın en önemli merkezlerinden biriydi. Asya ve Avrupa arasında bir geçiş güzergahı ve önemli bir liman kentiydi. Konumu ile çağının en önemli politik ve ticaret merkeziydi. Helenistik ve Roma dönemlerinde en ihtişamlı zamanlarını yaşayan Efes, Roma İmparatoru Augustus zamanında, Asya Eyaleti’nin başkenti olmuş ve nüfusu 200.000 kişiyi aşmıştı. Bu dönemde her yer mermerden yapılmış anıtsal yapılarla donatıldı. Efes Antik Kenti’nin günümüze ulaşmış en ilgi çeken yapılarından biri hem kütüphane, hem de mezar anıtı görevini üstlenen Celsius Kütüphanesi. 106 yılında Efes valisi olan Celsius ölünce, oğlu kütüphaneyi babasının adına mezar anıtı olarak yaptırmıştı.

12. Göbeklitepe, Şanlıurfa.

Şanlıurfa’da yer alan ve 12.000 yıllık anıtsal mimarisiyle göz kamaştıran Göbeklitepe. Henüz tarım yapmaya başlamamış avcı toplayıcı insan gruplarının inşa ettiği Göbeklitepe’deki T biçimli dikilitaşların en büyüğünün ağırlığı 16 tonu aşıyor. Bu taşları yontmak ve yakındaki taş ocağından taşımak, çok sayıda insan ve hepsini doyuracak miktarda yiyecek gerektiren zorlu bir organizasyon gerektiriyor. Burada şimdiye kadar yapılan kazılarda bu insanların yerleşik bir hayat sürdüğüne dair bir kanıt bulunamadı. Bu yüzden Göbeklitepe’nin dönemsel bir toplanma ve şölen yeri olduğu düşünülüyor.

13. Hierapolis Antik Kenti, Denizli.

Pamukkale Travertenlerin hemen yanında tüm görkemiyle ayakta duran Hierapolis Antik Kenti’nin kalıntılarının büyük bölümü Roma dönemine tarihleniyor. Bu dönemde Hierapolis bir termal sağlık merkezi gibi görev yapmış ve şifalı olduğuna inanılan kaynakları binlerce yıl boyunca Anadolu’nun farklı yerlerinden gelip sağlık ve güzellik arayan kişiler tarafından ziyaret edilmişti. Buradaki Roma Hamamı, günümüzde arkeoloji müzesi olarak kullanılıyor. Hierapolis ve yakın çevresindeki kazılarda ortaya çıkarılan heykeller ve diğer kalıntıları burada görebilirsiniz. Antik tiyatro, tapınaklar, anıtsal çeşmeler, mezarlar, agora ve gymnasium gibi yapıları da hala ayakta. Hierapolis, Hristiyanlık açısından da kutsal bir yerleşim. Bu kutsallığın en önemli nedeni İsa’nın 12 havarisinden birisi olan Phillippus’un burada öldürülmüş olması ve mezarının da burada bulunması. 

14. Kaunos Antik Kenti, Muğla.

Kaya mezarlarıyla ünlü olan Kaunos Antik Kenti, ticari açıdan önemli bir liman kentiyken zamanla denizin alüvyonlarla dolmasıyla liman özelliğini kaybetmiş. Kentin kalbini oluşturan akropol 152 metre yükseklikteki tepeye kurulu. 33 oturma sırası bulunan tiyatro akropolün eteğinde bulunuyor. Tiyatronun batı yönündeki yapı kalıntılarından biri bazilika tipi kiliseye ait, kentteki diğer kalıntıları ise Roma hamamı ve tapınaktan geri kalanlar oluşturuyor. Dalyan’dan da görülebilen kaya mezarları MÖ IV. yüzyılda yapılmış, daha sonraları Roma döneminde de kullanılmış. İskeleden görülebilen kayalara oyulmuş kovuklar, Kaunos’a yük taşımak için antik limana yanaşan gemilere fener görevi gören dev ateşlerin yakıldığı yerlerdir. Tarihin babası Heredot’a göre Kaunoslular Karia’nın yerli halkındandı ama kendilerini Giritli sayıyorlardı. Coğrafyacı Strabon da Kaunos’un tersanesinin ve ağzı kapanabilen bir limanının bulunduğunu yazıyor. Kentin limanı akropolün aşağısındaki Sülüklü Göl’dü. O zaman deniz Kaunos’un akropolüne kadar gelmekteydi.

15. Laodikeia Antik Kenti, Denizli.

Helenistik kentin MÖ 3. yüzyılın ortalarında Seleukos Kralı II. Antiokhos tarafından karısı Laodike adına kurulduğu söyleniyor. MÖ 130-129 yılında ise bölge tamamen Roma’ya (önce Cumhuriyet, sonra İmparatorluk) bağlanmış. Hıristiyanlığın ilk 7 kilisesinden birine sahip olan kent, Erken Bizans Dönemi’nde metropol seviyesinde dini bir merkez haline gelmiş. Yaklaşık 5 kilometrekarelik alana yayılan kentin önemli ve günümüze kadar gelebilen yapıları içinde; Anadolu’nun en büyük stadyumu, 2 tiyatrosu, 4 hamam kompleksi, 5 agorası, 5 nymphaeumu, 2 anıtsal giriş kapısı, Bouleuterionu, tapınakları, Peristylli evleri, Latrina, kiliseleri ve anıtsal caddeleri sayılabilir. Kentin dört tarafını ise nekropol alanları çeviriyor.

