Büyükelçi (E) Ahmet Süha Umar yazdı:

Türkiye AKKA ile ne kazanmıştı, ne kaybetti?

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Türkiye AKKA ile ne kazanmıştı, ne kaybetti?
Abone ol

AKKA gelişmeleri Türkiye ve Avrupa için ne anlama geliyor?

Rusya Federasyonu, Varşova Paktı ülkelerinin hemen tümünün, Pakt dağıldıktan sonra NATO’ya üye olmalarını ve bunun Avrupa güvenlik dengesinde neden olduğu değişikliği gerekçe göstererek, 7 Kasım 2023 tarihinde, Avrupa’da Konvansiyonel Silahlı Kuvvetler Antlaşması’ndan (AKKA) çekildi. ABD daha önce, Antlaşmayı işlevsiz kılacak adımlar atmış, NATO ülkeleri de Kasım 2023’de, Antlaşmayı Rusya olmadan da, diğer taraf ülkeler arasında sürdürmeyi değerlendirmişler, Antlaşma’dan çekilmeyip, AKKA’nın uygulanmasını durdurmayı kararlaştırmışlar, Türkiye de müttefiklerini izlemişti. Türkiye bu tutumunu, 08 Nisan 2024 tarihi itibariyle, bu kez bir Cumhurbaşkanlığı Kararı ile yürürlüğe koymuştu. Nasıl ifade edilirse edilsin bu eylem, Türkiye, NATO müttefikleri ve Rusya’nın AKKA’dan çekildiklerinin ilanıdır. AKKA artık yürürlükte değildir.*   

Türkiye’nin bu kararı, ülkemizde hemen kimsenin dikkatini çekmedi. Bu da beni şaşırtmadı.

AKKA, dünya tarihinin gördüğü en karmaşık ve ayrıntılı silahsızlanma antlaşmasıdır. 1989 yılında, NATO ile Varşova Paktı arasındaki büyük konvansiyonel silah dengesizliğinin yarattığı güvenlik tehdidinin ortadan kaldırılması gereksiniminden doğmuş; Avrupa güvenlik mimarisinde ortaya çıkan, Varşova Paktı’nın, Sovyetler Birliği’nin dağılması gibi, müzakereleri doğrudan etkileyen çok önemli yapısal değişikliklere karşın, birbuçuk yıl gibi rekor sürede müzakere edilerek, 19 Kasım 1990 tarihinde taraflar arasında imzalanmıştır. Türkiye Antlaşmayı 1 Temmuz 1992 tarihinde onaylamıştır. **

AKKA’nın amacı nedir?

Antlaşmanın Giriş bölümünde ifade edildiği üzere, amaç, Avrupa’da;

Taraf ülkelerin ilişkilerinde ve genel olarak uluslararası ilişkilerde, herhangi bir ülkenin toprak bütünlüğüne ve siyasi bağımsızlığına karşı kuvvet kullanmaktan veya kullanma tehdidinde bulunmaktan kaçınmaları; herhangi bir silahlı çatışmanın önlenmesi; daha fazla istikrar ve güvenlik sağlanması;

Avrupa güvenliğinin taraf ülkeler arasında barışçı işbirliğine dayandırılarak, Avrupa’nın bölünmüşlüğünün ortadan kaldırılmasına katkıda bulunulması;

Avrupa’da konvansiyonel silahlı kuvvetler arasında eskiye oranla daha düşük düzeylerde denge sağlayarak, öncelikli olarak, Avrupa da sürpriz bir saldırı ve geniş ölçekli saldırı başlatma kapasitesini ortadan kaldırmak olarak belirlenmiştir.

Varşova Paktı ve Sovyetler Birliği’nin dağılması

AKKA müzakereleri Viyana’da iki ittifak arasında başlamış ve AKKA’da, “Antlaşma ile sınırlanmış silah ve malzeme (Conventional armaments and equipment limited by the Treaty) olarak tanımlanan, beş silah kategorisi, savaş tankı, zırhlı savaş aracı, top, savaş uçağı ve saldırı helikopteri olarak belirlenmiştir. Zırhlı savaş aracı, top gibi bazı kategorilerin, alt kategorileri de vardır.

