Nursun Erel yazdı

"Tarım ve Orman Bakanlığı ile THK arasındaki "Kapris" nelere mal oldu?"

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
"Tarım ve Orman Bakanlığı ile THK arasındaki "Kapris" nelere mal oldu?"
Abone ol
Türkiye'nin dört bir yanında çıkan orman yangınlarına etkili müdahalede bulunamamasının nedeninin devletin kurumu ile bakanlığı arasında yaşanan kaprisler olduğu ortaya çıktı. Yazarımız Nursun Erel, Türk Hava Kurumu, (THK) yöneticileri ile Tarım Bakanlığı arasındaki kaprisin THK uçak kiralama bedelinin artırılmasıyla başladığını, buna bakanlığın ihale şartnamesinde 5 ton su taşıma kapasitesi maddesini koyarak, 4,9 ton kapasitelik THK uçaklarını saf dışı etmesiyle devam ettiğini belirtti. Bir kaprisin nelere mal olduğu ise ortada...

Nursun Erel'in, "Yangından mal kaçırmak yerine ders çıkarmak" başlıklı yazısı şöyle:

Günlerdir süren yangınlar hepimizin moralini bozdu, umutlarımızı kararttı. Evi barkı, tarlası, ağıldaki hayvanı tutuşarak yanıp kül olan vatandaşın mağduriyeti çok büyük ama sadece o değil zarar gören. Hepimizin geleceğine ipotek konuldu. Bütün bunlara karşın Tarım ve Orman Bakanı (yoksa seyreden mi desek?) karşımıza geçip, “Orman yangınlarında sorumluluk aslında belediyelerdedir, esasen biz yangın mücadelesinde çok başarılı olduk” demez mi? Özrü kabahatinden büyük, -pes dedirten- bir açıklamaydı. Yandaş kanallar bu demeci hemen alıp “Dünyaya örnek olduk” diye vermez mi?

Peki yaşadığımız kabustan henüz çıkamadık ama “Bu felaket neden başımıza geldi?” Ve “Olanlardan ders alıp ne yapmalıyız?” soruları yanıtsız mı kalsın? 
Bu arayışla, konuyu çok iyi bilen bir üst yetkiliyle görüştüm, soru ve yanıtlar ilişikte… “Neden ismini vermiyorsun?” diye sormayın, onu da yakmayalım!

-Yangınlarla korkunç kayıplara uğradık… Bu duruma sizce neden geldik?
-Bir kere Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde uzun yıllar bir “Havacılık Birimi” yoktu, o dönemde, THK uçakları ile yangın mücadelesi sürdürülüyor ve 1 ton, 2 ton kapasiteli Dromader uçakları kullanılıyordu. -19 uçağımız vardı- denilen konu budur.  2009 yılına gelindiğinde THK’ye 4.9 kapasiteli CL-215’ler satın alındı. Bakanlık bu uçakları kiralayarak mücadeleyi sürdürdü. Esasen bakanlığın elinde helikopterler de vardı ama inanın onlar, yangına 1 litre su atma kapasitesine bile sahip değildir. 

-Yangınlarda kullanılan THK uçaklarının öyküsü nedir?
-Bu CL-215 uçakları 9 yıl süreyle bakanlık tarafından kiralandı. Saat ücreti 11 bin dolardı, tabii ki hiç yangın çıkmaması ihtimaline karşı, bu kiralamanın yıllık saat garantisi de vardı… İşler böyle yürütülürken, geldik 2019 yılına, bakanlık yangın söndürmede kullanılacak uçaklar için yeniden ihaleye çıktı fakat THK yönetimi aklı sıra uyanıklık etti ve saat ücretini artırıp, 11 bin 800 dolar olarak belirledi. Ancak bu, bakanlık için kabul edilemez bir rakamdı, hatta ihalede adeta THK’ye yalvardılar -rakamı değiştirmeyin- diye, ama THK’nın başındakiler -Nuh dediler Peygamber demediler-, hatta THK temsilcisi bir afra tafra ile salonu terk etti. Bunun üzerine doğal olarak ihaleyi kaybettiler. 

 ———Bakanın kaprisi———

THK’nın bu blöfü, bakan Pakdemirli’yi çok sinirlendirdi ve o da ihale şartnamesini 4.9 ton su kapasiteli uçak yerine 5 ton kapasiteli uçak diye değiştirdi. İpler zaten ondan sonra kopma noktasına geldi ve THK saf dışı kaldı. Bu duruma ne yazık ki adeta THK’yi yolmak üzere gelmiş oldukları anlaşılan yöneticiler sebep oldu. Sonra gelen kayyım da işleri iyice çığırından çıkarttı. İhalede saf dışı kalsalar bile CL 215’leri periyodik bakımlarını yaptırarak, teknik elverişlilik düzeyinde tutma zahmetine bile girmediler. 

-Bir bakıma kişisel kaprisler mi yaktı ormanlarımızı?
-Evet aynen öyle oldu.

