Maskelerin Gücü Adına!

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Maskelerin Gücü Adına!
Abone ol
Günümüzün vazgeçilmezi olan maske tarihi hakkında kısa bir yolculuk.

Dostça sarılmanın, öpmenin özlendiğini şu zamanlarda, maskenin daha çok koruyucu ve tıbbi yanıyla yüz yüzeyiz. Diğer tarafta, yüzyılların tezgâhından geçip gelen maskelerin antropolojik ve sosyolojik açılımları var. En iyisi gelin bu hikâyeyi anlatmaya maskenin tüm işlevlerinin iç içe geçtiği zamanlardan, Avrupa’nın “kara ölüm” denen veba günlerinden başlayalım.


 
Bakteri ve virüslerin havada asılı kalıp insanları hasta edebileceğinin anlaşılmasından çok önce, çeşitli halklar yüzlerini örtmek için doğaçlama olarak maske geliştirdi. Örneğin, 1720 yılında hıyarcıklı vebanın merkez üssü olan Marsilya’yı resmeden bir tablo, ölü bedenlerle ilgilenen kişilerin ağız ve burunlarının etrafına bezler sardığını gösteriyor. 


Bu veba türü, sıçanlarda konaklayan pirelerin insanları ısırmasıyla ortaya çıkmıştı. Ama o dönemde insanların yüzlerine bez dolamalarının sebebi, veba gibi hastalıkların çöplükler ve bataklıklardan kaynaklandığını ve “miasma” adı verilen pis havayla yayıldığını düşünmeleriydi. 


MASKENİN TIPLA EVRİMİ

İlk defa 1900’lerin başında basit bir mendile benzeyen formuyla doktorların ameliyatlar sırasında kullandığı maske, teknolojinin ilerlemesiyle evrim geçirdi. Modern tıbbın ve salgınlar sırasında dayanışmanın simgesi oldu.

1910 sonbaharında, bugünkü Çin sınırlarında yer alan, o dönemde Çin, Rusya ve Japonya arasında hâkimiyet savaşlarına sahne olan Mançurya’da patlak veren veba, maske tarihinde önemli dönüm noktalarından biri oldu. 20’nci yüzyılın en büyük veba salgınında toplam 60 bin kişi öldü. En korkuncu, enfekte olanların ölüm oranı yüzde 100 olduğu için iyileşen kimse olmamasıydı. Bulaştığı kişileri, ilk belirtileri izleyen 24 ila 48 saat içinde öldüren salgına neyin yol açtığını bulmak ve durdurmak için ülkeler arasında bilimsel bir yarış başladı. Çin, salgın bölgesine Wu Lien-Teh adlı bir hekim gönderdi. 

Cambridge Üniversitesi’nde tıp okuyan ve aslen Malezya doğumlu olan genç hekim, o sıralarda tanınmayan biriydi. Ancak kurbanlardan birinde otopsi yapan Doktor Wu, vebanın pire değil, hava yoluyla yayıldığını belirledi. Batıda gördüğü ameliyat maskelerini geliştirdi, gazlı bez ve pamuktan, yüze sıkı bir şekilde sarılmış ve havadaki damlacıkları filtrelemek için birkaç kat bez eklenmiş daha kalın bir maske geliştirdi. Doktor Wu’nun maskesi, ucuz ve kolay tedarik edilen malzemelerle elle yapılabildiği için kitlelere yayılan bir tasarım oldu. Bu, sadece vebanın yayılmasını önlemeye yardımcı olmakla kalmadı; maskeler modern tıbbın birer sembolü olarak kaldı.

EN BÜYÜK KATİL “İSPANYOL GRİBİ”


Aslında bu gribin başladığı yer İspanya değildi. Resmi olarak salgını ilk duyuran ülke oldukları için İspanyol Gribi üzerlerinde kaldı. İspanyol Gribi’nin asıl kaynağı ABD’ydi ve buradan tüm dünyaya yayılmıştı.  

