İnsanlık tarihinin çenesini kapatamazsınız!

Pedro Almodóvar'dan "Paralel Anneler"

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Pedro Almodóvar'dan "Paralel Anneler"
Abone ol

Muhalif. Özel / Emel Seçen

Bir film değil sadece, aynı zamanda her biri, her izleyiş, ayrı bir resitaldir, Almodovar filmlerinde.

Sahneler arasında; kısa, sessiz bir akış, muhakkak hem artık insan olmanın belli bir mertebesini fikren ve ruhen doyumlamış, entelektüel düzeyden bir zoomlama yapar, her karakter muhakkak elinde şarap kadehi ile dolaşırken yansır.

O bir,

Pedro Almodovar’dır. Film, büyüleyici bir sanat olarak yeniden izleyen nazarında yerini alır. Kitap gibi okutur, film gibi izletir. Bir bakarsınız; bu bir uyarlama mı, hayattan mı, o karakter içimizden kimdi? Derinlikleri iyi bulup, çıkaran Almodovar.

PARALEL ANNELER

İspanyol Yönetmen Pedro Almodovar’ın, Fransız-İspanyol ortak yapımı filminde, kariyerinde birkaç kez çalışmayı yine tercih ettiği oyuncular karşımıza çıkıyor. Bunlardan ilki, bu filmde olmasa da anımsarsak, Antonio Banderas, en son yönetmenin kendi hayatından kesitlerin sunulduğu, Acı ve Zafer’de, Oscar için Erkek Oyuncu olarak aday gösterilmişti. Tıpkı Banderas gibi Penelope Cruz karşımızda. O da burada ki rolü ile 78.Venedik Film Festivalinde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü aldı. Sinema sektöründe ve sanatçı, başarılı iki oyuncu olarak gayet mutlulukla yürüyen bir evliliği devam ettiriyorlar, Penelope Curuz ile hangi işi yaparsa yapsın “İçimdeki Deniz” filminden unutamadığımız, Javier Bardem. Birlikte iş yaptılar ama Penelope, bir türlü layık olduğu role kavuşamamış görünüyordu. İşte daha önce birlikte çalıştığı Almodovar, kendisini Oscar heykelciliğine hakkı ile taşıyacak, evlilik dışı anne, ama gerçek anlamda bir anneyi, karşımıza sunuyor.

Kadın nedir?

Birçok şeydir ama her şeyden önce her şeye, yetebilendir! Penelope Cruz, profesyonel fotoğraf sanatçısı olarak, Paralel Anneler, filminde sadece bir karakter olarak değil bir kadının aslında tam ne olduğunu, ortaya açıkça sergiliyor. Filmin bütününde eril ve dişil sapmaları, beden ve akıl arasındaki değişimleri o kadar güzel anlatıyor ki. Boşanmış çiftlerin genelinde yaşanan erkek ya da kadının evden gitme hallerinin geçişi, kurgusu muazzam. Usta yönetmen Pedro Almodovar, kadraja iki kadını oturtmuş, yaşanan tüm olgularda, ikisi üzerinde hem kadın, kadın, yalnız kadın, kadın erkek, erkek kadın olarak betimliyor. Burada da açıkça kadının, akıl ve beden bütünlüğü ile aslında ne kadar büyük bir olgu olduğunu sunmakta.

Kayıp Çocuklar

Bekâr olup, hamile kalan henüz reşit olmayan, ilerinin kadının bakış açısı ile anneliğe bakış, kadınlığa, eş olmaya, birey olmaya bakış ve bir de ayakları üzerinde durup, kendinden başka herkese yetebilecek gücü olan, daha doğrusu gücünün farkında olan kadın!