Müzakereler başlangıçta, her iki ittifakı temel aldığı için her ittifakın söz konusu silah kategorilerinde sahip olabileceği en fazla sayılar (tavan /ceiling), ittifaklar itibariyle, toplam olarak saptanmıştır. Bu, geçmişte iki büyük dünya savaşı yaşamış olan Avrupa için olduğu kadar bunlardan birisine katılmış, diğerinin de ciddi sıkıntılarını çekmiş olan Türkiye için de başlı başına bir kazanımdı. Kaldı ki Türkiye, AKKA müzakerelerinin yapıldığı tarihte Sovyetler Birliği ile ortak kara sınırlara sahipti ve Varşova Paktı’nın yarattığı tehdidi en çok hisseden ülkeydi.

1989 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılması ve sonrasında Varşova Paktı’nın nihayet Sovyetler Birliği’nin dağılması, Avrupa’nın siyasi ve güvenlik mimarisini temelden değiştirmiş ve müzakerelerin yeni duruma uyarlanmasını gerektirmiştir. Bu gereksinim üzerine ittifaklara toplam olarak ayrılan tavanlardan ayrı olarak, her iki ittifakı oluşturan ülkelerin, tek tek söz konusu silah kategorilerinde sahip olabilecekleri tavanlar da saptanmıştır.

Böylece, iki ittifakı oluşturan ülkelerin örneğin Sovyetler Birliği’nin, Türkiye’nin, Yunanistan’ın, Bulgaristan’ın vb. her birinin tavan sayıları da AKKA ile sınırlanmıştır.   

Bilgi değişimi (Exchange of Information) sistemi

AKKA, taraf ülkeler arasında çok ayrıntılı bir bilgi değişimi (Exchange of Information) sistemi kurmaktadır.

Buna göre, taraf ülkeler, silahlı kuvvetlerini oluşturan birliklerinin, uygulama alanında (Area of application) tam olarak hangi noktalarda konuşlu olduklarını;

Bu birliklerin yapısını; birliklerde bulunan, Antlaşma ile sınırlanmış 5 kategorideki silahların sayılarını;

Bir taraf ülkenin uygulama alanında konuşlanmış başka bir taraf ülkeye ait silahlı kuvvetlerinin (Stationed conventional armed forces)  sayısını ve silahlarını;

Belirlenmiş daimi depolama alanlarının (Designated permanent storage site) yerlerini ve bu depolama alanlarında bulunan, AKKA ile sınırlandırılmış silah kategorilerine dâhil silahların sayılarını;

Uygulama alanı içinde bu tür silahların gerek birliklerle gerek birliklerinden ayrı olarak ve daimi depolama alanlarından başka yerlere gönderilmeleri halinde buna ait bilgileri; (Bu bildirime askeri eğitim ve tatbikatlar da dâhildir.) diğer taraf devletlere bildirmek zorundadırlar.

Taraf devletlerin bu bildirimleri denetleme (Inspection) hakkı ve yetkisi vardır. Bu sistem, özellikle sürpriz bir saldırı açısından tüm taraf devletler gibi Türkiye’nin güvenliği için de çok değerli bir kazanımdır.

Kanat ülke kısıtlamaları-Türkiye’nin ek kazancı

AKKA ayrıca, uzun müzakereler sonunda belirlenmiş, “Kanat” tanımına sahiptir ve bu tanıma giren ülkelere (ana çizgileriyle Norveç, Balkanlar ve Kafkasya) Türkiye de dâhildir. AKKA, kanatlarda, Antlaşmanın genel kısıtlamalarından daha da ileri giden düzenlemeler içermektedir.   

Kanat tanımı ve bu bölgeler için gerek toplam gerek bu bölgelerdeki tek tek ülkeler için belirlenmiş silah tavanları (ceiling) Türkiye’ye bir yandan Rusya Federasyonu ve Ermenistan’a karşı ek bir güvence sağlamakta bir yandan da Yunanistan’ın, Türkiye aleyhine silahlanmasını kısıtlamaktadır. Bu husus AKKA Konferansı sırasında Yunanistan’ın şiddetli itirazına karşın tarafımızdan kabul ettirilmiştir.