Pandemiye adını veren İspanyollar dışında, Fransa, İngiltere ve İtalya gibi Avrupa ülkeleri de İspanyol Gribi salgının esnasında ağır darbe almışlardı. Her yaştan kişiyi etkileyen İspanyol Gribi, çocuk yaşlı dememiş önüne geleni yatağa düşürmüştü. 1918 ile 1920 arasında yaşanan bu salgın iki yıl içinde o sırada 2 milyardan az olan dünya nüfusunun üçte birini hasta etmiş 50 milyona yakın insanın ölümüne yol açmıştı.

Birinci Dünya Savaşı’nda 17 milyon kişi öldüğü düşünüldüğünde salgının boyutu da daha iyi anlaşılıyor.

Ancak 1920'in ortalarına gelindiğinde, pandeminin son bulduğuna ilişkin dramatik veya unutulmaz bir açıklama olmamasına rağmen bu ölümcül grip türü aslında pek çok yerde pandeminin sona erdiğini söylemeye yetecek kadar gerilemişti.

Bilim adamları eninde sonunda, "daha az sayıda virüse duyarlı insanın belirli bir aradan sonra dışarıya çıkarak birbirine karıştığını, bugün konuşulan "sürü bağışıklığı" sonucu virüsün gidecek hiçbir yeri kalmadığını söylüyor.

 
SÜTYENİN N95 MASKESİNE EVRİMİ

Birinci ve İkinci Dünya Savaşları boyunca bilim insanları, hava kaynağını temizlemek için kafatasını tümüyle saran hava filtreleme fonksiyonlu gaz maskelerini geliştirdiler. Fiberglas filtrelerle yüklü maskeler, madencilikte de kullanılmaya başlandı. Bu ekipman hayat kurtarıcıydı, fakat fiberglas filtrelerle nefes almak çok zordu ve maskeler kafayı sardığı için de sıcaklık artıyordu. 1950’lerde asbest teneffüs etmenin tehlikeleri anlaşılmaya başladığında bile, bu alanda çalışanlar onları hantallaştıran solunum maskelerini takmamayı seçti.

Sara Little Turnbull 100’den fazla ürün fikri sunduğu 3M tarafından sutyen tasarlamakla görevlendirildi. Ancak o dönem Turnbull’un ailevi sebeplerle hastanede fazlaca vakit geçirmesi, 3M’in, ilhamını bir sutyen kalıbından alan ve 1961’de piyasaya sürdüğü balon şekilli cerrahi maskeyle sonuçlandı. Ancak bu maske patojenleri engelleyemediği için “toz maskesi” kategorisine alındı.

1970’lerde, ABD Madencilik Bürosu ve Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü, tek kullanımlık solunum maskeleriyle ilgili ilk kriterleri oluşturdu. İlk tek kullanımlık toz maskesi olan N95, yine 3M tarafından geliştirildi ve 1972’de onaylandı.

Maskeler Çin’de önemini hiçbir zaman yitirmedi. Yakın zamanda, SARS salgını sırasında, ya da Pekin gibi büyük şehirlerde baş gösteren hava kirliliği sebebiyle Çinlilerin dışarıda yüz maskeleriyle dolaştığını hepimiz hatırlıyoruz. Bugüne dek belki bize uzak görünen bu uygulama, şimdilerde günlük rutinimize dönüştü. Covid-19 ile maskenin tarihi yazılmaya devam ediyor.

Korona zamanlarının en belirgin ve mecburiyetten “popüler” objesinin açık ara farkla maske olduğuna kuşku yok. Geçmişte büyük salgınlar bize uğramadı. İşte bu yüzden maskenin hayatımızın vazgeçilmezi olması için Koronavirüs-Kovid-19 pandemisi ile oldu. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de maske takmak 7 Nisan’dan itibaren zorunlu hale getirildi. Hepimize maskesiz günlerin gelmesi dileğiyle maskenin tarihinde yaptığımız gezintiyi burada noktalıyoruz.
 


Yorum Yazın