İmam ve vaiz görevlendirilmesiyle ilgili suç duyurusu hakkında

Tuncay Alemdaroğlu: "Amaç, Afganistan, İran ve Arap ülkelerindeki teokratik düzeni kurmak”

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Tuncay Alemdaroğlu: "Amaç, Afganistan, İran ve Arap ülkelerindeki teokratik düzeni kurmak”
Abone ol
İzmir ve Eskişehir’de okullarda imam ve vaiz görevlendirilmesiyle ilgili suç duyurusunda bulunan avukat Tuncay Alemdaroğlu, “Anayasayı tümden yok etmeyi hedefleyen kalkışma” diye nitelendirdiği suçla ilgili olarak İzmir valisi, milli eğitim müdürü ve müftüsünün cezalandırılmasını istedi.

Nursun Erel / Muhalif

CEDES  (çevreme duyarlıyım, değerlerime sahip çıkıyorum) adı altında İzmir ve Eskişehir’deki okullarda başlatılan uygulamada temel amacın “Afganistan, İran ve Arap ülkelerindeki teokratik düzeni kurmak” olduğunu dile getiren Alemdaroğlu, Anayasayı tümden yok etmek için ille de silahlı kalkışma gerekmediğini, kamu görevlileri tarafından verilen emrin aslında cebir ve şiddet unsuru taşıdığını söyledi.

Eski Yenimahalle Belediye Başkanı ve avukat Tuncay Alemdaroğlu, Anayasaya, laiklik ilkesine, Türk Mili Eğitiminin temel değerlerine aykırı olduğunu vurguladığı ve İzmir Valisi Yavuz Selim Köşker, Milli Eğitim Müdürü Murat Mücahit Yeniyörük, İl Müftüsü Salih Şefik ile bu proje kapsamında okullarda görevlendirilen imam ve vaizlerle ilgili suç duyurusunda özetle şu görüşlere yer verdi:

—846 okula imam ve vaiz—-

“CEDES Projesi” (Çevreme duyarlıyım, değerlerime sahip çıkıyorum)  adı altında İzmir de 846 okulda İmam ve Vaiz görevlendirilmiş, Eskişehir’de İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile İl Müftülüğü arazında imzalanan din odaklı  eğitimin desteklenmesi protokolü ile Eskişehir’de Milli Eğitime bağlı okullarda da İmam ve Vaiz görevlendirilmiştir. 
   
Bilindiği gibi T.C’de eğitimin başta Anayasa olmak üzere 1736 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda belirtilen esaslar doğrultusunda yapılması zorunludur.

Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini, Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek “ olarak ifade edilmiştir.

Yasanın atıf yaptığı Anayasanın başlangıcındaki temel ilkeler, Anayasanın ilk onbir maddesinde yer alıp, Devletin şeklinin, Cumhuriyetin niteliklerinin ve Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkentinin değiştirilemeyeceği, 4. Maddesinde, Anayasa hükümlerinin yasama yürütme, yargı ve idari makamları ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayıcı olduğu, 11.maddesinde yer almıştır.

Anayasanın 174.maddesinde koruma altına alınan “İnkılap Kanunlarından” olan  Cumhuriyetin laik niteliğini koruma amacı güden  430 sayılı Kanun  ile de  ülkedeki bütün eğitim görev ve yetkisi T.C. Millî Eğitim Bakanlığı’na verilmiştir.

—-fiili kalkışma—-

İlk ve orta öğretim okullarına hali hazırda din kültür ve ahlak eğitimi ders olarak, bu konuda eğitimli uzman öğretmenler tarafından verilmektedir.  Ayrıca “değerler eğitimi” zaten öğretmenlerin çocuklara nasıl anlatılacağı konusunda eğitim aldığı bir alandır. Ulusal ve evrensel değerler bütün öğretmenler tarafından öğrencilere aktarılmaktadır. Yasal ve fiili uygulama böyleyken, “değerler eğitimi adı altında Diyanete bağlı ve pedagoji eğitimi olmayan imam vaiz ve benzer  personelin okullarda görevlendirilmesinin amacı açıkça; Cumhuriyetin temel niteliklerine ve bu bağlamda laiklik ilkesine karşı İslam dininin sadece bir mezhebine ve onun dar bir yorumuna bağlı nesil yetiştirmek olduğu  net görülmektedir. Dini referanslı ve anılan eğitim yasalarında dayanağı olmayan bir uygulamanın  ilk ve orta öğretim öğrencilerine dayatılması ve eylemli olarak icrası  Anayasanın 2-11-24-42.  Maddesinin ortadan kaldırılmasına yönelik fiili bir kalkışmadır.