Türkiye’nin büyük kazanımı: Alan Dışı  (out of area) Bölge

AKKA’nın uygulama alanı (Area of Application) ABD ve Kanada’nın, Atlantik ötesi alanları dışında, NATO ve Varşova Paktı ülkelerinin tüm alanını kapsamaktadır. Bir istisna hariç: Türkiye’nin “Alan Dışı (Out of Area) Bölgesi.”

AKKA Görev Yönergesi müzakereleri sırasında yaşanan ve müzakerelerin çıkmaza girmesine neden olan “Mersin Krizi”, Yunanistan’ın bütün müttefiklerimizi! arkasına alarak, Kıbrıs Barış Harekatı’nda savaş gemilerimizin çıkış noktası, Mersin Limanı’nı, AKKA uygulama alanına dâhil ettirme ısrarının nasıl kırıldığını, heyetimizin bir üyesi olan Büyükelçi (E) Çınar Aldemir, geçtiğimiz günlerde emekli büyükelçiler whatsApp grubunda, “Süha, Genel Kurmayla (zamanın J5 Başkanı, Amiral Güven Erkaya ile) görüşerek bir formül buldu ve bunalım aşıldı.” şeklinde anlatıyordu. Tek başına Mersin krizi, Türkiye’nin AKKA’da nasıl bir müzakere yürüttüğünü ve nasıl bir başarı kazandığını fazlasıyla anlatır.

Kriz aşıldı. İngiltere bulduğumuz formülün Mersin’i alan dışında bıraktığını bir yıl sonra, Antlaşma imzalanırken fark etti ama sadece bize söyleyip, sesini çıkarmadı.  Yunanistan ise formülün Mersin’i alan dışında bıraktığını tam altı yıl sonra, ben Amman’da büyükelçi olduğum sırada fark etti. Yunanistan basını haftalarca bu büyük atlamayı yazdılar. Bu yazıları hala saklar ve o günler aklıma geldikçe gülümsemekten, merhum Amiral Güven Erkaya’yı anmaktan kendimi alamam. 

AKKA’da Türkiye’ye, ülkesinin Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde, çok geniş bir alanı, uygulama alanı dışında bırakma hakkı ve yetkisi, Türkiye’nin AKKA’ya taraf olmayan Orta Doğu ülkeleri ve İran’la ortak sınırları nedeniyle tanındı. Bu, Türkiye’nin kazanımlarından bir diğeridir.

Yeri gelmişken, Türkiye’nin AKKA’dan çekilmesinin, üstelik konuyu hiç değilse biraz bilmek durumunda olması gerekenlerin aceleci yorumlarının aksine, Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde ve Orta Doğu ülkelerine karşı dilediğimiz silahı kullanabilmekle bir ilgisi yoktur.     

Türkiye ne kaybetti?

Kalınca bir kitabı kolayca dolduracak kadar ilginç, kıran kırana bir müzakere süreci sonunda imzalanan ve onaylanan AKKA, yukarıda kısaca anlatmaya çalıştığım üzere, Türkiye için büyük bir başarı ve güvenlik açısından çok önemli bir kazanımdı. AKKA’nın, eskilerin deyimi ile “kadük” olması Türkiye’ye bütün bu kazanımlarını kaybettirmiştir.

Artık etrafımızda, AKKA yürürlükte iken olduğundan çok daha az güvenli bir Avrupa ve Kafkaslar vardır. Türkiye’nin Yunanistan ve Ermenistan hatta şimdi Suriye’ye de yerleşmiş olan Rusya gibi komşuları da dikkate alındığında, AKKA’nın yürürlükten kalkmış olmasının, konvansiyonel silahların yarattığı tehdit açısından Türkiye’nin güvenliğine olumsuz etkilerinin ciddiyetle düşünülmesi gerekir. Ama tehlike ve tehdit bu kadarla da sınırlı değildir.

Geçmişe mi dönüyoruz? Türkiye’nin Montreux notası. İsmet İnönü.

Öyle görünüyor ki, ABD’nin 1990’lı yılların başlarında benimsenen Rusya ile işbirliği anlayışını, baba Bush döneminde terk edip, eski Varşova Paktı ülkelerini peş peşe NATO’ya üye olmaya ikna etmesi -zorlaması da denebilir- Rusya’yı çevreleme politikası, Ukrayna vekalet savaşı, İsrail’in Gazze soykırımı ve nihayet İran-İsrail çatışması, ABD’nin bu politikayı bilinçli olarak adım adım ilerleteceğine işaret etmektedir.

