Kendi 33, karaciğeri 107 yaşında

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Kendi 33, karaciğeri 107 yaşında
Abone ol
Belgin Ede’nin kendisi 33, karaciğeriyse 107 yaşında.

Ağır karaciğer yetmezliği hastası Ede’ye, 14 yıl önce, 93 yaşında hayatını kaybeden bir kadının karaciğeri nakledildi. Tam 74 yaş büyük karaciğeriyle sağlıklı bir yaşam süren Ede, evlendi, iki de çocuk dünyaya getirdi.

Muş Hasköy’de doğan ve büyüyen Ede’nin, henüz 16 yaşındayken şiddetli karın ağrıları ve şişkinlik, cildinde sararma, kaşıntı şikayetleri başladı. Muayeneler ve tetkiklerle, kriptojenik siroz yani sebebi anlaşılamayan karaciğer yetmezliği tanısı konuldu. Tanıdan sonra Ede’nin hastane maratonları başladı. Elazığ, Diyarbakır hastanelerindeki tedavilerine rağmen hastalığı ilerledi. Hekimleri artık tek şansının karaciğer nakli olduğunu söyledi.

İlk nakil fırsatını kaçırdı
Malatya’daki İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakli Enstitüsü’ne, küçük erkek kardeşi Sezer Yıldırım’ın refakatiyle yattı. Yedi kardeştiler, anne-babası hayattaydı ama canlı vericisi çıkmadı. Ailesi ondan umudunu kesmişti.

Ölüden karaciğer nakli için listeye alındı. O günlerini anımsayan Ede, “O kadar kötüydüm ki ailem iyileşebileceğime, dönebileceğime inanmıyordu. Açıkçası kimse gelip vericim olmak için test bile yaptırmadı. Karaciğer naklinin ne olduğunu bilmiyorlardı. Benimse ağrılarım o kadar artmıştı ki nakilden çok, ağrılarım dinmesini umut ediyordum” dedi.

Arada evine gidiyor ama tekrar hastaneye yatması gerekiyordu. Hastane ortamına o kadar alışmıştı ki özlüyordu bile. Ede karaciğer beklerken yakınlarının yardımıyla İstanbul ve Bursa’daki hastanelerde de yattı. Hatta İstanbul’da bir hastanedeyken, Malatya’dan Karaciğer Nakli Enstitüsü’nden uygun karaciğer çıktığı haberi ulaştı. Ameliyat için acil dönmesi isteniyordu. Aksilikler oldu, gidemedi. Karaciğer başka bir hastanın yaşamını kurtaracak, Ede nakil bekleyenler listesinde kalacaktı.

Beyni etkilemeye başlamıştı
Tekrar Karaciğer Nakli Enstitüsü’ne yattı. Durumu giderek ağırlaşıyordu. Ede, “Hastalar birer birer nakil oluyor, iyileşip gidiyordu. Ben hastane odasında, kardeşimle birlikte öylece bekliyordum. Çok umutlu değildim. Kapkaranlık bir tünelin içinde gibiydim. Tek hayalim, dikilebilmekti. Lavabonun önünde ayakta durup, yüzüme su çırpabilmek istiyordum” diye anlatıyor o günleri.


Yorum Yazın