-Ama Bakan Pakdemirli son açıklamasında yangınlara yardım teklifinde bulunan her uçağı kabul etmediklerini, 5 ton kapasitenin altındaki uçakların hem patent sorunu yaratıp hem hava sahasını meşgul ederek mücadeleye engel olduğunu söyledi?
-Hayır, 9 yıl süreyle kiralanıp, yangın söndürmede çok başarılı olmuş 4.9 tonluk uçaklar şimdi mi işe yaramaz oldu? Onca yıl patent sorunu yaratmamış da şimdi mi çıkmış bu durum?  İhalede saf dışı bıraktığı uçaklar konusundaki iddiasındaki ısrarından belki de vicdan azabından, hatta hesap sorulma endişesinden dolayı böyle demiş olabilir. Üstelik size şunu da hatırlatayım, o beğenmediği, -istemeyiz- dediği CL-215’ler şu anda AB üyesi bütün Akdeniz ülkelerinde kullanılıyor ve büyük olasılıkla bize yardım için gönderilen uçakların bazıları da onlar.

———TSK neden saf dışı kaldı?——

-Bütün bu felaket yaşanırken TSK bünyesindeki uçaklar, helikopterler, hatta Jandarma’nın, Emniyetin elindeki uçaklar helikopterler de kullanılamaz mıydı? Bu da çok eleştiriliyor?
-Bu konuda hatalı yaklaşımlar var. Bir kere TSK elindeki uçaklar büyük uçaklardır, engebeli arazide manevra yapma yeteneğine sahip olmayan uçaklardır. Çünkü orman yangınları hep engebeli arazide yaşanıyor. Ayrıca yangına müdahale uçağını kullanacak pilotun özel eğitim almış olması gerekir, bu da ne yazık ki söz konusu değil. Ayrıca daha önceki yıllarda bu iş, C-130’larla denenmişti ama uçakların gövdesine zarar verdiği anlaşıldı ve bu yüzden yangın operasyonundan çekildiler. O kurumların elindeki helikopterler belki kullanılabilirdi ama yangına atılacak suyu bambi-bucket denilen depoyu su kaynağına daldırarak almak özel eğitim gerektirir, harici yük eğitimi gerektirir. Bu da ne yazık ki yok TSK pilotlarında. 

——- Ne yapmalıyız?———

-Bu yaşadıklarımızdan çıkarılacak ders nedir? Bir daha bu felaketi yaşamamak adına, sizce ne gibi önlemler alınmalı?
-Bir kere Tarım ve Orman Bakanlığına mademki “ormanları koruma” görevi verilmiş bu işi düzgün yapabilmek adına yetkiyi eline almalı, yangınla mücadele uçakları edinip bunları mutlaka kendi envanterinde tutmalı. Pilotları özel olarak bu iş için yetiştirip eğiterek kendi kadrosuna dahil etmeli. Bir insan ekmeğini nereden kazanıyorsa oraya canla başla hizmet eder, bu unutulmamalı.

-Ama bu büyük paralar gerektiren bir operasyon deniliyor?
-Evet ama başka ülkelerden kiraladığınız uçaklar bedava mı geliyor? Onlara da çok büyük paralar ödeniyor. 

-Helikopter mi uçak mı ağırlıkta olmalı?
-Her ikisi de envanterde bulunmalı, çünkü yangının başlangıcında helikopterle çok seri müdahale imkânı vardır, yangını büyümediyse, bir tas suyla bile söndürebilirsiniz, daha sonra da uçaklar devreye girer, üstelik helikopter yangınla mücadele edecek alet edevatı birkaç işçiyi de taşır ve yanan alana bırakabilir, bir de böyle bir faydası olacaktır yani. Ormanlık arazide 10-15 kilometre aralıklarla yangın ihtimaline karşı su havuzları yapılmalı ki müdahale sırasında helikopterin su alabilmesi seri olsun, nitekim uçakla üzerinden geçtiğiniz ormanlık alanlarda bu havuzları havadan görmüşsünüzdür, zaten şimdi yardıma gelen helikopterler de bu havuzları kullanacaklar… Uçaklar ise göl veya denize inerek su depolayıp müdahaleyi tamamlayacaklardır. 

-Şu anda bakanlığın sahip olduğu helikopterler müdahalede başarılı mı peki?
-Ne yazık ki onlar sadece insan taşımaya yarar, teknik sebeplerle yangına 1 litre su bırakma özelliğine bile sahip değiller. 

Bu konuşmadan sonra biraz aydınlandım aydınlanmasına ama ne yazık ki kafamdaki düşünceler iyice karardı. Neden diye sorarsanız, “devletin tepesindeki isimler “kaprisleri ve egolarıyla ülkeyi felakete götürürken, nasıl olur da hiçbir bedel ödemezler?” diye hayıflandım. Devlet görevi “emanete hıyanetlik yapmayı” affeder mi sizce?


Haber Yorumları

Yorum Yazın