Türkiye ve Dünya'da pandemi kaynaklı gelir kayıpları ve devlet destekleri

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Türkiye ve Dünya'da pandemi kaynaklı gelir kayıpları ve devlet destekleri
Abone ol
Artı365 Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Berat Süphandağ, pandemi sürecinde dünyada ve Türkiye'de yaşanan çalışma saati ve gelir kaybını, devlet desteklerinin niteliklerini ve önümüzdeki süreci anlattı.

Pandemi sebebi ile tüm dünya, eşi görülmemiş bir süreçten geçmekte. Özellikle, sağlık koşullarının zorunlu kıldığı kapanmalar ve bunun sonucunda meydana gelen istihdamdaki kayıp, ülke yönetimlerini büyük bir çıkmazın eşiğine getirmiştir. Pandemi sebebi ile oluşan ek giderler ve gelirdeki kayıplar, pandemi sürecinde iş kayıpları sebebi ile oluşan gelir kayıplarını telafi etmek konusunda devletlerin işini zorlaştırmaktadır.

2020’de Pandeminin maliyeti aylık en az 17 Milyar TL

ILO’nun yaptığı araştırmaya göre, Türkiye’ de yalnızca 2020 yılında pandemi sebebi ile oluşan iş kaybı toplam 49 milyon tam zamanlı işe tekabül etmektedir. Yani pandeminin başladığı 2020 Mart ile 2020 Aralık sonuna kadar olan dönemde aylık ortalama 5 milyona yakın kişi, kapanmalar sebebi ile çalışamamaktadır. Söz konusu iş kaybını, parasal maliyete çevirmek istersek; iş kaybına uğrayan herkesin asgari ücrete tabi olduğunu varsaysak dahi karşımıza çıkan 10 aylık maliyet yaklaşık 170 Milyar TL olmaktadır. Yani aylık 17 Milyar TL. 2021’ de ise yaşadığımız kısa süreli normalleşmenin ardından tekrar tam kapanmaya geçtiğimiz düşünülürse, tablonun maliyeti geçtiğimiz sene kadar ağır olmasa da pandeminin istihdama etkisinin önemli ölçüde devam edeceği ve belli miktarda iş kayıplarının oluşacağı görülmektedir.

Bu tabloya göre yalnızca kapanma sebebi ile çalışma ortamı kaybolan çalışanlara destek olunması durumunda, bunun devlete maliyeti aylık 17 Milyar TL’dir ki bu da GSYİH’nin binde 3.5’ ine denk geliyor. Bunun üzerine, devletin firmaları ayakta tutmak için sağlaması gereken kaynakları, sağlık sektöründe oluşan ekstra harcamaları vb. dikkate aldığımızda tablo iyice ağırlaşıyor. Şimdi, bu desteğin ne kadarı yapılıyor, bu durum ne kadar sürdürülebilir? Bu konuları değerlendirmek için daha geniş bir bakış açısıyla dünyadaki tabloyu da dikkate alarak inceleyelim.

IMF’ nin hazırlamış olduğu rapora göre, 17 Mart 2021 tarihi itibari ile tüm dünyada pandemi için alınacak önlemler kapsamında toplam 16 Trilyon dolar ayrıldı. Bunun 10 Trilyon doları devletlerin nakit yardımı ve vergi vb. gelirlerinde indirime gitmesi yolu ile gerçekleşti. 6 Trilyon doları ise banka ve kredi kanalları ile gerçekleşti. Türkiye’ de ise toplam 567 Milyar TL kaynak ayrılmış durumdaydı. Bunun 95 Milyar TL’ si direkt yardımlar, 473 Milyar TL’ si ise devlet garantisi ile bankalar üzerinden likidite takviyesi olarak yapıldı. Detayına gelecek olursak:

Yapılan 95 Milyar TL’ lik direkt yardımların:

16,8 Milyar TL’si Sağlık Sektörüne harcandı (ilaç, aşı ve medikal malzeme harcamaları 4,3 Milyar TL, Üniversite hastaneleri koruma malzemeleri ve diğer ihtiyaçlar için 1,3 Milyar TL, Sağlık Uygulama Tebliği giderleri 1,6 Milyar TL, Sağlık Çalışanlarına ek ödeme 9,6 Milyar TL)

Sosyal Destek ve Yardımlar: 7,5 Milyar TL

İşsizlik Maaşı: 5,1 Milyar TL

Kısa Çalışma Ödeneği: 27,7 Milyar TL

Nakdi Ücret Desteği (NÜD): 8,3 Milyar TL

Vergi İndirimleri ve diğer istisnalar: 29,4 Milyar TL’ sini oluşturmaktadır.

473 Milyar TL devlet garantili veya destekli likidite aktarımının ise 322 Milyar TL’ sini KGF kredileri, 130 Milyar TL’ sini tüm bankaların uyguladığı kredi taksit ertelemeleri ile Devlet Bankalarının yürüttüğü düşük faizli kredi uygulamaları oluşturmaktadır.

