Yazarımız Yusuf Kanlı, Tatar'la konuştu

KKTC Cumhurbaşkanı Tatar: İki devletlilikten dönüş yok…

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
KKTC Cumhurbaşkanı Tatar: İki devletlilikten dönüş yok…
Abone ol
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, yoğun Türkiye ziyareti gündemini tamamlayıp adaya dönmeden önce yazarımız Yusuf Kanlı ile uzun ve kapsamlı bir “sohbet” toplantısında bir araya geldi.

Tatar’ın seçilmesi KKTC’de “federal çözüm” siyasetinin terkedilmesi, iki devletli çözüm talebinin resmi görüş olması anlamına da geldi. “Federasyon mümkün değil” dedi Tatar. “Rum tarafı Kıbrıs Türk tarafıyla yetki ve egemenliği paylaşmayı, Kıbrıs Türkünü siyasi eşit olarak görmeyi kabul etmedikçe federasyonun olamayacağı aşikar. 2017 yılındaki Crans Montana sürecinde ve ondan sonra defalarca Kıbrıs Rum lideri siyasi eşitliği, yönetimde etkin paylaşımı kabul etmeyeceğini ısrarla söylerken Kıbrıs Türk tarafının ille de federasyon diye ısrar etmesi, Rumlara Kıbrıs Türkünden çaldıkları ortaklık devletini daha da Kıbrıs Rum devleti yapmaları çabasına destek ve zaman kazandırıyordu. Biz yaşayabilecek çözüm istiyoruz, samimiyiz. Egemenlik paylaşılmadan, siyasi eşitlik olmadan federasyon üniter devlete sadece isim takviyesi yapmaktan başka bir talep değil. O defter kapandı. Samimi olarak çözüm istiyoruz ve bunun ancak iki devletli olabileceğini söylüyoruz.”

Bu politika oldukça net. Peki Rum tarafı kabul edecek mi? Tatar soruyla cevap veriyor: “Rumlar yok dese de, dünya yok dese de, KKTC var mı? Kıbrıs Türk devleti var mı? Çözüm ancak adanın gerçeklerinin kabul edilmesiyle mümkün olacaktır. O zamana kadar biz de Türkiye’nin desteğiyle Kıbrıs Türk halkının her türlü sorununu çözmeye çalışarak, özellikle Türkiye ile ekonomik entegrasyonu ilerleterek, refah devletine doğru ilerleyerek, devletimizi daha da sağlamlaştırarak zamanı en iyi şekilde kullanacağız.”

Peki 20 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Barış Harekatının 47’nci yıl dönümünde vermesi beklenen “büyük mesaj” ne olabilir? Tatar ketum. Belli ki bir şeyler konuşulmuş. Ancak “O konuya girmeyelim şimdi” diyor. Beklenti Maraş ile ikini paketi açması Erdoğan’ın. Ne olacak bu ikinci paket? Benim beklentim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından yerel başvuru imkanı olarak kabul edilen Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) uzun zamandır maddi sıkıntı içerisinde ve karar üretemiyor. Erdoğan’ın TMK’ya yeni finansal imkanlar sağlanacağı müjdesini verebilir. Bu durumda halen yüzlerce başvuruyu almış olan TMK’ya hem başvuru sayısı artabilir hem de karar üretme kapasitesi artabilir. “O konuya girmeyelim” cevabından sonra Tatar’a bu konuyu sormak tabii ki biraz yakışıksız olacaktı.

Tatar ile sohbetimizde güven artırıcı önlemler ve bu çerçevede Lefkoşa Havalimanının BM gözetim ve kontrolünde adadaki iki tarafın eş kullanımına sunulması karşılığında Maraş’ın BM gözetim ve kontrolünde 1974 öncesi Rum sakinlerinin yerleşimine açılması önerisi de gündeme geldi.

Cumhurbaşkanı Tatar nihai çözüm olmadan atılacak adımların olası sonuçları değerlendirilmeden adım atılmasının acı ve telafisi mümkün olmayacak kayıplar doğurabileceği endişesini taşıdığını gördüm. Nasıl ki bir planın kabulüyle ilgili ve 24saat süreyle geçerli olması, Rum tarafının isteği kabul edildiği durumda bile Kıbrıs Türküyle siyasi eşitlik ve ortaklık temelli bir çözüme evet demeyeceği noktasının ispatı için kabul edilen “%28+” oranının o tarihten bu yana masada hep var olmuşsa, atılacak bir adımın geri dönüşü olmayacağı endişesi Tatar’ın değerlendirmelerinde hakimdi.