Olup biteni izlemeye çalışırken birden içinde bulunduğumuz dönemin, 1. ve 2. Dünya Savaşları arası döneme ne denli benzediği dikkatimi çekti ve Türkiye’nin, 1936 yılında, Lozan Boğazlar Sözleşmesi’ne taraf ülkeleri, yeni bir Boğazlar sözleşmesi yapmak üzere Montreux Konferansı’na davet eden notasında yer alan aşağıdaki ifadeleri anımsadım: 

“1923’de, Türkiye Lozan’da serbestii mürur ve gayri askeri hale ifrağ ahkamını ihtiva eden Boğazlar Mukavelesi’ni imzaya muvafakat ettiği zaman, Avrupa’nın umumi vaziyeti, siyasi ve askeri bakımdan, bugün kendini gösteren vaziyetten tamamiyle ayrı bir manzara arz etmekte idi, Avrupa o tarihte, silahsızlanmaya doğru gidiyordu ve siyasi durum yalnız beynelmilel taahhütlerle teyit edilmiş, değişmez hukuk prensipleri üzerine iptina eyleyecekti (kurulacaktı.Umar). Kara, deniz ve hava kuvvetleri daha az korkulacak mahiyet göstermekte ve temayülleri azalma yolunda tezahür etmekte idi. O sırada Türkiye, Boğazlar Mukavelesi’nin takyidi ahkamını, Milletler Cemiyeti Misakı’nın 10 uncu maddesinin garantisine ilâveten, mümzi devletlerin ve her halükarda dört büyük devletin, tehdit vukuunda Boğazlar’ın müdafaasına müştereken ve Milletler Cemiyeti Konseyi tarafından bu hususta kararlaştırılacak bütün vasıtalar ile tevessül etmeleri taahhüdünü ihtiva eden 18 nci maddenin teminatına güvenerek imza etmişti.

“O zamandan beri Karadeniz vaziyeti, her noktadan emniyetbahş (güven veren.Umar) bir müsalemet (barışçılık. Umar) manzarası arz eder hale gelmiş, buna mukabil Akdeniz’de yavaş yavaş bir kararsızlık teessüs etmeye başlamıştır. Deniz Konferansları silahlanmaya doğru bir inkişaf göstermiştir. Deniz tezgâhları, yakında denizlere şimdiye kadar erişilmemiş kudrette gemiler dökecektir. Hava sahasında kuvvetlenme baş döndürücü bir şekilde tezayüt, kıtalar ve adalardaki tahkimat, mütemadiyen tekessür etmektedir.”

Türkiye, 11 Nisan 1936 tarihli bu notasının açıklamasında bu ifadelere ayrıca, İtalya’nın Habeşiştan’a saldırmasını; Milletler Cemiyeti’nin ve zamanın büyük devletlerinin bu saldırı karşısında sessiz ve etkisiz kalmasını da eklemekte ve “Ahval ve şerait bu surette tamamen değişirken” Türkiye’nin kendi güvenliğini kimseye emanet edemeyeceğini, bu nedenle, Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin değiştirilmesi gerektiğini bildirmektedir. Türk notasının bu gerekçeleri o tarihte Başbakan olan İsmet İnönü’nün, ilgili ülkelerin üst düzey yetkilileri ile yaptığı her görüşmede ayrıca vurgulanmıştır.

Bu tablo bugün karşı karşıya olduğumuz resme çok benziyor değil mi?

Benziyor da Türkiye’nin bugün, bu gelişmeleri görebilecek ve gerekli önlemleri alabilecek bir yönetime sahip olduğu çok kuşkulu. Ülkenin, içinde bulunduğu ekonomik ve iç-dış siyasi durum da kimseye lafımızın geçirilmesine yardımcı olacak gibi görünmüyor.

*Türkiye AKKA’da ne yaptı? Ahmet Süha Umar. muhalif.com.tr 09.04.2024

**Biz Uyurken Neler Oluyor? Ahmet Süha UMAR. muhalif.com.tr 03 Ekim 2023


Yorum Yazın