—-velilerin talebi yok—-

Anayasanın 24. Maddesinde İlk ve Orta öğretim okullarında din ve ahlak dersi dışında dini eğitim yapılamayacağı, açıkça ifade edilmiştir. Bu dersin de kadrolu öğretmenleri bulunmaktadır. Bu itibarla Diyanet personelinin okullarda yapacağı her türlü eğitim faaliyeti Anayasanın bu hükmüne açıkça aykırıdır. Diğer taraftan 18 yaşından küçük olan öğrencilerin herhangi bir dini eğitim almaları velilerinin talebine bağlıdır. Okulların  öğrenci velilerinden böyle bir talep  de gelmediği, velilerinde bu uygulamaya karşı oldukları veli eylemleri ile de ortaya çıkmıştır.      

—Afganistan ve İran gibi—-

CEDES Projesi adı altında İzmir ve Eskişehir de yapılan  ve diğer il ve ilçelerde de uygulanan ve uygulanacak olan, ilk ve orta öğretim okullarında çocuklara bir dini inanç dayatması ve Anayasada nitelikleri belirli olan demokratik, laik cumhuriyeti ve  hukuk sisteminin ortadan kaldırıp,  Afganistan, İran ve Arap ülkeleri  benzeri ülkelerdeki gibi her türlü ulusal ve evrensel değerleri yok eden, aynı din ve mezhepte olmasına rağmen, Kur’anı, hadisi ve sünneti kendisinden farklı yorumlayan  insanların katline onay veren teokratik bir düzen kurma amacına yönelik eylemlerdir.  

—-silahlı kalkışma sayılır—

CEDES Projesi uygulaması açık ve net olarak Anayasanın 2-11-24 ve 42 maddelerini ihlalin ötesinde Anayasanın tümden ortadan kaldırmaya yönelik eylemli kalkışmadır. Bunun müeyyidesi de TCK 309. Maddesinde gösterilmiştir.

Anılan maddede  Anayasayı ihlal suçunun oluşması için cebir ve şiddet unsuru aranmaktaysa da bu cebir ve şiddetin illaki silahlı olması gerekmemektedir. Cebir ve şiddet unsuru ihlal eyleminin gerçekleşmesine neden olan ve kamu gücü kullanmaya yetkili kişilerin emir, talimat ve onayı ile eylem gerçekleşirse buradaki kamu gücünü kullanma yetki ve gücü cebir ve şiddet unsurudur.  Bu itibarla hem emri ve talimatı verenler hem de bu emir talimatı uygulayan yani eylemi gerçekleştirenler yönünden TCK-309.maddedeki Anayasayı ihlale teşebbüs suçu oluşmuştur.


—çocuğun reddetme gücü yok—-

Suçun oluşması için cebir unsuru aranmaktaysa da kamu gücü kullanarak çocuklara dini bir inancın telkini ve dayatılması, çocuğun bu dayatmayı reddetme gücünün bulunmaması cebir unsurunun varlığının kanıtıdır. Okul yöneticileri yine üst makamların baskı ve telkini ile çocukları CEDES projesi kapsamındaki etkinliklere katılmaya mecbur tutmaktadır. Farklı bir ifade ile okul yönetiminin öngörüp uyguladığı bir etkinlikten çocukların ayrı durması kesinlikle söz konusu olamaz. Zira çocuk bu ayrı durmanın okul yönetimi tarafından aleyhine değerlendireceği düşüncesi ile bu etkinliklere katılmaya kendisini zorunlu hissetmektedir. Bu itibarla cebir unsuru gerçekleşmiştir.

—teokratik yönetim amacı—

CEDES proje ve uygulamaları; özellikle çocuk statüsündeki öğrencilerin dini düşünce ve kanaatlerine bu bağlamda da yaşam tarzlarına yönelik etkinlikler ve uygulamalardır. 
Aynı şekilde CEDES proje ve uygulaması Anayasa ve yukarıda anılan yasalara aykırılığı tartışmasızdır. Bu proje devleti, toplum düzenini, değiştirmeye dine dayalı teokratik bir yönetim kurulmasına yönelik eylemler bütünüdür.

CEDES proje ve uygulama eylemleri tartışmasız suç fiilleridir. Bu nedenle Cumhuriyet Savcıları'nın resen soruşturma açmaları gerekirdi. Bunun yapılmamış olması Cumhuriyet Savcıları yönünden de anılan suçlara iştiraki gündeme getirir. Bu nedenle bu ihbar ve şikâyet dilekçesi sunulmaktadır.”
 


Yorum Yazın