Görüldüğü üzere, pandemi desteği denilince akıllara ilk gelen Kısa Çalışma Ödeneği, Nakdi Ücret Desteği gibi uygulamaların toplam maliyeti 41 Milyar TL’ dir. Bunun direkt yardımlar içerisindeki oranı %43; devlet garantileri, kredileri vb. dikkate aldığımızda ise toplam içerisindeki oranı %7,2 olmaktadır. Görüldüğü üzere, kapanma dolayısıyla iş ve gelir kaybı yaşayanlara yönelik ayrılan bütçe toplam içerisinde sınırlı kalmaktadır. GSYİH üzerinden baktığımızda ise direkt yardımlar GSYİH’nin %1,9’ una, banka ve kredi üzerinden yardımlar ise %9,4’ una olmak üzere, toplam %11,25’ ine tekabül etmektedir.

Türkiye, pandemi için ayrılan toplam kaynağın GSYİH oranına bakıldığında %11,25 ile G20 ülkeleri içerisinde 12. Sıradadır. G20 içerisindeki gelişmekte olan 10 ülke dikkate alındığında ise %14,97 oranına sahip Brezilya’nın ardından 2. sırada yer alıyor. Direkt yardımlara göre bakacak olursak durum değişiyor. Türkiye %1,9 luk oran ile G20 ülkeleri arasında sondan 2. sıraya düşüyor. Bu orandan düşük tek ülke ise %0,65’ lik oranı ile Meksika.

Dünyada devlet desteklerinin yapısı nasıl?

Dünyadaki destek politikalarına baktığımızda ise bizdeki kamu garantili kredilerin yerine özellikle hane halkı ve gelir kaybı yaşayan çalışanların desteklendiği görülmektedir.

Desteklerin sürelerine bakıldığında ise burada ülkelerin ekonomi düzeylerinin daha da ön plana çıktığını görüyoruz. Gelişmiş Ekonomilerde ayrılan bütçenin yarısından fazlası 2021, 2022 ve sonrasını kapsarken, bizim de içerisinde bulunduğumuz gelişmekte olan ekonomilere sahip ülkelerde bu süre mümkün olduğunca kısa tutulmaya çalışılmaktadır.

Tüm ekonomik göstergeleri bir sağlık problemi üzerinden değerlendirirken, aşı konusu doğal olarak önemli bir yer tutmaktadır. Aşağıdaki grafikte ülkelere göre pandemi desteklerinin devam etme durumuna ilişkin bir grafik yer almaktadır. Burada görüldüğü üzere, aşı konusunda başarılı bir yol izleyen ABD’ de biten teşviklerin uzatılmadığı ve toplam teşvikin yaklaşık yarısına tekabül eden nispeten düşük etkili teşviklerin devam ettiği görülmektedir. Benzer şekilde pandemi sorununu çözüme kavuşturmuş olarak görünen Çin’ de tüm teşvikler tamamlanmış durumdadır. Diğer taraftan, pandemi koşullarını ağır şekilde yaşayan İspanya, Fransa (ve grafikte yer almasa da İtalya)da teşviklerin artarak devam ettiği görülmektedir.

İstihdam teşviklerinin normalleşme ve yeni süreçte rolü sonlandırarak ekonomik olarak normalleşme eğilimine girmiştik. Ancak, vaka sayılarındaki artış ve turizmin tehlikeye girmesinden dolayı 13 Nisan itibari ile kısmi, 29 Nisan itibari ile de tam kapanma dönemine geçtik. Burada hızlı bir aşılama süreci ile birlikte vaka sayılarını kontrol altına almamız durumunda turizmden gelecek ciddi gelirle birlikte ekonomik olarak da normalleşme sürecine geçmemiz mümkündür. Yürürlükte olan istihdam teşvik mekanizmasının da tam olarak bu noktada devreye gireceğini belirtmek gerekiyor. Yürürlükte olan 6111, 7103 gibi istihdam teşviklerinin yanı sıra 7252 sayılı normalleşme teşviki de bu noktada önemli rol oynuyor. Firmalar istihdam sayılarını yukarıya çektikçe ciddi tutarda teşvik hakkı kazanıyorlar. Bu da hem moral olarak, hem de ekonomik olarak sektörlerin normalleşme hızını arttırıyor. Nitekim, bu normalleşme sürecinin bir benzerini ve istihdam teşviklerinin ne kadar verimli olduğunu geçtiğimiz yıl yaz sonunda görmüştük. Bakanlık tarafından açıklanan rakamlara bakıldığında ilgili dönemde 3,5 milyon kişi için Kısa Çalışma Ödeneği vasıtası ile 20 milyar yardım yapılırken yaz sonunda yaşadığımız kısmi normalleşmede 2,1 milyon kişinin işe dönüşünü teşvik edip 1,7 milyar TL harcanmıştır. Bu da uygun şartlar oluştuğunda teşviklerin ne kadar verimli olduğunu göstermektedir. Bunun bir tekrarını göstererek sürdürülebilir olmayan Kısa Çalışma Ödeneğini ve Nakdi Ücret Desteği gibi yardımlardan, istihdamı teşvik edecek hamlelerle bu yükü sektörlere aktarmak gerekmektedir.

 


Yorum Yazın