16. Myra Antik Kenti, Antalya.

Demre İlçe merkezinde ve civarında yer alan Myra Antik Kenti’nin denizle bağlantısı, Myros Nehri’nin (Demre Çayı) batısındaki ulaşıma elverişli kanal ile sağlanmaktaydı. Kanalın diğer yanında yer alan Antik Andriake Limanı’ndan da bölgenin deniz ulaşımı ve ticareti yürütülmekteydi. Myra Antik Kenti özellikle Likya Dönemi kaya mezarları, Roma Dönemi tiyatrosu ve Bizans Dönemi Aziz Nikolaos Kilisesi (Noel Baba) ile ünlü. Kaya mezarları, Likçe yazıtları ve sikkeler, Myra’nın en azından MÖ. 5. yüzyıldan itibaren varlığını sürdürdüğünü gösteriyor. Strabon’un verdiği bilgiye göre Likya Birliğinin altı büyük kentinden biri olan Myra, Likçe yazıtlarda Myrrh adıyla anılıyor. MS 2. yüzyıl Myra’nın büyük bir gelişmeye sahne olduğu dönemdi. Likya Birliğinin Metropolisi olan şehirde, Likyalı zengin kişilerin yardımları ile birçok yapı inşa edilmiş ve onarılmıştı. Bizans Döneminde ise Myra, dini yönden olduğu kadar idari yönden de önde gelen şehirlerden biri olmuştu.

17. Nemrut, Adıyaman.

Nemrut Dağı’ndaki Hierothesion, Kommagene Krallığı’nın (MÖ 109-MS 72) en parlak döneminde hükümdar olan Kral I. Antiochos (MÖ 69–32) döneminde inşa edilmiş. Merkezde bir tümülüs ve onu doğu, batı ve kuzey yönlerde çevreleyen üç teras bulunuyor. Doğu ve batı teraslarında Antiochos ile tanrı-tanrıça heykellerinin yanı sıra aslan ve kartal heykelleri konumlanmış. Batı terasında eşsiz bir aslanlı horoskop yer alıyor. Heykeller Helenistik, Pers sanatı ve Kommagene ülkesinin özgün sanatı harmanlanarak yontulmuş. 

18. Olympos Antik Kenti, Antalya.

Kesin kuruluş tarihi bilinmese de, MÖ 167–168 yılarında basılan Likya Birlik sikkelerinde adı geçen Olympos, Likya Birliği’nde üç oy hakkına sahip altı şehirden biriydi. Kentin günümüze ulaşmış kalıntılarının çoğu orman içinde ağaç ve çalılarla örtülü olup Helenistik, Roma, Bizans dönemlerine ait. Antik dönemde kenti ikiye bölen nehir yatağı bir kanal içine alınarak her iki yakası da iskele olarak kullanılmış ve köprü ile birbirine bağlanmıştı. Bugün köprünün bir ayağı hala yerinde duruyor. Nehir ağzına yakın bir yerde küçük ve dik akropolde geç dönemlerden kalan yapı kalıntıları yer alıyor. Irmağın güney kıyısındaki Hellenistik temelli ve Roma onarımlı küçük tiyatro oldukça harap durumda olsa da, girişin bir yanı iyi korunmuş.

19. Patara Antik Kenti, Antalya.

Fethiye-Kalkan arasında Xanthos vadisinin güneybatı ucunda bugünkü Ovagelemiş Köyünde yer alıyor. Likya’nın en önemli ve en eski şehirlerinden biridir. Şehrin günümüz kalıntılarına giriş, MS 100 yıllarına tarihlendirilen görkemli ve çok iyi korunmuş Roma zafer takından yapılmakta. Takın batısındaki tepenin yamaçlarında, Likya tipi lahitlerin bulunduğu mezarlık alanı uzanır. Kentin en güney ucundaki tiyatronun depremden sonra MS 147 yılında yeniden inşa edildiği yazıtlardan anlaşılıyor. Şehrin diğer kalıntıları arasında Vespasian Hamamı, Korinth Tapınağı, ana cadde, liman ve tahıl ambarı sayılabilir.

20. Pergamon Antik Kenti, İzmir.

Kale Dağı’nın tepesindeki Pergamon Antik Kenti, anıtsal mimarisiyle Helenistik dönem şehir planlamacılığının en iyi örneklerinden birini temsil ediyor. Athena Tapınağı, Trajan Tapınağı, Helenistik dönemin en dik tiyatro yapısı, kütüphane, Heroon, Zeus Sunağı, Dionysos Tapınağı, agora ve gymnasion yapıları bu planlama sisteminin ve dönem mimarisinin en seçkin örnekleri arasında. Helenistik Bergama Krallığının başkenti olan kent, aynı zamanda önemli bir eğitim merkeziydi.


Yorum Yazın