Leyla Emeç Tavşanoğlu: Kalamış'tan romantizm umanlara

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Leyla Emeç Tavşanoğlu: Kalamış'tan romantizm umanlara
Abone ol
Güzel bir yaz akşamı Behçet Kemal Kalamış’ın yolunu tutmuş. İçinde viski olan kulübe varınca zili çalmış. Açan yok. Bir kaç kere daha çalmış...

Pek çoğunuz Münir Nurettin Selçuk ‘un Kalamış şarkısını biliyorsunuzdur. Şarkıyla ilgili romantik hayaller kuranlar olduğunu kaç kez işittiğimi bilmiyorum. Münir Nurettin’in bir dönem vurulduğu bir güzel için bu şarkıyı bestelediği söylenir. Kısmen doğru tabii de arada koyulu açıklı gri nüanslar var.

Bunları da yazar,şair, müzisyen  Gazanfer Eryüksel’in yazdığı bir yazıyı okuyunca öğredim. Gazanfer Eryüksel bestekar Dr. Alaeddin Yavaşça’nın eşi Ayten Hanım’ın yazar İsmet Bozdağ’dan dinlediği öyküyü şöyle anlatıyor:

“Münir Nurettin Selçuk sağlıklı günlerinde, Kalamış’ta yalnız kendisinin şarkı söyediği bir kulüp açmış. İçeri ancak kulübe üye olanlar alınıyormuş. Orada yemek, meze servisi yokmuş. Üyelere sadece viski ikram ediliyormuş. Üyeler, kapıdan girerken kulüp kartlarını gösteriyor, içerde içtiklerinin bedelini de ödüyorlarmış.”

Bundan sonraki anlatım bana ait. Günlerden bir gün  Münir Nurettin Selçuk yakın dostu şair Behçet Kemal Çağlar’dan içinde Kalamış geçen bir şiir yazmasını istemiş. Behçet Kemal dostunun bu isteğini kabul etmiş ama şiir bir türlü yazılamıyormuş. Bunun üstüne Münir Nurettin Behçet Kemal’i teşvik etmek için, “Bir akşam üstü Kalamış’a gel. Seni sandalla gezdireyim,”demiş.

Güzel bir yaz akşamı Behçet Kemal Kalamış’ın yolunu tutmuş. İçinde viski olan kulübe varınca zili çalmış. Açan yok. Bir kaç kere daha çalmış. Kapı duvar. Bunun üstüne son bir kez şansını deneyip kapıya vurunca içerden sesler gelmiş;kapı açılmış. Karşısında Münir Nurettin. Yanında da afet-i cihan bir kadın. İçerde olmalarına rağmen kapıyı neden bir türlü açmadıklarını bana sormayın. Herhalde bir takım işleri vardı ya da şarkı provası yapıyorlardı. İsmet Bozdağ işin o tarafını bilmiyormuş.

Her neyse, ne yaptıklarından bize ne? Gelelim şimdi hikayenin bundan sonrasına... Behçet Kemal Münir Nurettin’in yanındaki afet-i cihanı görünce çarpılmış. Şairin kendi anlatımıyla,” Münir Bey’in yanında bir afet var ki kadın karada denizi gözlerinde gezdiriyor. “

Bir iki hoş beşten sonra üçü sandalla denize açılmış. Behçet Kemal anlatıyor:”Münir bey kürek çekiyor, ben şiir yazıyorum. Kadın ise geriniyor, sularla oynuyor, çıldırtıyordu beni velhasıl. Derken kadın,’Behçet bey, şiir ilerliyor mu?’demez mi? Fırsatı hemen kullandım. ‘İlerliyor hanımefendi. Son yazdığım satırları size okuyayım.: Gündüz koya sen gel, gece gelsin aya növbet. Emret güzelim, istediğin şarkıyı emret.’

“Kadın, ne dediğini anladım, der gibi yüzüme bakarken kahkahalar atıyordu. Münir bey şiiri çok beğenmişti. ‘Çok güzel, madem iki satırı okudun öteki satırları da dinleyemez miyiz?’dedi. Ben de cevap verdim:’Tamamlanmamış şiir okunmaz. Ama madem şiiri sizin için yazıyorum,’ derken kadına erkekçe bakıyordum. O da bana denizleşen gözleriyle bir şeyler mırıldanıyordu. Şiiri baştan sona okudum.

“Yok başka yerin lütfu ne yazdan ne kıştan

Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış’tan

Yok zerre teselli ne gülüşten ne bakıştan

Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış’tan

Gündüz koya sen gel, gece gelsin aya növbet

Emret güzelim istediğin şarkıyı emret

İstanbul’u sevmezse gönül aşktan ne anlar

Düşsün suya yer yer erisin eski zamanlar

Sarsın bizi akşam rengi dumanlar

Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış’tan.

Sandal sefası yaptığımız gecenin anısını hatırlatan bu güfteyi Münir Nurettin Selçuk Nihavent makamında besteledi. “

İlginç, o sandal sefası sırasında başka neler olup bittiği meçhul. Sadece karşılıklı bakışmalarla saatler mi geçti, yoksa kafalardaki düşünceler eyleme mi geçirildi? Bunu bilmemize imkan yok. Geride sadece bu güzel güfte ve beste kaldı.


Yorum Yazın