Özlem Algül yazdı: Renkler ve insanlar

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Özlem Algül yazdı: Renkler ve insanlar
Abone ol
Çok heyecanlandığımı hatırlıyorum yanlarına yanaşırken şarkı söylüyorlardı daha önce hiç duymadığım bir dilde, yanlarında bir büyük, sormaya çalıştık nereden geldiniz diye anlaşamadık, anlaşamamamız ayrı dilden olduğumuzdan değildi bence, ürkekti çocukların başındaki büyük! ama çocuklar ilgimden dikti gözlerini üzerime yanaşmama izin verdiler sessizce …

Renkler; kullanıldıkları mekânı estetik ve anlamsal olarak değiştirir. Bu nedenle renkler mekânlarda nefes alan tüm canlıların psikolojilerini de etkiler. Her rengin bir enerjisi vardır.

İç mekanlarda renklerin kullanılması; Mimari yapısına, mekânın büyüklüğüne, kullanım amacına ve aldığı ışık miktarına göre belirlenmesi başlıca unsurlardandır.

Dış mekânda; Kendisi ile ilişkili yapılara, caddeye, caddenin bağlandığı sokağa hatta şehir planına bakmak gerekir. Uğrayalım o şehirlerden bir tanesine.

 Benim aklıma gelen Çek Cumhuriyeti- Prag

‘’Prag Siyah Pelerinli Bir Kent.  Şehrin kendine özgü bir rengi var. Akdeniz şehirleri ışığın sarısıyla mavinin turkuvazı arasında gidip gelirken; Endülüs kırmızıya, kuzeyin şehirleri de buz rengiyle koyu yeşile boyanır.’’

   

Bu fotoğrafları Tyn Kilisesi veya Tyn'den önceki adıyla Meryem Ana Kilisesinin kulelerinden çektim Eski Şehir Meydanı'nın bir tarafına hakimdir. Bu güçlü görünümlü Gotik kilisenin ikiz kuleleri Prag'ın her yerinden görülebilir ve kuleye çıktığınızda Prag’ı bakmak istediğiniz kadar görürsünüz.

Bazı şehirlerde rastgele fotoğraf çekersiniz, etrafına hiçbir aykırılık takılmaz, yabancı ya da aykırı olan sadece sizsinizdir. Sizin o şehre götürdüğünüz renktir; Teninizin rengi, saçınızın rengi, kıyafetleriniz, moda olan ya da kültürünüzden olan üzerinizde bir renktir.

 

Konuşan fotoğraflar bunlar, şehrin içinde başka renkler… Çok üzgünüm hatırlamıyorum bu çocuklar nereli? Belli ki soğuktan gelmişler, soğuk ülkelerin sıcak renkleri motifleri olmuş elbiselerinde, güller yetişiyor bahçelerinde, toprağı bereketli ki ellerinde sepet …

Çok heyecanlandığımı hatırlıyorum yanlarına yanaşırken şarkı söylüyorlardı daha önce hiç duymadığım bir dilde, yanlarında bir büyük, sormaya çalıştık nereden geldiniz diye anlaşamadık, anlaşamamamız ayrı dilden olduğumuzdan değildi bence, ürkekti çocukların başındaki büyük! ama çocuklar ilgimden dikti gözlerini üzerime yanaşmama izin verdiler sessizce … Aklımda kalan melodi bir ağıt, içimde bıraktığı hisse bir renk, adı yok! Size de oluyor mu anlatamadığınız bir renk çıkıyor mu karşınıza ben ona ‘’an’’ diyorum o anın rengi.

 

***

 

Renk bulunduğu coğrafyanın yer altı zenginliklerine de gönderme yapar. Eski yapılara baktığımızda, eskiye bakmak önemlidir burada, yer altından gelen zenginliğimize işaret eder. Biraz meraklı olduğunuzda o kaynağa ulaşmak kolaydır ama bugün gelinen durumda üzerinde bir fabrika yapısı olduğunu ya da başka bir yaşam alanı öğreniriz. O şehirlerden en bilineni İstanbul.

İstanbul’daki antik eserlerin mimarları, malzeme kullanımı açısından çoğunlukla kentin yakın çevresinde bulunan malzeme kaynaklarından yararlanmışlardır. Bu kapsamda, İstanbul Tarihi Yarımada’da bulunan antik eserlerde, Bakırköy civarındaki taş ocaklarından çıkarılan küfeki taşı ve Marmara Adası’ndan çıkarılan Marmara mermeri, en yoğun şekilde kullanılan doğal taş türleri arasındadır.

 Doğal kaynağınız rengi ise şehrin bir köşesinde yaşayan hatta değişen dokusu ile hayata devam eder. Üzerindeki lekeler bize tarihi anlatır.

 

Küfeki taşından bir taşıyıcı 16.yüzyılın ortalarından bu yana taşıyor. Sizce ne renk?

 

Ben bunlara yaşayan renkler diyorum hatta miras.

Sevgiler


Yorum Yazın