Bebekler kaybolursa ne olur. Canından can gider gerçek annenin. Annelik, içsel bir gerçekliktir sadece çocuğa değil o şefkat, sevgi yumağı bütünlüğünden kendi doğasının kaynağı olan doğada var edilmiş herkes nasiplenir. Onun olduğu yerde her şey çoğalır, her şeyi güzelce yeniden doğurur, büyütür, genişletir. Verginliğin, fedakârlığın, özverinin biçim almış hali kadın. Kadın gibi kadın, ama! Her yönüyle ve her anı ile.

İşte Penelope Curuz, insan kadın profilini öyle güzel sunuyor ki. Net ve sevgi dolu. Atalarına bağlı, İspanya iç savaşında atalar, kayıplar üzerinde, hele hele finalde ki kare ile içinizi burkacak, belki de benim gibi gözyaşlarınıza hâkim olamayacağınız, çok yönlü bir bütün film, bulacaksınız. İki saatlik sürede, filmin başında iki beyaz kelebek ve sonunda, toplu mezarlara gidilirken ki iki kelebek, yaşanan dramların ve özgürlüklerin adeta sembolü gibi. Almanya’da Hitler’in 1933’te iktidarı ele geçirmesinden sonra İspanya’da da eski diktatör General Primo de Rivera’nın oğlu, gerici Falanj Partisi’ni kurması ile mevcut Komünist düzene, evlerinden ayakkabılarını giyemeden, kimisinin sofrada ailesi ile yemek yerken, götürüp, kendi mezarlarını kazdırıp katleden Falanjlara da gönderme ile tamamlıyor.

Paralel Anneler, annelik üzerinden açılan ama çok geniş bir yelpaze ile her katta; kadının kadın olabilmesi, evlendikten sonra nasıl var olduğu ve tercihleri, zorunlulukları ile sunulmakta.

En çok da çalışan annenin geçmişi, dünü, bugünü, üç farklı kadının aynı kaderi üzerinden devşiriliyor. İşte o zaman yönetmen, soruyor, sadece doğurmak mı, anneliktir? Ya da doğuran, zaman geçince ne derece fedakârlık edebilir? Vazgeçmiş görünen annenin aslında evladını korumak için mücadelesi yanında, ergen ve erkekler tarafından şiddet görmüş bir genç kızın feminizm çizgisinden erkek olma hali, ama mevzu doğurduğu can ise bir evlat ile eski haline nasıl geçebildiği, ince ince işleniyor.

Sakin sakin, dantel gibi işlenmiş hiçte sırdan olmayan bir filmi büyük bir keyifle izleyeceğinize eminim.

Kadroya ve filme bakarsak; en son “Madame” filminden anımsayacağımız, karakteristik yüz hatları ve oyunculuğu ile usta yönetmenin yine tercihlerinden vazgeçmediği Rossy De Palma, Altana Sanchez-Gijon yer almakta.

Hastanede çocukları karışan; babasız evlat büyütmeye karar vermiş ya da zorunluluk hissetmiş kadınların yerli yerinde güzelliği ile filmi, bu hafta vizyonda.

Usta Yönetmen Pedro Almodovar’ın, Paralel Anneler filminden ise çıkarılacak en önemli ders, şu günlerde savaş ortasında, Metro içinde doğum yapmak zorunda bırakılmış kadınlar..Kendi tarihimizde ecdadımız, Kurtuluş Savaşı, Kadınlarımız, Yiğitlerimiz ve Mayıs ayında onlar ve arkadaşları olarak 50.yıllarında katledilenler.

Kadınına, çocuğuna, sahip çıkmayan, kendisini aldatmadığı halde, damgalayan erkekler, atalar, genler ve bir de gerçek sevgi. Sonunda döner dolaşır, köklerimize döneriz, çünkü hangi birey olursa olsun, atalarına borcu bitmez. Yaşam, yaşamı gebe kalarak doğurur. Tüm engellemelere, yakmalara, yıkmalara karşı gerçekler hiçbir zaman örtülmez, örtülemez. Son kertede yönetmen işte bunu veriyor.

“İnsanlık tarihinin çenesini kapatamazsınız”


Yorum Yazın