“Maraş’ta atılacak adım geri alınamayacak. Öte yandan BM bir süre sonra Lefkoşa Havalimanını gözetme ve iki toplum yararına işletme görevinden ayrılır havalimanını da Rum idaresine verirse, çift kayıp yaşamayacak mıyız? BM de böyle bir adımı atabilir, atmayacağını kimse garanti edemez.”

Kıbrıs Türk tarafının günün sonunda hiçbir kazanç sağlamadan, üstelik büyük bir kayıpla böyle bir muğlak “güven artırıcı” düzenlemeye girilebilmesi elbette ki zor. “Maraş’ı Rumlara nasıl olsa vereceğiz” yaklaşımındaki sol çevreler bile, olası tuzaklarla dolu böyle bir düzenlemenin güven artırmaya değil, yeni çatışma olasılıkları ortaya çıkaracağı herkesçe herhalde aşikar olmalı.
Peki Maraş’ın sadece gözetimi, yani yerel güvenliği BM’ye verilse, düzenlemede bölgenin Kıbrıs Türk kontrolünde olduğu, nihai statüsünün ancak bütünlüklü çözümde kararlaştırılacağı belirtilse bu tehditler ortadan kalkabilir mi? Büyük olasılıkla. Ancak, BM’nin güvenlik sağlaması halinde bile gönderde KKTC ve Türk bayraklarının dalgalanacağı Maraş’a Rumların tekrar yerleşmesi bazı sıkıntıları beraberinde getirmeyecek mi? Mesela on binlerce Rumun KKTC bayrağı altında Maraş’a dönmesi Kıbrıs Türk tarafı açısından demografik bir sıkıntı olabilecek ise de, daha ziyade Kıbrıs Rum liderliği açısından problemli olabilir. AB vatandaşı on binlerce Rum çözüme kadar KKTC toprağı olarak kalacak Maraş’a dönerse, KKTC üzerindeki ekonomik izolasyonların devamı çok ciddi darbe almaz mı?

Tatar Rumların böyle bir düzenlemeyi kabul etmeyeceğini ama Türk tarafının konuyu inceleyebileceğini söyledi. Diğer yandan bölgenin vakıf malı olduğu gibi tartışmalar elin tersiyle itilemezse de bu iddianın uluslararası alanda kabul ettirilebilmesi çok sıkıntılı olduğu şimdiye kadarki tecrübeyle de sabit.

Tatar ile sohbetimiz İstanbul Sabiha Gökçen havalimanında bir önceki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın iletişim ve basın danışmanı Ali Bizim’in Türkiye’ye girişine izin verilmemesi ve adaya geri gönderilmesinin hemen ardından gerçekleştiğinden, doğal olarak o konuyu da irdeledik. Henüz Türkiye yetkililerinden bir izahat alamadığını ancak konuyu en üst seviyede ele alacağını söyleyen Tatar konudan fazlasıyla üzüldüğünü vurguladı.

KKTC’de Türkiye algısı, Türkiye’de Kıbrıslı Türk algısı giderek kötüleşmekte. Bunun tamamıyla Rum tarafının yaptığı “beşinci kol” faaliyetleriyle olduğunu söylemek elbette ki doğru olmayacaktır. Çok ciddi bir şekilde Türkiye halkına Kıbrıs Türkü, Kıbrıs sorunu ve Kıbrıs Türk halkının mücadelesi her seviyede ve her toplum katmanında etkin metotlarla anlatılması gerektiği kadar, Türkiye’nin de sadece Hatay’dan ibaret olmadığını, imkanları engin, kabiliyeti zengin bir ülke olduğu sağlıklı bir yaklaşımla ve sistematik olarak anlatılmalı. Bu görüşün Tatar tarafından paylaşıldığını görmek cesaret ve ümit vericiydi. Bakalım adım atılabilecek mi?


Yorum Yazın